ÜNİVERSİTE adaylarından bir bölümünün şu günlerdeki en büyük sıkıntısı, orta öğretim başarı puanı. Bir başka deyişle, öğrencinin lisedeki başarı durumunun, üniversite giriş puanına yansıması.
Görünürde yararlı bir etken gibi görünen orta öğretim başarı puanı, son beş yıldır, hep sorun oldu. Bu yüzden fen liseleri çökme noktasına geldi. Öğrenciler başladıkları okulu bitiremez oldu. Başarılı öğrenciler, adeta cezalandırıldılar.
ÖSYM'nin aldığı kararlar sürekli mahkemelerce bozuldu. Artık "değişmez" denilen son kararını da Danıştay durdurdu.
Ardı arkası kesilmeyen bu yanlış uygulamalar yüzünden öğrenci ve velilerin ne ÖSYM'ye ne de devlete saygısı, güveni, beklentisi kaldı.
Kaos yıllardır sürüyor. Sorun çözüleceğine her geçen yıl daha karmaşık hale getirildi. Üstüne üstlük bir de okul değiştiren uyanıklar cezalandırılacağına teşvik edilince, moraller iyice bozuldu.
Ortaöğretim başarı puanı uygulamasını yıllardır yazdık. Ama bir kez daha hatırlatmakta yarar görüyoruz:
Üniversiteye girişte 3.5 saatlik sınavların tek başına belirleyici olmasının adaletsizlik yarattığı ve lisedeki başarı durumunun da dikkate alınması gerekçesiyle orta öğretim başarı puanı (OÖBP) uygulaması getirildi.
Yani, öğrencinin üç yıllık not ortalaması belirli bir katsayı ile çarpılarak sınav puanına eklendi. Ama bu yapılırken, bazı öğrencilerin kollanarak yüksek puanlarla mezun edilmemesi için bazı formüller geliştirildi. Örneğin öğrencinin not ortalaması direkt olarak değil, okul ortalaması ile kıyaslanarak yeni bir hesaplama yapıldı.
Örneğin okul ortalaması 65 ise, bu ortalama 50 olarak kabul edildi ve OÖBP ona göre hesaplandı. Bu durum, okul ortalaması düşük olan okullardaki başarılı öğrencilerin işine yaradı. Anadolu liseleri, fen liseleri ve yabancı okullar için dezavantaj oldu. Çünkü fen liselerinde okul ortalaması 80, 85 olduğu için öğrenci 90'la mezun olsa bile OÖBP en fazla 50, 55 oldu.
Okul başarısının öğrencilerin böylesine aleyhine işlemesi, son sınıflarda nakli gündeme getirdi. Özellikle fen lisesi öğrencileri başarı oranı çok düşük klasik liselere giderek, aynı okulda kalan arkadaşlarına göre 20 puana varan avantajlar elde ettiler. Yani giden uyanık, kalan enayi oldu.
ÖSYM bu konuda çok değişik caydırıcı taktikler kullandıysa da başarılı olamadı. Nakillerin önünü kesmek için aldığı son karar da Danıştay tarafından iptal edilince, yine nakilci uyanıklara gün doğdu.
Şimdi, okul değiştirmeyen, entrikalarla değil kafasının gücüyle sınava hazırlananlar haklı olarak veryansın ediyorlar: "ÖSYM ve mahkemeler kimi koruyor? Çalışanı mı, başarıyı mı, yoksa entrikacılığı mı?.."
Evet bu sorunun cevabını birileri vermeli. Gidenler de "Madem böyle bir yol açıldı, biz niye kullanmayalım" diyorlar. Onlar da kendi mantıkları içinde haklı. Gitmeyip kalsalar, bu kez bir başkaları onlara "enayi" diyecek...
Sınava bir hafta var. Ama, değerlendirmeler için en az bir aylık süre bulunuyor. Umarız bu süre içinde yanlıştan dönmenin de bir erdem olduğu hatırlanır.
Yazara E-Posta: A.Guclu@milliyet.com.tr