Thomas Piketty, neoliberalizm hakkında 2013 yılında “Yirmi Birinci Yüzyılda Kapital” eseriyle dünyada yankı uyandırdı. Piketty, 10 yıl sonra “Kapital ve İdeoloji” (İş Bankası Kültür Yayınları) isimli yeni kitabında bu sefer, dünyadaki eşitsizliği derinlemesine ele aldı. Piketty, eserinde modern devletleri baz alarak, yüzyıllar arasındaki ekonomik dağılımları inceliyor. İkinci Dünya Savaşı’na kadar göreceli bir dağılım varken sonrasında ortaya çıkan neoliberal ekonomiyle en üst kısımdaki küçük bir azınlığın lehine kazancın orantısız değişmeye başladığını anlatıyor. Özellikle son 20 -25 yılda toplumların içinde ciddi kopmalar olduğunu, en alt kesim ile en üst kesim arasında kapanması neredeyse imkânsız sonuçlar doğduğuna işaret ediyor.
Eşitsizliğin yükselişi
Piketty, ABD, Rusya, Çin ve Avrupa ülkelerinde en üst yüzde 10’un kazançlardaki payının 1980’de yüzde 25-35, 2018 yılında ise yüzde 35-55’e çıktığını ve kısa süre sonra bu rakamın yüzde 55-75’e çıkacağını öngörüyor. 2018 yılında dünyada büyük kopuşlar yaşanırken en üst yüzde 10’un geliri Avrupa’da yüzde 34, Çin’de yüzde 41, Rusya’da yüzde 46, ABD’de yüzde 48, Sahra altı Afrika’da yüzde 54, Hindistan’da yüzde 55, Brezilya’da yüzde 56 ve Orta Doğu’da bu rakam yüzde 64’e çıkıyor.
1950 ile 1980 yılları arasında ise göreceli olarak durum bugünden daha iyiydi, Avrupa daha bir sosyal devlet politikaları izlemişti. Fakat bugün Çin ile Hindistan’ın küresel ekonomideki hızla yükselişi sonucu eşitsizliğin çok daha agresif yükseldiği ülkeler olduğu, Orta Doğu’da eşitsizliğin yüzde 75’lere vardığı görülüyor.
Uluslararası insani yardım kuruluşu Oxfam tarafından yayımlanan bir raporda, son iki yılda ortaya çıkan 42 trilyon dolarlık servetin yaklaşık üçte ikisinin, dünyanın en varlıklı yüzde 1’lik kesimine gittiği; dünya nüfusunun geri kalan yüzde 99’unun elde ettiği miktarın yaklaşık iki katı olduğu; 2021 sonuna kadar 26 trilyon doların sahibi olduğu; 2020’den bu yana elde edilen toplam servetin yüzde 63’üne tekabül ettiği ortaya konuluyor.
Peki, dünya bu hale nasıl geldi? Piketty eşitsizliğin ana nedeni olarak vergi sistemi ve sermayenin serbestleştirilmesini gösteriyor.
Bırakın yapsınlar...
1980’ler “Laissez-faire, laissez-passer” (bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler) sloganıyla dünya küresel sermayesi için bir köy olmuştu. 1980 yılından sonra ise gelir vergisi ABD’de yüzde 81’den yüzde 30-40’a, Birleşik Krallık’ta yüzde 89’dan 40-45’e çekildi. Yani 1932- 1980 arasındaki oranlar, zenginlerin lehine yarı yarıya indirildi. Bu durum büyük sermaye grubunun kazancına kazanç katarken, geniş toplum kesimlerinin kazancında ciddi gerilemelere, sosyal haklarının ellerinden alınmasına neden oldu.
Amerikan neoliberalizmi bugün dünyayı sarmış durumda. Halk kitlelerinin kazançlarında ciddi azalmalar yaşanırken, en üst yüzde 10’luk bölümde ise kazançların yüzlerce kat artmaya başladığı dönemden geçiliyor. Göçmen krizi de bu politikaların sonucunda yaşanıyor. Küresel şirketlerin çıkarları için çıkarılan savaşlar nedeniyle insanlar yurtlarını terk etmek ve Batı topraklarında yaşamak için ölümü göze alıyor.
Merhamet, rekabet
Peki, neoliberalizmin alternatifi, sosyalizm türü planlamacı, devletçi bir ekonomi midir? Sol - sosyalist planlamacı ekonomi, Rusya ve Çin’de 70 yıla yakın uygulandı ve çöktü. Bugün Çin ve Rusya neredeyse vahşi kapitalist oldu. Piketty kitapta “Küreselleşmeyi sakin bir şekilde tartışmamız gerekiyor” diyor. Yapay zekâ çağına girdiğimiz, işsizliğin ciddi biçimde artacağı bu dönemde, yeni bir insancıl ekonomik mimariye ihtiyaç vardır. Ekonomiyi aşırı özerk bir kurum olmaktan çıkarmak, toplumun yaralarını sağaltmak, vergi sistemi ile toplumları korumak, demokrasi ve ulus ötesi bir hukuk gerekiyor. 1980 öncesindeki gibi zenginlerin vergi oranlarını seviyesine çıkarmak, neoliberal ekonomiyi, hukuksal rekabet ile serbest piyasaya dönüştürmek gerekiyor.
Oxfam Raporu’na göre; dünyadaki multimilyoner ve multimilyarderlerden yüzde 5 civarında vergi alınması halinde yılda 1.7 trilyon dolar gelir elde edilebilir, bu da 2 milyar insanı yoksulluktan kurtarmaya yetiyor. Tesla’nın sahibi Elon Musk’ın 2014’ten 2018’e kadar gerçek vergi oranının yüzde 3’ün biraz üzerinde olduğunu düşünürsek…
Max Weber’in, “Protestan Ahlakı ve Kapitalizmin Ruhu” adlı eserinde dediği gibi “Az sayıda kişiyi zenginleştirmek için çok sayıda kişiyi yoksullaştıran bir mesleğin topluma yararı dokunmaz.”