Eğitimin amaç ve hedefleri altüst oldu!
Sınavda soru sorulmayan dersler, adeta tu kaka ilan edildi.
Daha da vahimi, MEB ve YÖK’ün bu eğitim katliamına herkesin seyirci kalması!
Dünyanın en önemli coğrafyasında coğrafya dersi itibarsızlaştırıldı, tarih yazan bir milletin evlatları tarih dersinden yoksun bırakıldı, felsefenin doğduğu topraklarda felsefe yok sayıldı. Temel bilimler angarya diye, bölümler kapatıldı...
Diğer dersler de ondan farklı mı?
Örneğin Türkçe ve matematik.
Lise ve üniversiteye girişte en ağırlıklı dersler onlar oldu.
Peki, sınavlarda adayların ana dilimizi ne kadar iyi kullandıkları, kaç kelimeyle düşünüp, konuşup, yazdıkları, kaç kitap okudukları mı ölçülecek yoksa ezbere dayalı testlerle havanda su mu dövülecek?
Yine aynı şekilde sonsuzluğa açılan matematiği mi öğreteceğiz yoksa yaratıcılığı körelten ve beş seçenekle sınırlanan test cambazlığını mı?..
Matematik?
Her öğretmen, en çok kendi dersine ağırlık verilsin isterken, en çok önem verilen bir dersin temsilcisi bakın ne diyor:
“Matematik öğretmeniyim. Her ortamda matematiğin bu kadar önemsenmesinden rahatsız olduğumu söylerim.
Matematik bence seçmeli olmalı.
Seven ve isteyen öğrenmeli.
Matematik herkesin öğrenmesi gereken bir şey değil.
Zorla öğretilmesi gereken bir ders hiç değil.
Biz öğretmenler 10 öğrenciden 9’una zorla matematik öğretmeye çalışıyoruz.
Halimizden hiç memnun değiliz...”
Bugünkü haliyle olmayan bir matematik, belli bir oranda, elbette herkese öğretilmeli, sonrası da ilgi alanlarına göre şekillenmeli yoksa en önemli dersler bile şekil A’da görüldüğü gibi zoraki hale gelebiliyor...
Sosyal bilimler?
Ülkesini, kendisini, çevresini, toplumunu tanımayan, düşünmeyen, sorgulamayan, araştırmayan, kendine yeterince güvenmeyen nesiller yetiştirdik, yetiştirmeye de devam ediyoruz.
Peki, doğru olan bu mu?
Kesinlikle hayır.
Bir yanda öğrenciler sosyal bilimlere açken, öte yanda on binlerce sosyal bilimler öğretmeni işsiz.
Ve biz, bu eğitim sisteminden mucizeler bekliyoruz. Peki, bu mümkün mü?
Hayır, hayır, hayır!
İşte bir başka feryat:
“Felsefe öğretmeniyim ve 5 yıldır atanamıyorum. Özel bir öğretim kurumunda çalışıyorum ama özel sektör mantığını bilirsiniz, şu an prestijim yerle bir. Çünkü bize ihtiyaçları kalmadı, çünkü sınav odaklı öğrenci yetiştiriyoruz...”
Mühendislik!
Durum mühendisler için daha da zor:
“Bir mühendis olarak, ülkemdeki mühendislik standartlarının yükseltilebilmesi adına, gelişmiş ülkelerde olduğu gibi yetkin mühendisliğe geçilmesi gerektiğini düşünüyorum. Yoksa ülkemizin mühendislik altyapısı yakın zamanda çökecek! O kadar vasıfsız bir mühendis topluluğu yetişiyor ki işin içinden çıkılmaz bir hal alacak.”
Özetin özeti: Mühendislik dibe vurdu da hukuk ya da diğer alanlar farklı mı? Sınav odaklı eğitimden kurtulup, ciddi bir eğitim reformu yapmak için daha neyi bekliyoruz ki?..