erhaba; kadim hikayesiyle beslendiğim Anadolu’nun yüzük taşı, yeryüzünün gözbebeği İstanbul. Merhaba; doğunun en batısında, batının en doğusunda bulunmakla birlikte doğunun ve batının en güzel şehri İstanbul.
Yeryüzünde kıtalara hükmetmiş iki büyük imparatorluk olan Roma İmparatorluğu ile Osmanlı İmparatorluğu’na başkentlik etmenin maddi ve manevi üstünlüğüne sahip olduğu için Yahya Kemal Beyatlı’nın ifadesiyle “Yalnızca kendisine benzeyen tek şehir İstanbul”a merhaba.
Yeryüzünün en uzun surlarına sahip olan, tam ortasından deniz geçen, yedi tepesinde bulunan dini ve sivil mimari örnekleriyle her akşam aya, her sabah güneşe sereserpe uzanarak tüm görkemini sergileyen, tabiatı ve sanatı bünyesinde birleştiren İstanbul’a merhaba.
Hepinize merhaba
Yeryüzünün hiçbir şehri ne kültürel miras zenginliğiyle ne de coğrafi güzelliğiyle İstanbul’la mukayese edilebilir. 11 Mayıs 330’da Roma İmparatoru Constantin’in İstanbul’u Roma’nın başkenti ilan etmesiyle şehrin kültürel, siyasi, sanatsal, askeri ve ekonomik hikayesi başlar. Ve bu tarihten 20. yüzyılın sonlarına kadar yaklaşık 1700 yıl boyunca ilkin şehri Roma İmparatorluğu’nun başkenti yapan Constantin olmak üzere, İmparator Teodisius’a kara, deniz ve Haliç surlarını inşa ettiği için, İmparator Jüstinyanus’a yeryüzünün en özel mimari eseri olan Ayasofya’yı inşa ettirmiş olduğu için, 1453’te İstanbul’u fethettikten üç yıl sonra şehri Osmanlı İmparatorluğu’nun başkenti ilan ettiğinden, Rumeli Hisarı gibi bir askeri mimari zarafet örneğini yaptırdığından dolayı cesur, entelektüel özellikleriyle ön planda olan Fatih Sultan Mehmet’e, Süleymaniye Camisi’nden dolayı Kanuni’ye, Sultanahmet Camisi’nin banisi I. Ahmet’e, Lale Devri eserlerini kazandıran Sultan III. Ahmet’e, Dolmabahçe, Çırağan ve Beylerbeyi başta olmak üzere birçok eserle İstanbul’u süsleyen Sultan Abdülmecid ve Sultan Abdülaziz’e, yaşadığı dönemde dünya siyasetinin önemli aktörlerinden olan ve Yıldız Camisi gibi birçok eser yaptırtan Sultan II. Abdülhamit’e merhaba.
Özetle; İstanbul ilkin Roma, hemen akabinde Osmanlı’nın başkenti olarak her imparator ve padişah tarafından özenle süslenmiş bir şehirdir. Maddi güzelliklerine manevi anlamlar yüklenmesiyle de sosyokültürel hayatı oldukça zengin olan şehre hayatın her alanında değer katmış herkese merhaba.
Değerli dostlar, buraya kadar İstanbul’u İstanbul yapan yüzlerce simadan ancak en ön plana çıkanlarına teşekkür bazında merhaba dedik. Onların eserleri şair ve yazarlara ilham kaynağı olmuştur. Lakin günümüzde İstanbul adına şiir yazmakta zorlanan herkes adına merhabanın yerini şikayetler almakta. Şöyle ki: İstanbul deyince aklıma 19. yüzyılın ikinci yarısının başında kurulan Şirket-i Hayriye gelir. Boğaziçi’nin her iki yakasına vapurların yanaşması için iskeleler kurulur. Prometheus’un tarafı yani Asya Yakası’nın iskeleleri yeşil renge mecazi de olsa sahiptir çünkü denizcilikte sağ taraf sancak olarak adlandırılır ve rengi yeşildir; Europa adlı güzel perisinden adını alan sol tarafa ise iskele denir ve rengi kırmızıdır. Keşke hem hayal dünyasının ürünleri olan mitos anlatılarıyla hem de Şirket-i Hayriye gemileriyle bağ kurabilseydik ve Boğaz’ın her iki yakasındaki bu iskeleleri yeşil ve kırmızıya boyayabilseydik.
Kendi medeniyeti olan bir şehir
Keşke İstanbul’u imar ve inşa eden tüm kadim hemşerilerimizi aralarında bağ kurarak anlayabilseydik; keşke İstanbul edebiyatını oluşturan şair, düşünür ve yazarlara kulak verebilseydik. Keşke İstanbul keşke dedirten bir şehir olmasaydı.
İstanbul öyle bir şehirdir ki kendi medeniyeti vardır. Boğaziçi veya İstanbul medeniyeti kavramsal olarak kendi dinamikleriyle meydana gelmiştir ve bu medeniyet iki imparatorluğun mirasıdır. Keşke İstanbul’u günümüzde imar ve inşa edenler mimar Isador, Sinan, Balyan Ailesi, Vedat Tek ve Kemalettin gibi özgün eserler verebilselerdi.
Erguvan, lale ve gülün şehri İstanbul zarafetini, görkemini, edebiyatını, tüm içeriğinin çerçevesini tanımlayan medeniyetini günümüze taşıyamayan herkesten şikayet etmektedir. Bir şehirde yaşayanlar o şehrin kimlik ve karakterine adapte olmalıdırlar, aksi olursa şehir üretkenliğini kaybeder; günümüzde İstanbul’da olduğu gibi. n
Özay Şendir
Öğretmenlik ve sosyal statü
24 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’dan ABD’ye YPG mesajı: Sineye çekmeyeceğiz
24 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Öğretmenler neden mutsuz?
24 Kasım 2024
Zeynep Aktaş
Her şey faizlere kilitlendi
24 Kasım 2024
Ali Eyüboğlu
Aşkın Nur Yengi: ‘‘Rekabet derdimiz yoktu’’
24 Kasım 2024