Korona ile birlikte yeni bir dünya düzeni kuruluyor.
Tüm alışkanlıklarımız gibi tatil alışkanlıklarımızda da müthiş değişiklikler olacak.
Koronavirüsün de SARS gibi sıradanlaşmasıyla, uzun vadede, belki her şey normale döner ama bu yaz çok farklı olacak.
Hâlâ tatile giden olur mu? Tatil düşünülmeli mi? Daha da önemlisi turizm sektörü ne olacak?
Tek tek ela alalım:
Hâlâ tatile giden olacak mı? Evet olacak ama hemen herkesin kendine göre özel koşulları olacak. Örneğin, yazlıklara yönelme ve ev kiralama tavan yapabilir. Çünkü bireysel tatil öne çıkacak!
Otel ya da tatil köylerinde de turistlerin bir araya gelmeyeceği, çok farklı modeller oluşacak. Havuz gibi ortak alanların kullanımı minimuma inecek, açık büfe tarih olacak, tek kullanımlık servis malzemeleri zorunlu hale gelecek, açık ve özellikle de kapalı eğlence mekânları en uzak durulacak nokta olacak!
Peki, böylesi bir tatilin ne anlamı olabilir ki, demeyelim. Çünkü dinlenmek, deniz, güneş, orman, dağ havası yani bol oksijen şart!..
Tatil düşünülmeli mi? Evet düşünülmeli, yaşadığımız şu zor günlerin bir mükâfatı olmalı. Yoksa kışa, dinlenmeden girilir ki, o da vücut direncini düşürebilir. O tarihe kadar aşı tümüyle geliştirilir mi, henüz net bir şey yok, yani gelecek kış da risk altında olacağımız için direncimizi olabildiğince artırmakta yarar var...
Turizm sektörü, eğer olana bitene seyirci kalır ve yeni modeller geliştirmezse, zor günler, onları bekliyor. Ama eğer hem sağlık hem de konaklama açısından güven verici modeller geliştirirlerse, önleri açılır.
Yurt dışı seyahatler en azından bu yaz hayal olacağı için iç turizme yönelen ve yenilikçi yaklaşımlar getirenler krizi hafif hasarla atlatabilirler. Ankara’ya ya da umutsuzluğa yatırım yapanları ise çok daha zor günler bekleyebilir.
Bugünler de geçecektir. Sektör olarak, bu kadar olmasa da ciddi sorunlar hep vardı. Yani, krize alışık bir sektör olarak, bunu da atlatacaklardır!
Kendilerine bol moral ve bol şans diliyoruz...