Liselere ve üniversitelere giriş sistemi dün olduğu gibi bugün de tartışılıyor.
Merkezi sınavların, liselere girişte kaldırılırken, üniversiteye girişte devam edeceği açıklandı. Birileri için yanlış olan diğerleri için doğru ya da birileri için doğru olan diğerleri için yanlış olabilir mi?
Ankara’daki gelişmelere bakarsanız, yanlışlarla doğrular birbirine karışmış durumda...
Geriye dönüp bakın ve şu soruya objektif bir cevap verin:
Çocuklarımıza en büyük zararı kim veriyor? En büyük kötülüğü kim yapıyor?..
Kabahatliyi hiç uzakta aramayın! Önce devlet baba, sonra da biz ebeveynler. En acı olan da bu kötülükleri, iyilik yapıyoruz sanarak yapmaları!
Son 50 yıldır, eğitim sistemimizi iyileştireceğiz derken daha da içinden çıkılmaz hale getirdik.
Sınavları azaltacağız, dershaneleri kaldıracağız dedikçe, sayılarını artırdık. Eğitim sistemini yazboz tahtasına döndürdük...
Peki, anne babalar olarak ne yaptık?
Yanlışlara dikkat çekeceğimize, eğitimi ciddiye alacağımıza, çocuklarımızı yarış atı gibi sınavdan sınava koşturduk!
Eğitimdeki iyileşmeyi bina, öğrenci sayısı ve tabeladaki isimleriyle eşdeğer tutup kaliteyi hiç sorgulamadık!
Fen ve Anadolu liselerinin, kolejlerin içleri boşaltıldı, sustuk; yabancı dille eğitimden vazgeçildi, sustuk; yanı başımızdaki liseler kapatıldı, sustuk; müfredat değiştirildi, sustuk. Daha doğrusu, umurumuzda olmadı.
Tek hedef vardı, sınav ve diploma!
Ve zaman içerisinde anladık ki ne sınavların ne de diplomaların bir önemi kaldı. Ama bunu bile hâlâ göremeyenler var.
Bir sınavda 17 bin şampiyon çıkar mı? TEOG’da çıktı!
30’dan fazla üniversitenin toplam öğrencisi kadar kontenjan boş kalır mı? Kaldı!
Üniversite diploması işe yaramaz hale gelebilir mi? Geldi!
Çocuklarımız sınav manyağı haline getirilip eğitime küstürüldü mü? Küstürüldü!
Peki, o zaman hâlâ neyi tartışıyoruz?..
Hak, hukuk, adalet?
Merkezi sınavlar sosyal eşitliği sağlıyormuş!
Buna kargalar bile güler!
TEOG’a ya da YGS, LYS’ye bakalım.
Sosyal adalet bunun neresinde?
Türkiye’nin en iyi okullarıyla en donanımsız okulları aynı kulvarda yarışıyor.
Onu da bırakın, fen liseleri ile en iyi Anadolu liseleri ve kolejler için hazırlanmış sorular, meslek lisesi ve imam hatip mezunlarına da soruluyor.
Yüz binlerce öğrenci, gördükleri derslerin değil de görmedikleri derslerin sınavına sokuluyor. Dershanelere zorunlu kılınıyor!
Yani bir anlamda, ormandaki tüm canlılar 100 metre yarışına alınıyor, kaplumbağaların tavşanı, fillerin de aslanları geçmesi bekleniyor, bu mümkün mü?
Liselere ya da üniversiteye girişi tek tek dizayn etmek yerine, eğitimi, anaokulundan doktoraya kadar bir bütün olarak ele alıp ona göre çözümler üretmeliyiz. Bunu yaparken de A’dan Z’ye atacağımız her adım, ideolojik değil, pedagojik olmalıdır...
Özetin özeti: Çocuklarımızı ve eğitimi, dolayısıyla onların ve ülkemizin geleceğini zerre kadar da olsa ciddiye alıyorsak, ne olur artık, üç gün sonra kaldırılacak şipşak kararlar almayalım!..