Maddi kültür ve manevi hal kaynağımız olan Anadolu’dan merhaba... Şayet günün birinde Ege’nin Selçuk kasabasından geçerseniz, uzun bir süre kültür tarihinin en derin nefeslerinden birini alabilirsiniz. M.Ö. 4. yüzyılda Sidonlu Antipatros tarafından önerilen ve M.Ö. 2. yüzyılda sayıları yedi ile netleştirilen ve günümüze kadar dünyanın yedi harikası olarak bilinen eserlerden biri Efes Artemis Tapınağı’dır. M.Ö. 550’de Efes halkı tarafından inşa ettirilen tapınak 195 metre uzunluğunda, 55 metre genişliğindeydi ve 127 sütunluydu. Dönemin Efeslileri, eşdeyişle Anadolulu hemşerilerimiz dünya kültür mirasına Anadolu mimarisinin en görkemli dini eserlerinden birisini kazandırmışlardı.
En büyük mükafat
Bu eserden günümüze tek bir sütun gelebilmiştir. Selçuk’a varıp bir dönem İngiliz Çukuru olarak adlandırılan noktanın tam ortasına ulaştığınızda kendinizi Artemis Tapınağı’nın da içinde hissedebilirsiniz. İnsanlık tarihinin inançsal sebeplerle yapmış olduğu en büyük mimari eserin ortasında bulunmanın hissiyatı eminim ki bizi ve sizi kolayca düşünmeye götürür. Keza düşünebilmeye neden olan her şey bizi bir adım daha uygarlaştırır.
Uygarlaşmak düşünen insanın en büyük mükafatıdır. Uygarlık geçmişin değerlerine özenmek değildir; geçmişin başarılarına öykünmek de değildir. Uygarlık ritim, estetik eksenli bir bütünlüğü önce anlayabilme, akabinde çağına taşıyabilme, sonrasında ise gelecek kuşaklara aktarabilme başarısıdır.
Anadolulu can dostlar; Artemis Tapınağı’nın ayakta kalan sütununa tam cepheden baktığınızda arka planda 527-565 yılları aralığında yapılan Aziz John Bazilikası’nı, bazilikanın hemen yanı başında 1375’te Aydınoğulları’ndan İsa Bey tarfından inşa ettirilen, Anadolu’nun tek asimetrik camisi olan İsa Bey Camisi’ni ve başımızı biraz yukarı çevirdiğimizde ise 13. yüzyıl Anadolu Selçuklu Devleti’nin askeri mimari eseri olan Selçuklu Kalesi’ni görebilirsiniz. Yalnızca bir noktada sabit durarak yaklaşık 2 bin yıllık bir zaman dilimi içinde Anadolulular tarafından dünya kültür dünyasına kazandırılmış dini ve askeri mimari örneklerini görebilmek ayrıcalığı sadece siz Anadolulara özeldir.
Toplumlar kültürel kimliklerini doğru bir şekilde dünden günümüze tam olarak taşıyamazlarsa o toplumun bireyleri kültürel miras eserlerine bir bütünlük içerisinde yaklaşamaz ve koruyamazlar. Ayrıca etnik, sosyal ve inançsal konularda bir toplumun bireyleri arasında taban tabana zıt tartışmalar ne kadar az görülürse o toplum o denli uygardır. Ve bu uygarlaşmanın önündeki en büyük engel yaşamdan çok, yaşam ötesi ile ilintili dini motifli bir yaşam anlayışıdır.
Spinoza “Özgür insan ölüm üzerine değil, yaşam üzerine düşünür” der. Zaten Yaradan’ın yüce dini her zaman dilimine hitap etttiğinden dolayı; dinin özünü anlayabilen ölüm ötesi bir mükafat için ibadet etmez. “Yaradan’dan yalnızca Yaradan istenmelidir, O’ndan başka bir şey istemek ayıptır” der sufiler.
Bu anlamda ve belki de bağlamda Anadolu insanı Anadolu’da yaşamanın değerini bilmeli ve bildiği ölçüde de Anadolu’ya layık olmaya çalışmalıdır. Anadolu üzerinde binlerce yıldan beri yaşamış ve muhteşem maddi örnekler vermiş, manevi insanlar yetiştirmiş her şeyi ve herkesi inceleyip anlayabilmek zorundayız; özellikle de yaşamış olduğumuz bu zor günlerde.
Yunus Emre gibi düşünelim
Anadolu’nun tüm kültürel mirası bizim zenginliğimizdir. Anadolu’nun etnik ve inançsal sosyolojisini meydana getiren herkes de bizim gerçekliğimiz ve doğru algılandığı takdirde en büyük gücümüzdür. Kadim Türk, Kürt, Süryani, Laz, Boşnak ve birçok dost; Sünni, Alevi, Hıristiyan, Musevi inanç dairelerinde olmakla birlikte bugünlerde her zamankinden daha çok Yunus Emre’ye kulak vermekten öte Yunus Emre gibi düşünmeye, uygar olmaya çalışmalıyız.
Anadolu kültürel miras örneklerini ne kadar çağdaş zihiniyetle tanır ve sahiplenebilirsek Anadolu’da yaşayan herkes bir başkasını etnik ve inançsal, özellikle de mezhepsel zeminde o denli iyi tanır, anlar ve akabinde de sevgiyle birlikte yol alabilir. Farklı etnik yapı ve inanç dairesindeki herkesi birlikte görebilmeliyiz. Aslı bulan teferruattan uzak durur.
Dünya kültür dünyasının tartışmasız en zengin yeri Anadolu’yu yeniden hak ettiği yere taşıyabilmek için maddi zenginliklerimizi biçim ve içerikleri ile tanıyarak sahiplenmeli, manevi değerlerimizle de birlikte hareket etmeliyiz. Yunus Emre’nin dediği gibi “Kanatlanıp kuş olup akabinde de uçabilmek için” kültürel derinliğimizi bilmek, gönül hazinelerimizi keşfetmek durumundayız. n
Özay Şendir
Öğretmenlik ve sosyal statü
24 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’dan ABD’ye YPG mesajı: Sineye çekmeyeceğiz
24 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Öğretmenler neden mutsuz?
24 Kasım 2024
Zeynep Aktaş
Her şey faizlere kilitlendi
24 Kasım 2024
Ali Eyüboğlu
Aşkın Nur Yengi: ‘‘Rekabet derdimiz yoktu’’
24 Kasım 2024