Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Üniversite sınav sonuçları eğitim sistemimizdeki çarpıklıkları çok çarpıcı bir şekilde ortaya koyuyor.

MEB, ÖSYM ve YÖK’ün eğitime bakış açıları öylesine farklı ki bunun acısını da öğrenciler, veliler ve en önemlisi de ülkemiz çekiyor.

Çocuklar çocukluğunu, gençler gençliğini yaşayamıyor. En önemli yılları okul/dershane/özel öğretmen arasında koşturmakla geçiyor.

İçlerinde son bir yılda 200 bin soru çözdüğünü söyleyenler var. Yani 365 gün aralıksız, günde ortalama 500-600 soru çözüyorlar.

Bu ne kadar doğru?.

Haberin Devamı

Sonuç mu? Ne siz sorun ne de biz anlatalım. Fen ve Matematik’te ülke ortalaması yüzde 20 bile değil.

“Bu sonuçlarla mı bilim toplumu olup geleceğe damga vuracağız?” diyenler çok çıkar. Zaten çıkıyor da.

Peki haksızlar mı?

Onu da ne siz sorun ne de ben cevaplayayım.

Cevabı belli sorular bazen çok daha fazla kafa karıştırıyor. Tıpkı bu konuda olduğu gibi!

Sorun nerede?

Liselere Giriş Sınavı’nda (LGS) 562 şampiyon çıkarttık, üniversite sınavında ise dibe vurduk. İşte tam da bu noktada şu sorulara ısrarla cevap aramak zorundayız:

- MEB’in, YÖK’ün, yani üniversitelerin ve ÖSYM’nin öğrencilerden beklentileri ne kadar örtüşüyor?

- Yüzlerce lise birincisi açıkta kalıyorsa, öğrenci başarıları ile sınav başarıları arasında bir paralellik yoksa, yüzlerce soru arasında üç beş fen, matematik sorusu yapan bile üniversitelerin en kritik bölümlerine girebiliyorsa sorun kimde?

- MEB’in verdiği eğitim çok mu vasat?

- MEB çok iyi eğim veriyor da ÖSYM’in ölçme, değerlendirme ve yönlendirme sistemi mi yanlış?

- MEB ve ÖSYM çok büyük hatalar yapmıyor da YÖK mü onları yanlış yönlendiriyor? YÖK’ün kaliteyi yükseltme ve ülke ihtiyaçları doğrultusunda bir kontenjan planlaması yapmaya yönelik yeterince bir çabası var mı? Varsa neden barajları kaldırdı? Pek çok alanda yüz binlerce istihdam fazlası varken neden hâlâ o fakültelere öğrenci alınıyor?

- Liseden takdir, teşekkürle mezun olan öğrencilerden yüzde kaçı üniversite kazanıyor, yüzde kaçı bir ya iki yıl sonra tekrar sınava girip bölüm değiştiriyor, yüzde kaçı öğrenim gördüğü alanda çalışıyor, yüzde kaçı mutlu ve gelecekten umutlu?

Haberin Devamı

Son soruyu da tıpkı önceki cevabı belli sorular gibi ne siz bana sorun ne de sen cevaplayım. Çünkü içinden çıkamayız!

İşte üst akıl bu noktada devreye girmeli ve ortak paydalarımız konusunda tüm ilgili kurumlara ince ayar vermeli, kendileri için doğru olanı değil, ülkemiz ve çocuklarımız için doğru olanı yapmalarını istemelidir. Onunla da kalmayıp takipçisi olmalıdır.

Cumhurbaşkanlığı üst kurulları bu amaçla kurulmuştu. Üst akıl olacaklardı ama devamı gelmedi. Umarız yeni dönemde doğru isimlerle, doğru politikalar üretir ve takipte olurlar.

Dershane odaklı sınav

Başarı oranının düşüklüğünü tümüyle MEB’in sırtına yüklemek haksızlık olur. Liselerde klasik sınav sistemi, üniversiteye girişte ise test uygulanıyor. Bu da öğrencileri dershaneye mecbur bırakıyor.

Yine aynı şekilde lise dengi okullarda 300’e yakın ders okutuluyor ve sınavlarda sadece 10 dersten soru soruluyor. Bu derslerin içeriği ve güçlük derecesi de fen lisesi müfredatına göre şekilleniyor. Bu kadar başarılı olmaları biraz da bu yüzden.

Haberin Devamı

Meslek lisesi ve imam hatip liselerinin sınav başarısızlıkları da biraz bu yüzden!

YKS soruları eğer meslek liselerine göre hazırlansaydı, muhtemelen en başarılı olan onlar, başarısı bu denli yüksek olmayanlardan biri de fen liseleri olurdu. LGS tercihlerinde bu liseler, en altta değil en üst sıralarda yer alırdı.

Daha adil bir sınav ve daha yüksek başarı için sınav sistemi ve yönlendirme sistemi tümüyle değiştirilmelidir. Hem de hiç zaman kaybetmeden. Üst akla gelince, ülke menfaatleri ve daha mutlu gençlik için olmazsa olmazlarımızın başında geliyor.

Özetin özeti: Sınav sektörüne harcanan emeği, parayı ve zamanı doğru kullanabilsek, öğrenci, veli ve dershaneler dışındaki tüm ilgili kurumlar kesinlikle çok daha mutlu olacaklardır.