Okul deyip geçmeyin.
Çok önemli. Eğer doğru okulu bulamazsanız, ne çocuğunuz huzuru bulur ne de siz!
Peki, doğru okul hangisi?
Örneğin, okuldan beklentileriniz neler?
Yarış atı gibi yetiştiren mi?
En fazla ödev veren mi?
En kolay sınıf geçiren mi?
Ayakları yere basan öğrenci yetiştiren mi?
Çocuğunuzun canına okuyan ama sınav kazandıran mı?
Akşam eve döndüğünde pestilinizi çıkartan mı?
Ödevlerini birlikte yaptığınız mı?
Sabah uyuklayarak gidip, akşam uyuklayarak dönülen mi?
Bir yıllık maaşınızdan daha fazla öğretim ücreti olan mı?
Havuzu olan ama kütüphanesi olmayan mı?
Bir çuval para verip üstüne üstlük, bir de özel öğretmen ve dershane gerektiren mi?
Hormonlu not veren mi?
Yabancı dille eğitim yapıyoruz deyip de iki kelime konuşturamayan mı?
Yoksa, eve öyle ya da böyle gülen yüzle gelen mutlu öğrenci yetiştiren mi?..
Kriterler çok önemli!
Yılda ortalama 8-10 milyon öğrenci yeni okul arayışı içerisine giriyor.
Buna anne, babaları ve diğer yakınları da eklediğinizde, okul arayışı içindeki kişi sayısı 20 milyonun çok üzerine çıkıyor.
Anaokuluna başlarken ayrı bir okul, ilk, orta, lise, üniversite ve mastıra başlarken yeni bir kurum arayışı giderek artmaya başladı.
Çünkü hangi okula ya da üniversiteye gidilirse gidilsin memnuniyet oranı dibe vurmuş durumda. Eskilerin anlı şanlı öğretim kurumları bile artık şikâyet odağı.
Daha önce üçüncü yedeğe inmeyen okullar, şimdi üç bininci yedeğe kadar öğrenci alıyor.
Dahası, tıpkı inşaat sektöründe olduğu gibi, henüz açılmayan okullara bile öğrenci kaydedilmeye başladı ve MEB olup biteni sadece seyrediyor.
Geçen yıl bin 777 özel okul açılmış. Çoğu da dershaneden dönme, derme çatma, çakma kolejler.
Bu yıl da bin 500’den fazla yeni kolejin açılması bekleniyormuş.
İçlerinde çok iyi olanlar var ama vasat olan da çok!
Peki, veliler hangi okul daha iyi sorusuna nasıl cevap bulacak?
İşte bu noktada, MEB’in açılış ve kayıt izni verirken her şeyi ince eleyip sık dokuması kadar, velilerin de ne aradıklarını çok iyi bilmeleri gerekiyor. Bunun yolu da belirleyeceğiniz kriterlerden geçer.
Örneğin, “Bizim birinci önceliğimiz, çocuğumuzun okuldan yüzünün gülerek dönmesi, bu bizim için yeterli, gerisi teferruat” diyorsanız arayacağınız okul başka, bambaşka hedefler belirlediyseniz, seçeceğiniz okul çok daha farklı olacaktır.
Son yıllarda giderek artan bir oranda, “gülen yüz” memnuniyeti çok arka sıralara ötelendi.
Hemen her şey sınav odaklı hale geldi.
Marka okullara girilsin, yüksek puan alıp popüler kolejlere girilsin, yine deli gibi çalışıp en iyi üniversitelerden mezun olunsun!
Peki ya sonra?
O yarış hiç bitmeyecek!
Bu kez de yurt içi ya da yurt dışı mastır istenecek, ardından iş için yine en büyük firmalar aranacak ve arkasından evlilik ve çocuk baskısı...
Son 35 yıldır, gazeteci olarak, böyle sahnelere o kadar çok alıştım ki dünden bugüne neredeyse değişen hiçbir şey yok! Dünün mağdur öğrencileri, bugünün mağrur velileri olarak, o çok kızdıkları anne babalarının izinden, aynen gidiyorlar.
Özetin özeti: Çocuklarınızın gülen yüzlerini asla soldurmayın! Hele ki eğitim için!..