Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

       ÜNİVERSİTEYİ kazanmış binlerce tek ders mağduru öğrenci adeta çıldırma noktasında. Ne sorunlarını anlatabilecekleri bir makam, ne de kendileriyle ilgilenebilecek bir yetkili bulabiliyorlar.
Öğretmenlik, hiç tartışmasız dünyanın en kutsal mesleklerinden biri. Her birine sonsuz saygımız, sevgimiz var. Çok itilip kakıldılar. Moralleri bozuk. Kendilerine sunulanlardan çok daha fazlasına layıklar. Ama bütün bunlar, öğrencilerin canını yakmaya değmez...
Sisteme, devlete, politikacıya, okul müdürüne, veliye kızan, acısını öğrenciden çıkartıyor. Elbette bütün öğretmenler böyle değil. Ama pedagojik nosyondan yoksun öğretmenlerin sayısı öylesine hızla artıyor ki!..
İşsizlik nedeniyle, son şans olarak öğretmenliğe sarılan küskün veterineri, ziraatçıyı, eczacıyı, mühendisi öğretmen diye sınıfa sokarsanız, olacağı buydu. Dışardan öğretmen olanlar böyle de, eğitim fakültelerinden mezun olanlar farklı mı? Kesinlikle hayır. Alın birini, vurun diğerine. Güneydoğu'yu gezerken gördük. Hemen her ile bir eğitim fakültesi açılmış. Ama ne bir öğretim üyesi var, ne de çağdaş eğitim araç ve gereçleri... Kırık dökük bir bina ve bir dekanla eğitim fakültesi açılmış. Eğitim kökenli hoca bulamamışlar ki, dekanlar hep farklı mesleklerden. Kiminde işletmeci var, kiminde ziraatçı...
Böyle bir ortamda yetişen ve ekonomik açıdan devlete küskün olan öğretmenler, zehir zemberek eleştirdikleri çarpık sistemi, bir maşa gibi kullanarak öğrencilerin canına okuyorlar.
Şimdi yine pek çok sevgili öğretmeniz bana kızacak. Sözüm onlara değil. Görevini hakkıyla yapan, her çocuğu kendi çoçuğu gibi koruyup kollayan, öğrencilerini sokağa atmak için değil de, topluma kazandırmak için çaba gösteren öğretmenlere tabii ki hiçbir sözümüz yok. Sözümüz, eğitim camisasına yakışmayanlara...
Okulların açılmasına on gün kaldı. Umarımız öğretmenlerimiz üniversite sınavıyla birlikte gündeme gelen yeni eğitim modelinin farkındadırlar. Çağdaş ülkeler gibi Türkiye de artık "bilgi hamalı" öğrenci istemiyor. Soran, sorgulayan, araştıran, ezber yerine hangi bilgiyi nerede, nasıl bulacağını bilen, bunu en iyi şekilde yorumlayan yeni bir nesil arzuluyor.
Bu çerçeveden bakıldığında, üniversite barajını aşan binlerce tek ders mağduru öğrenciyi anlamak daha kolay oluyor. Çağdaş eğitim sistemleri, her öğrencinin başarılı olabileceği bir alanın bulunduğu gerçeğinden yola çıkarak, gençlerini istedikleri alanlara yönlendirirken, biz dayatmacı eğitim anlayışına sıkı sıkı sarılmaktan hala vazgeçmiyoruz.
Siyasalı kazanan bir öğrenciyi Fizik'ten, tıbbı kazananı adeta intikam alırcasına Coğrafya'dan bırakan öğretmenin amacı sizce ne olabilir? Dayatmacı rejimler ne kadar dayanabildi ki, dayatmacı öğretmenler amaçlarına ulaşabilsin? Bu yanlıştan eninde sonunda dönülecek ama, o öğretmenler sadece kendilerini yıpratmakla kalmayıp bu kutsal mesleğin onurunu da zedeleyeceklerdir...




Yazara E-Posta: a.guclu@milliyet.com.tr