Dün Milliyet gazetesinde yayınlanan araştırmamızda vatandaşların, terör örgütlerinin tek başına hareket etmediğini, “arkasında birtakım güçler” olduğunu düşündüğünü gördük. Her dört kişiden biri, terörü destekleyen başka güçler var diyor.
7 Haziran seçimlerinden sonra Türkiye’de yaşanan terör olaylarında hükümeti, devleti suçlayanlar oldu. Dendi ki, 1 Kasım seçimlerinde tek başına bir iktidar çıkması için terör bilerek tırmandırılıyor. O tarihlerde her fırsatta şunu dile getirdik; dünyanın her yerinde terör olayları iktidarlara zarar verir, merkez partileri zayıflatır, milliyetçi partileri ise güçlendirir. Bu sosyolojik bir sonuç. 1 Kasım seçimleri yapıldı, AK Parti 7 Haziran seçimlerine göre oyunu ciddi oranda artırdı, milliyetçi partilerin oyları ise azaldı. MHP %16’dan %13’e, HDP ise %13’ten %10’lara geriledi. O zaman terör olaylarına rağmen iktidar oylarının düşmemesine, hatta artmasına neden olan konu neydi. Bugün geçmişe bakarak yorum yapmak çok daha kolay. Vatandaş terör olaylarından dolayı terör örgütlerini ve arkasında olduğunu düşündüğü bir takım güçleri sorumlu tutuyor. ABD İsrail ve AB ülkeleri vatandaşlar tarafından en fazla sorumlu görülen ülkeler. Canımızı acıtan, ruh sağlığımızı bozan, anne babaları evlatsız, çocukları babasız annesiz bırakan terör olayları devam ettikçe, bu güçlere olan öfke de artarak devam ediyor.
Yapılan kamuoyu araştırmalarında devletin terörle mücadelesine destek oldukça yüksek seviyelerde. Hatta sınırlarımız içerisindeki terörle mücadeleye destek artmıyor, sınırlarımızın ötesindeki mücadele de vatandaşlar tarafından destekleniyor. Toplumda gerçekten terörle mücadele konusunda ciddi bir bilinçlenme var. Kayıplarımıza, şehitlerimize rağmen sadece sınırlarımızın içinde değil, sınırlarımızın ötesindeki mücadele de sonuna kadar destekleniyor. Toplumda terörle mücadele bilinci gelişti dedik; vatandaş biliyor ki bataklıkları kurutmadan, kendi sınırlarımız içerisinde ne yaparsak yapalım, O bataklıklarda sinekler üremeye ve ülkemize gelmeye devam edecekler.
Toplumun zihnindeki teröre destek veren ülkeler terör örgütlerine ne kadar destek veriyor bunu bilebilmek mümkün değil. Ancak, şunu net olarak söylemek mümkün; Terörle mücadelenin uluslararası ayağını ihmal etmememiz lazım. Uluslararası ilişkilerde kırgınlıklar, küskünlükler olmaz. Öncelikli olan ülkelerin karşılıklı çıkar ilişkileri. Bu nedenle ABD ve AB ülkelerini terörle mücadele konusunda zorlamak için elimizden geleni mutlaka yapmalıyız. İsrail ile başlayan, Rusya, İran, Suriye ve şu anda Irak ile devam eden iyi ilişkilerimizi aynı kararlılıkla ABD ve AB ülkeleriyle de yürütmeliyiz. Belki farkındalar, belki değiller ama gelinen noktada terör sadece Türkiye’nin değil, sadece bölgenin değil, tüm dünyanın ortak sorunu…
Terörle mücadelede çok mesafe aldık, uluslararası alanda ilişkilerimize biraz daha sıkı tutarak terörle mücadeledeki haklılığımızı dünyaya daha iyi anlatarak, bu sorunu çok daha kısa sürede çözmek mümkün. Görülüyor ki terörle mücadeledeki haklılığımızı özellikle batıya anlatma konusunda bir takım eksikliklerimiz var. 15 Temmuz’dan sonra bu çok net bir biçimde görüldü, haklılığımızı anlatmada yeterli değiliz. Terör örgütlerinin siyasi uzantıları ABD ve AB ülkelerinde bizden daha iyi çalışıyorlar. Türkiye Cumhuriyeti olarak bunu yapabilecek insan ve ekonomik gücümüz fazlasıyla var, bir an önce bunları devreye sokmalıyız.
Uzun yıllar yurtdışındaki temsilciliklerimizi işgal eden FETÖ’cü uzantılar temizlendi ve temizlenmeye devam ediyor. Vatansever, milliyetçi yurtdışı görevlilerimiz aracılığıyla, gerekirse iş dünyası, medya ve STK’larla sadece terörle mücadele konusunda değil, her alanda kendimizi dünyaya daha iyi anlatmalıyız. Bu konu silahlı mücadele kadar önemli. Bunu başardığımız, haklılığımızı dünyaya daha iyi anlattığımız gün, bu terör belasından da ebediyen kurtulduğumuz gün olacaktır.