Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

YÖK’ün kaliteyi artırma çabaları sürüyor.

Atılan adımları takdirle karşılıyor ve devamını diliyoruz.

Çünkü yapılan iyileştirmeler her ne kadar takdire şayansa da çok cılız.

YÖK bir sonraki aşamada umarız girdi kadar çıktıyı da denetler.

Yani giren öğrenciler kadar, mezun olan öğrencilerin kalitesini de süzgeçten geçirir.

YGS barajı 140’tan 150’ye yükseldi.

Peki ya 180 barajı?

O niye 200’e yükselmedi?..

Hatta daha da yükseğe!

Mademki kalite arıyoruz, en azından 100 üzerinden 40-50 alabilen üniversiteye girebilsin ki seviye yerlerde sürünmesin...

Haberin Devamı

YÖK Başkanı Saraç’ı şu an duyar gibi oluyorum:

“Hepsi de bir anda olmaz ki!

Yavaş yavaş hepsini tek tek gerçekleştireceğiz...”

İnşallah.

Bakalım arkadan neler gelecek?..


Yeterlilik sınavı!

Neredeyse bütün sektörlerde girdideki hammaddeden çok, satıştaki ürünün kalitesine bakılır.

Ürün kaliteliyse, gerisi teferruattır.

Ama eğitim öyle değil.

Yanlışlarla donatılmış ya da yönlendirilmiş bir öğrenciyi sil baştan yeniden yaratmanız çoğu zaman mümkün olmaz.

İşte bu yüzden, iyi bir çıktı istiyorsak, yani iyi doktorlar, mühendisler, öğretmenler, gazeteciler, politikacılar istiyorsak, iyi bir girdi yani iyi öğrenciler olmazsa olmazların başında geliyor.

Peki, iyi öğrenciden ne anlıyoruz?

Saçma sapan testlerin peşinde koşan yarış atları mı yoksa gerçekten ayağı yere basan öğrenciler mi?

Asıl sorgulanması gereken işte bu!

Ama nedense konunun özü hiç kimsenin umurunda değil.


Kandırmaya son!

Önceki yıllar birbirimizi kandırma ve göz boyama yıllarıydı.

Ne olur, bu yıl da öyle olmasın!

Örneğin Anayasa’mızın ve Temel Eğitim Yasası’nın hedefleri neler ve biz nasıl bir öğrenci, nasıl bir genç, daha da önemlisi nasıl bir vatandaş yetiştiriyoruz?

Yasalar, soran, sorgulayan, çağı yakalayan, kendisiyle ve çevresiyle barışık, seven, sevilen, hoşgörülü, sadece akademik açıdan değil sosyal açıdan da donanımlı, yaratıcı, girişken, üretken, sağlıklı nesiller yetiştirmeliyiz diyor.

Bu amaçla müfredat programları düzenleniyor ve yüzlerce ders okutuluyor.

Peki, biz sınavlarda kaç dersten soru soruyoruz?

Haberin Devamı

Liselere girişte 6-7, üniversiteye girişte de 8-10 ders yetiyor da artıyor!

Peki, ya diğer dersler ve onların kazandırdığı bilgi ve davranışlar?

Bu kimin umurunda ki!..


Yanlış böyle düzelmez

Hem liselere hem de üniversiteye yönelik mevcut giriş sistemleri yanlış hem de çok yanlış.

Yani neresini düzeltirseniz düzeltin, bu sistem adam olmaz.

Nasıl ki 12 Eylül Anayasası kırk kez değişmesine rağmen hâlâ bir şeye benzemiyor ve ille de değişsin isteniyorsa, giriş sistemlerini de revize etmek yerine tümüyle ortadan kaldırmak gerekiyor.

Yoksa kendimizi kandırmanın ötesine geçemeyiz.

Zaten geçemiyoruz da...

Bu anlamda MEB’den değil de Yekta Hoca Başkanlığı’ndaki YÖK’ten daha cesur adımlar bekliyorduk.

Arkası gelmedi.

Minik dokunuşlarla sistemi değiştireceklerine inanıyorlar ki hataların en büyüğü de zaten hep bu oluyor...


Resmi değil gönüllü

MEB Suriyeli öğretmenlerle ilgili bir bilgi notu gönderdi ve resmi olarak görevlendirilen hiçbir Suriyeli öğretmenin olmadığını açıkladı:

“Suriyeli öğretmenlerin Bakanlığımızca istihdam edilmesi olarak haberleştirilen çalışma, geçici koruma altında bulunan Suriyelilere yönelik olarak oluşturulan geçici eğitim merkezlerinde yürütülen eğitim öğretim faaliyetine gönüllü olarak destek olmak isteyen Suriyeli öğretmenlerin belirlenmesi amacıyla yürütülen bir çalışmadır.

Haberin Devamı

Bakanlığımızca, yürütülen çalışmalara gönüllü olarak destek olan Suriyeli öğretmenlere herhangi bir ücret ödenmemektedir.”

Özetin özeti: Eğer sorunları ertelemek değil de gerçekten çözmek istiyorsak, acı reçetelere mecburuz. Öteleye öteleye, nereye kadar?..