Aylardır hatta yıllardır seçimle yatıp seçimle kalktık.
En acil meseleleri bile hep öteledik. Gündemin ilk sırasında hep seçim vardı.
Halkı nasıl mutlu ederize değil, seçimi nasıl kazanırıza odaklandık.
Ve artık o günler, en demokratik ülkeleri bile kıskandıracak bir olgunlukla geçen seçim yarışıyla geride kaldı.
Şimdi iş zamanı.
Halkımız sandıkta öylesine bir siyasi denge kurdu ki iktidarıyla, muhalefetiyle hiç ama hiç kimsenin artık tembellik yapma lüksü yok!
Ülke yönetimini iktidara, yerel yönetimleri de muhalefete verdi.
Bir sonraki seçimin kazananı, önümüzdeki bu süreci en iyi değerlendiren olacaktır.
Bu yüzden hiç ama hiçbir siyasetçinin ne üzüntü ile ne de sevinç çığlıkları atarak zaman kaybetmeye tahammülü olmamalı.
Son seçim bize bir kez daha gösterdi ki, çalışan kazanıyor, patinaj yapan nal topluyor.
Sandığın mesajı çok netti:
Bana umut vereni, benim için çalışanı, beni güldüreni ben de mutluluk ederim…
Umarız bu mesaj doğru algılanmıştır. Gereği yerine getirilir ve siyaset yapma alışkanlığımız değişir…
Eğitim, eğitim, eğitim!
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, orta vadeli programın, aynı kararlılıkla devam edeceğini açıkladı.
Eminiz ki kendisine göre haklı gerekçeleri vardır. Tıpkı hemen herkesin nereden baktığına göre kendi haklı gerekçeleri olduğu gibi!
O ekonomik açıdan bakıyor, ekonomi düzelmeden hiçbir şeyin düzelmeyeceğine inanıyor.
Eğitimcilerin bakış açısı ise çok daha farklı.
Onlar da donanımlı, liyakatli, işin erbabı kaliteli elemanlar ve memleket sevdalısı gençler yetiştirmeden topyekûn bir kalkınmanın sürdürülebilir olmayacağına inanıyorlar.
Sanayici sanayisiz, çiftçiler tarımsız, turizmciler de turistsiz bir kalkınmanın zor olacağını ve öncelikli seçeneğin kendileri olduğuna inandırırlar sizi.
Haksızlar mı?
Herkes haklı olmaya haklı da peki ya sosyal gidişat? Örneğin öğretmen atamaları, emekli maaşları, hayat pahalılığı, işsizlik, çarşı, pazar?..
Seçimin verdiği mesajın çok net bir şekilde algılandığını tüm liderler açıkladı.
Ama ne olduğu konusunda fazla detaya girilmedi.
Sosyoekonomik sorunlar ilk sırada yer alıyor.
Siyasetin genelinde değişim rüzgârlarının eseceğine de kesin gözüyle bakılıyor.
Siyaseti, siyasetçilere bırakıp biz yine her zaman olduğu gibi eğitime odaklanalım.
Öğretmen atamaları, mülakat, müfredat, denklik, öğrenim ücretleri ne olacak?
Daha nereye kadar ötelenecek?
Eğitimin ve eğitimcilerin, velilerin, öğrencilerin gerçek sorunları ne zaman ele alınacak?
Orta vadeli ekonomi programları elbette önemli ama nedense fedakârlık söz konusu olduğunda akla ilk gelen öğretmene zam ve öğretmen atamalarının ötelenmesi geliyor…
Ülke olarak bir an önce düzlüğe çıkmak için topyekûn bir fedakârlık söz konusu olduğunda milletimizin ve özellikle de öğretmenlerimizin bu konudaki tavrı çok net. Bunun için geriye dönüp bakmak yeter de artar…
Değişim şart
Eğitimde A’dan Z’ye değişim rüzgârları eseceği uzun süredir dillendiriliyordu, görünen o ki o rüzgâr çok yakında esecek.
Dün konuşulan tabanda ve içerikte bir değişimdi şimdi ise tavanda fırtınalar eseceği ve yanlışlardan dönüleceği yönünde!..
Seçimi ve seçim gündemini geride bırakıp, bir an önce, uzun süredir ciddi anlamda ihmal ettiğimiz günlük işlerimize odaklanmalıyız.
Atacağımız her pozitif adım, dünü dünde bırakıp, geleceğe odaklanmamıza olanak sağlayacaktır. Ekonomide olduğu gibi eğitimde de kısa, orta ve uzun vadeli programlar en kısa zamanda açıklanmalı ve kararlılıkla hayata geçirilmelidir.
Çok yazdık ama bir kez daha hatırlatmakta yarar var:
Eğitim, anaokulundan üniversiteye 25 milyonu aşan öğrencisi, 30 milyonu aşan velisi, 2 milyonu aşan öğretim kadroları ve bir o kadar da diğer paydaşlarıyla devasa bir ailedir.
Onlar mutsuzsa, ülke mutsuzdur!
Onlar mutlu ve donanımlı olmadıkça da hiçbir program başarıya ulaşamaz!
Ne olur artık bunu anlayalım ve eğitimi ciddiye alalım. Aklı fikri eğitimde olanlarla yola devam edelim…
Özetin özeti: Yapacak çok işimiz var. Kabahatli ve mazeret arayarak harcayacağımız zamanı, uzun zamandır ihmal ettiğimiz işlere harcayalım…