Sosyoloji, kamu yönetimi, psikoloji lisans ve uygulamalı psikoloji yüksek lisans eğitiminden sonra İstanbul Ticaret Üniversitesi İletişim Bilimi ve İnternet Enstitüsü’nde ‘Medya ve İletişim Çalışmaları’ alanında doktora yapan Serap Duygulu, ‘Duygularını Çözen Kaderini Yazar’ adlı bir kitap çıkardı.
Duygulu, kitabının ‘Giriş’ kısmında yazdıklarıyla son yılların moda söylemlerinden birinin ne kadar da yanlış olduğunu, işin uzmanı olarak gözler önüne serdi. Psikolog Serap Duygulu, sanal alemde kendilerini ‘kişisel gelişim uzmanı’ veya ‘yaşam koçu’ ilan eden ve hayli ilgi görenlerin insanlara tavsiye ettikleriyle olması gerekenler arasındaki farkları bakın nasıl sıraladı:
“Son yılların moda söylemi: ‘Başkasının sevgisine ve ilgisine ihtiyacın yok, sen kendini sev yeter. Başkaları ne düşünürse düşünsün, senin kendi düşüncenden daha önemli ve değerli değil. Sen en iyisin. Sen aslansın, kaplansın. Başkaları olmasa da olur.’
Hayır! Başkasının ilgisine ve sevgisine çok ihtiyacımız var. Hepimiz psikolojik, biyolojik ve çevresel olarak bazı ihtiyaçlarla dünyaya geliriz. Bir bebek, doğduğu andan itibaren annesinin sevgisine ve ilgisine muhtaç. Bir çocuk arkadaşlarının, bir yetişkin çevresinin, bir çalışan iş arkadaşlarının; kısacası hepimiz toplumun ve bireylerin sevgisine ve ilgisine ihtiyaç duyuyoruz. Üstelik insan, sadece kendisine ihtiyaç duyulduğu zaman değil, kendisine ihtiyaç yokken bile önemsendiğini bildiğinde mutlu olur. Bu da onaylanma ve kabul görme ihtiyacıdır. Bu duyguyu ve başkalarını yok sayarak sadece kendisini önemseyen insan narsisizme kayar. Empati duygusunu geliştiremez. Başkalarından onay almak ve kabul görmek herkesin ihtiyacıdır.
Pandemi sürecinde o başkaları olmadan ne kadar yalnız ve kimsesiz olduğumuzu yeteri kadar görmedik mi? Sosyalleşmenin ne büyük ihtiyaç olduğunu anlamadık mı? ‘Ötekiler’ olmadan var olmanın çok da anlamlı olmadığını fark etmedik mi?
6 Şubat 2023’te yaşanan deprem felaketinde birbirimize ne kadar ihtiyacımız olduğuna tanıklık etmedik mi?
Kısacası birbirimize muhtaç olduğumuzu, bir arada olmanın ne büyük zenginlik olduğunu yaşayarak görmedik mi?”
Kanal D’de yayınlanan ve büyük ilgi gören, senaryosunu Yılmaz Erdoğan’ın yazdığı ‘İnci Taneleri’ dizisinden aklımda yer eden repliklerden biri şuydu:
“Ben hapse girdiğimde insanların cep telefonları yoktu, çıktığımda cep telefonlarının insanları oldu.”
İnsanların akıllı cep telefonu, internet ve sosyal medya bağımlısı olduğu günümüzde isteyen ‘yaşam koçları’na inanıp; mutluluğu kendinde, dileyen de psikolog tavsiyesine uyup, mutluluğu sosyalleşmede arar.
Psikolog Serap Duygulu: Bunları yap mutlu ol!
- Müzik dinle.
- Bir çocukla oyna.
- Sevdiğin insanları ara.
- Kitaplar arasında kaybol.
- Yarın için yapacak bir iş bul.
- Doğaya aşık ol.
- Su vereceğin, çiçeklendiğinde mutluluk duyacağın bir bitkin olsun.
- Çok arkadaş şart değil, ama kahve kokusu gibi onsuz olmaz dediğin bir dostun olsun.
- Yalnız kal bazen. Kaldırımlarla söyleşmek, duvarlara bakmak iyi gelir insana. Yalnızlık düşüncelerini berraklaştırır.
- Sevdiklerinin yolunu gözleyen insanların kaldığı huzurevlerine git.
- Hastane koridorlarında dolaş. Orada gördüklerin, kıymetini bilmediğin hayat için insanların ne büyük savaşlar verdiğini hatırlatır sana.
- Çocuk yuvalarına git, o küçük bedenlerin annesiz-babasız hallerini gör.
- Sonra kendi hayatına dön ve sahip oldukların kadar sahip olmadığın hastalıklar, engeller ve yoksunluklar için mutlu ol.
GÜNÜN SÖZÜ: “Kırdıysa sessiz kal. Sessizliğinden kırıldığını anlamıyorsa onsuz kal.” (Şems-i Tebrizi)