Dünyanın kronikleşen önemli sorunlarından biri de iç ve dış göçlerin yarattığı problemlerdir. Birçok ülkede Göç Bakanlığı’nın olması
bu yüzden.
Türkiye, hem iç hem de dış göçler açısından en hareketli ülkelerden biri. 72 milletten konuklarımız var. Konuklarımız diyorum çünkü onlara hiçbir ülkenin bakmadığı bir şekilde misafir olarak görüp, en iyi şekilde ağırladık. Ağırlamaya da devam ediyoruz.
Hayata tutunmaları için devlet ve millet olarak elimizden gelenin fazlasını yaptık. Çoğu, çoktan bizden birileri haline geldi. Tıpkı pek çok yurttaşımızın Avrupa’nın pek çok ülkesinde onlardan birisi olduğu gibi.
Geçmişte bize en çok kızan Almanlardı, şimdi Özlem Türeci / Uğur Şahin çiftinin ülkeye kazandırdığı gururla en çok bağrına basan yine onlar.
Trump tüm göçmenleri ülke dışına atmaya çalışıyordu oysa Apple’ı Apple yapan da Suriyeli bir göçmen ailenin çocuğuydu.
Ve eminiz ki ileride bizdeki mülteci çocukların içerisinden de ülkemizi gururlandıracak çok isim çıkacaktır...
Teşekkürler Türkiye
Mülteciler konusunda yaptıklarımız için bize teşekkür etmeyen yok gibi. Bu konuda, hemen her platformda, örnek ülke olarak gösteriliyoruz.
Suriyeli mültecilerin önemli bir bölümü şartlar oluştuğunda ülkelerine geri dönecek ve mutlaka kalanlar da olacaktır.
Bu konuda çok yönlü projeler üretildi, üretilmeye de devam ediyor.
Eğitimde yapılanlar da bunların en başında geliyor.
Yani sadece güvenliklerini sağlayıp, karınlarını doyurmakla kalmıyor, eğitimleriyle de yakından ilgileniyoruz.
Onlara gösterilen bu ilgiyi abartılı bulanlar var.
Onlara, Allah hiç kimseyi bugün onların düştüğü duruma düşürmesin diyerek empati yapmalarını öneriyoruz.
Onlar bizim komşumuz, onlar aç ve açıktayken bizim gönül rahatlığı içinde olmamız mümkün değil.
Biz tarih boyunca buyduk, bundan sonra da böyle olmaya devam edeceğiz. Aksini hiç kimse bizden beklememeli...
Göçmenlere, özellikle de çocuklarına, ülkemizde misafir oldukları sürece, sadece okuma yazma öğretmekle kalmayıp, kalifiye eleman olmalarını sağlayacak meslekler de öğretmeliyiz.
Bunu yaparken de ne olur kendimizle kıyaslamayalım, bizim için yapılmayanların onlar için yapıldığı gibi bir yanlışın içine düşmeyelim. Yoksa içinden çıkılmaz bir noktaya gelinir ki bu da hepimizi üzmenin ötesinde bir işe yaramaz.
Sanat, diplomasi kadar olmasa da tarihe damga vuran en önemli ayrıntılardan biri. Bu yüzden, Suriyelilerin yaşadığı zulmü, sanatın her koluyla, sadece kendimize değil, dünyanın dört bir yanına anlatalım.
Resimler, heykeller, müzik, kitap, karikatür, fotoğraf, seramik, tasarımın her türlüsü, müzeler ve aklımıza ne geliyorsa, sanatın her alanında yarışmaysa yarışmalar açalım, görevse görevlendirmeler yapalım ama yaptığımız işin büyüklüğünü, ulviliğini, farkındalığını, hem bugüne anlatalım, hem de geleceğe miras bırakalım.
Haklı olmak, zoru başarmak, beklenenden fazlasını yapmak bazen yetmiyor, göstermek de gerekiyor. Ve, sanki biz bu konuda biraz zayıfız!
Sınavlar
Sınav hazırlıkları olanca hızıyla devam ediyor. 2022’de de 10 milyona yakın aday farklı sınavlarda ter dökecek, daha iyi bir gelecek arayacak.
Sınavlarda kazananlar kadar açıkta kalanlar da düşünülmeli, onların da hayata tutunmalarına olanak sağlanmalıdır.
Bu yıl sınava giren adaylar ve aileleri çok zor bir süreç yaşadı.
Sorular öylesine zor ve sonuçlar öylesine şaşırtıcıydı ki çoğu hâlâ kendisine gelemedi. Derslere, okula, hayata küstü. Odasından çıkmaz oldu.
LGS’den KPSS’ye, sınava giren her aday, istediği okula ya da işe girme şansının çok yüksek olmadığını biliyor ama yine de mücadeleden vazgeçmiyor. Çünkü geleceğin altın anahtarı, maalesef o birkaç saatlik sınavlar!
Bu bizde böyle de bizim gibi nüfusu fazla olan ülkelerde farklı mı? Japonya, Çin, Güney Kore ve daha pek çok ülkede çok daha ağır bir süreç söz konusu.
Çocuklar çocukluğunu, gençler gençliğini, veliler çocuk sahibi olmanın keyfini doyasıya yaşayamıyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, ta Belediye Başkanlığından bu yana bu konulara dikkat çekiyor ve çocuklarımızın sınav belasından kurtarılmasını istiyor. Bunu da defalarca dile getirdi. Bu konuda düzenlemeler yapılması için talimatlar verdi.
Böylesi bir mücadelenin ödülü asla hüsran olmamalı.
Yeni bir sınav ve yerleştirme sistemi düşünülürken, her çocuğumuzu, ilgi, yetenek ve performansları doğrultusunda, en çok istediği okullar olmasa da istediği bir okula ya da mesleğe yönlendirmek olmazsa olmazlarımızdan biri haline gelmelidir.
Bu o kadar zor mu?
Evet, hiç kolay değil ama imkânsız da değil.
Özetin özeti: İstersek, başarırız.