Ali Canip Olgunlu

Ali Canip Olgunlu

alicanipolgunlu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Merhaba; bu defa Anadolu’nun mizahi yönü en güçlü dostlarından birisi olan Nasrettin Hoca portresinden. 1208’de günümüz Eskişehir ilinin Sivrihisar ilçesinde dünyaya geldi. Burada aldığı medrese eğitiminden sonra Konya’da eğitim hayatına devam eden Nasrettin Hoca akabinde Akşehir’e yerleşir ve burada uzun süre medrese hocalığı yapar. 1284 yılında ise Akşehir’de Yaradan’a kavuşur.

13. yüzyıl Anadolu’sunun kendi meşrebince en önemli sufilerinden birisidir. Keza Hz. Mevlana, Yunus Emre, Hacı Bektaş Veli, İbn-i Arabi, Şemsi Tebrizi ve Sadrettin Konevi ile çağdaş ve aynı coğrafyalarda yaşamış birisidir. Nasrettin Hoca döneminin toplumsal hayatını, başta dini konuları, ticari hayatı ve tüm inançsal ritüellerini mizahi bir uslupla aktarma yolunu tercih etmiştir. Kuran kaynaklı tasavvufi anlayışın en önemli temsilcilerinden birisi olan Hoca, kimi zaman sert eleştirilerde bulunarak bağnaz grubu hedef alır, kimi zaman ise dönemin sosyokültürel yapısını tanımamıza yönelik önemli bilgiler verir.

Eleştirileri hâlâ geçerli

Çağdaşı olan diğer sufiler gibi ilahi hikayeyi insanlara anlatma çabasında olan Hoca’nın tüm mesajları hayatın içinden seçilen olaylara serpiştirilmiştir. Tevazu, aşk, cömertlik, sevgi, hoşgörü ve ilim başlıklarında Nasrettin Hoca her şeyi bir şeye basitçe indirgeyerek hedefine başarıyla ulaşmıştır. Keza önemli olan her şeyi bir şeye indirgerken anlaşılabilir olmaktır gayesi. Öte yandan anlamlı olanın anlamını onu yaratan ortamda anlamlandırmak gerekir ki Nasrettin Hoca’nın fıkralarını şerh ettiğimizde devrinin tartışma konularını hem anlayabilir hem de Hoca’nın müdahalelerini keyifle izleyebiliriz.

Bu bağlamda birkaç Nasrettin Hoca fıkrasını şerh etmeye çalışacağız ki günümüzde de özellikle dini konularda onun yüzyıllar öncesinden kendi zamanına dair eleştirilerinin halen de geçerliliğini koruduğuna şahit olacağız.

Zamana, mekana ve makama bağlı olmadan her yerde “ben” yerine “sen” demesini bilenler aşıklardır. Aşk iddasında olan birisi kendi maddi yükünü kendisi çeker; bir başkasına asla yük yüklemez. Kendi yükünü çekmekle birlikte bir başkasının yükünü çekmeye talip olanlara da tasavvuf ehli pehlivan der. Nitekim “ aşk” ben değil, sen dedirten ilahi bir ışıktır. Kim şayet mürşit adı altında bir başkasına yük yüklerse, eş deyişle saf ve temiz halkın inançlarını suistimal ederse o kişi yol gösteren değil, yolsuzluk yapandır. Bu tipleri tasavvuf ehli, “eşek” olarak sembolize eder. Nasrettin Hoca nezdinde eşek motifi son derece önemli mesajlar verir. Şöyle ki: Hoca eşeğine günün birinde ters binmeye başlar. Ahali “Hocam, eşeğe neden ters biniyorsunuz?” diye sorduğunda, “Ben bu eşeklerle aynı yöne nasıl bakabilirim?” şeklinde cevaplar.
Yaradan her şeyin kaynağı ve bilgisidir. Yaradan’dan yalnızca Yaradan’ın kendisi istenmelidir, O’ndan başka bir şey istemek ayıptır. Nasrettin Hoca Yaradan üzerinden insanlardan türlü türlü isteklerde bulunarak onları sömürenleri “eşek” olarak işaret eder.

Halkı uyarmak istedi

Hoca günün birinde eli kulağında koşa koşa ezan okur. Ahali “Aman hocam, koşarak ezan okunur mu?” diye sorduğunda cevabı “Merak ediyorum, sesim nereye kadar gidiyor?” şeklindedir.

Değerli dostlar, ezan yüce Yaradan’ın yaratmış olduğu ve halifem olarak işaret ettiği insanlarla gün içerisinde beş defa birlikte olması için vermiş olduğu randevunun çağrısıdır. “Her şey O’dur” diyenler kurban keser, lakin sufiler gibi “Her şey O’ndandır” diyebilenler ise kurban olur. Nasrettin Hoca her şey O’ndandır diyebilenlerden biri olduğu için bazı din adamı kılıklı kişilerin kişiliksiz kişiliklerini açığa çıkararak halkı uyarma çabasında olmuştur.