İlk ve orta dereceli okullardan sonra üniversitelerde de yeni öğretimi yılı kademeli olarak başladı; her ne kadar birinci ve ikinci ek yerleştirmeye yönelik başvuru ve kayıt takvimi daha belli olmasa da...
Peki, sancılı bir başlangıç mı oldu yoksa kolay bir başlangıç mı gerçekleşti?
Resmi söylemler ile okullardan ve velilerden gelen bilgiler çok farklı.
Ankara her şey yolunda diyor, sahadan gelen detaylar ise taşların henüz yerli yerine oturmadığını söylüyor.
Öğretmen atamaları, barınma ve seyrekleştirmeye yönelik önlemler keşke çok daha önce gerçekleşseydi.
Hemen herkes şeffaflıktan söz ediyor ama gereğini yerine getiren yok gibi...
Öğretmen atamaları
15 bin öğretmen atamasına yönelik ayrıntılar belli olmaya başladı. Kimler atanacak, branşlara göre dağılım ne olacak, onlar henüz belli değil. Göreve başlama tarihi ise yeni yılda gerçekleşecek. İşte belli olan detaylar:
Ön başvuru ve tercihlerin alınması: 27 Eylül - 8 Ekim 2021
Sözlü sınav yani mülakatlar: 12 - 27 Kasım 2021
Sözlü sınav sonuçlarının açıklanması: 27 Kasım 2021
Tercihler: 21 Ocak 2022
Sonuçların açıklanması: 31 Ocak 2022
Kimler başvurabilecek: 2020 ve 2021 KPSS puanı olanlar.
Branş dağılımı ise henüz belli olmadı.
Aslan payı yine belli branşlara dağıtılmaz ve umarız adil bir dağılım olur!..
Barınma sancısı
Yeni öğretim yılı, bazı üniversitelerde başladı. Diğerleri de önümüzdeki haftadan itibaren ders başı yapacak ama öğrenciler barınacak yer bulamıyor.
Ev kiraları ve yurt ücretleri, ikiye, üçe katlandı.
Barınma sorunu, ne zaman yoktu ki diyenler çıkacaktır ama bu yılki sanki biraz daha farklı boyutlarda.
Pandemi sonrası oluşan yoğun talep nedeniyle ev kiraları ve seyrekleştirilen yurt ücretleri iki, üç katına çıktı. Ona rağmen barınacak bir yer bulan kendini mutlu sayıyor. Keşke okulların kapalı olduğu dönemde artan öğrenci sayısına paralel olarak çok daha fazla yurt yapılsaydı da öğrenciler ev sahiplerinin insafına bırakılmasaydı.
Üniversiteler ve YURTKUR, bu konuda öğrencilere farklı projelerle, farklı seçenekler sunabilirler.
Örneğin, hayırsever ailelerin yanında konuk öğrencilik gibi...
En kötüsü hiçbir şey yapmadan olup biteni uzaktan seyretmektir!
İkinci hafta
Yeni öğretim yılında ikinci haftaya girildi. Yola bir şekilde devam ediliyor ama hâlâ gidecek okul bulamayan öğrenciler var.
MEB, ortada kalan öğrencileri otomatik olarak açık liseye kayıt yaptırarak bu sorumluluktan kurtulamaz.
Zorunlu eğitim uzaktan değil, yüz yüze olmalı ve çocuklarımızı sokağa itmekten vazgeçmeliyiz.
Bazı okullarda 50’ye varan sınıf mevcutları var ve velileri de öğretmen ve öğrencileri de tedirgin ediyor. Peki, bu, ne zamana kadar böyle devam edecek?
Sayısal veriler?
Üniversiteye giriş sınavlarına yönelik sayısal bilgiler hâlâ paylaşılmadı. Oysa her yıl, yerleştirme sonuçlarıyla birlikte açıklanırdı. Bu yıl farklı olan ne ki hâlâ ısrarla saklanıyor?
Görünen o ki, boş kalan kontenjanların yanı sıra herhangi bir yere yerleştirildiği halde kayıt yaptırmayan öğrenci sayısı da bir hayli fazla.
Kayıt ve yerleştirme süreci keşke biraz hızlandırılsa da 2. Ek Yerleştirme de bir an önce gerçekleşse...
Ve bu arada alan baraj puanları da mutlaka yeniden gözden geçirilmeli ve hiç kimsenin hakkı yenmeyecek şekilde makul ve adil bir çözüm yolu bulunmalıdır!
En önemli ayrıntılardan biri de sınavlar sonrası yaşanan haksızlıklar. Peki, bu ucube sınavlar, kayıt ve yerleştirme sistemlerinden hâlâ vazgeçmeyecek miyiz? Daha nereye kadar, sınavların esiri olmaya devam edeceğiz?
Bütün bunlara açıklık getirmek o kadar zor mu?
Olmamalı!..
Özetin özeti: Eğitim, hem çocuklarımızın hem de ülkemizin geleceği açısından çok önemli bir konu. Ama hak ettiği ilgiyi ve önemi gördüğünü söylemek
abartılı olur.