YÖK sürekli sınırlamalar getiriyor.
Önce tıp ve hukuka baraj getirdi, ardın da mühendisliğe.
Sonra bir baktık pedagojik formasyona kota konuldu derken, dün de Mimarlık için baraj getirildi.
Bugünkü YÖK yönetimi, kaliteyi, sınırlama getirmek olarak anlıyor.
İşin sosyal boyutunu hiç düşünmüyor.
Bu üniversitelerin açılışına onay veren, daha mezun vermeyen gecekondu yükseköğretim kurumlarına doktora yapma olanağı sağlayan, laboratuvarları olmadığı için gidip liselerde eğitim veren mühendislik fakültelerini denetleyenler, sanki kendileri değiller.
Ne dünkü YÖK kafasının bu ülkeye ve akademik hayata bir katkısı vardı ne de bugünkülerin.
Sürekli olarak bir uçtan diğerine gidiyorlar.
Yeni YÖK Başkanı Yekta Saraç en az 10 yıldır YÖK üyesi.
Son 10 yılda alınan kararların hemen hepsinin altında öyle ya da böyle imzası var.
Peki, o zaman olup bitene neden seyirci kaldı, kamuoyunu, iktidarı ve cumhurbaşkanlarını neden yeterince bilgilendirmedi de bugün bu noktalara gelindi?
Elbette kabahatli aramıyoruz. Ama bu noktaya da bir anda sürüklenilmedi ve YÖK’ün şipşak kararlarından artık gına geldi.
Keşke bir karar alınırken uzun uzadıya tartışılsa, pilot uygulamaya geçilse ve ondan sonra nihai süreç başlasa.
Hemen herkes, başkanlık sistemine geçildiğinde, başkanın yetkilerini tartışıyor ama YÖK başkanının ve YÖK’ün yetkileri hiç konuşulmuyor. Oysa asıl konuşulması gereken bu tür kurumlar ve onların sınırsız yetkileri.
Çünkü geleceği onlar inşa ediyorlar!..
Bilim yok oluyor!
Pedagojik formasyondan nerelere geldik!
YÖK ne için kurulmuştu, hatırlayan var mı?
Güya koordinasyon ve planlama yapacaktı.
Gelinen noktaya bakıldığında, bu görevini zerre kadar yerine getirmediğini görüyoruz.
Yoksa temel bilimler bu hale gelir miydi?
Formasyona kota getirildi, iyi de oldu, diyenler çok olacaktır.
Özellikle de eğitim fakülteleri bu karara çok sevinecektir.
Çünkü onlardaki işsizlik oranları da aldı başını gidiyor ve kabahatli olarak da formasyonluları görüyorlar.
Oysa çok da fazla etkilemiyor.
YÖK bu konuda kota getirmenin ötesinde çok daha önemli kararlar almak zorunda.
Fen edebiyatlılar için bir kapıyı kapatırken yeni kapılar açmak zorunda.
Yoksa temel bilimlerde çıta daha da aşağı düşer ve ondan sonra da ilim, bilim hak getire…
Temel Bilimler olmadan ya da daha fazla güçlenmeden, bilimsel gelişme olamayacağını kırk yıldır yazıyoruz ama görünen o ki hâlâ anlatamadık.
Bu fakültelere girerken de, mezun olurken de asıl hedef öğretmenlik değil bilim ve araştırma olmalıdır.
Öğretmen olmak isteyen de eğitim fakültelerine gider ve böylesi lütuf(!)lara gerek kalmaz!Formasyon almakla da iş bitiyor mu?
Bu kez de KPSS belasıyla uğraşmak gerekiyor ki harcanan zamana ve emeğe yazık.
Ve gençlerimiz bunu hak etmiyor!
YÖK asli görevine dönmeli ve gençlerimize gelecek için doğru bir yol haritası çizmelidir.
Mimarlık barajı!
Tıp için 40 bin, hukuk için ise 150 bin başarı sırası sınırı belirlenmiş ve 2015 ÖSYS’de uygulanmıştı.
Bu kapsamda, gelecek yıl için mühendislik için de 240 bin başarı sırası sınırı getirilme kararı alınmıştı.
YÖK, dün yaptığı açıklamayla mimarlığa yönelik olarak 2016 ÖSYS için şu kararları aldı:
1. Türkiye ve KKTC’deki yükseköğretim kurumlarına yerleştirme işlemlerinde mimarlık programına başarı sırası en düşük iki yüz bininci (200.000) sırada olan adayların yerleştirme işleminealınarak kontenjan dâhilinde yerleştirilmesine,
2. Vakıf yükseköğretim kurumlarının senato kararı ile söz konusu başarı sıralarına ilişkin dahaüstte başarı sırası belirleyebilmesine, karar verilmiştir.
Bunun anlamı şu: İsteyen çıtayı daha da yukarı çıkarabilir!..
Ama asıl önemli olan, girdiden daha çok çıktı, yani mezunların durumu.
YÖK bu konuda da sanki topu taca atıyor:
“Mezuniyet sonrasında meslek icrası için sadece YÖK’ün değil diğer ilgili paydaşların da katkı sağlayacağı bir “Mesleki yeterlilik sınavının” olması gerektiğini düşünmekteyiz. Bu konuya ilişkin bir yasa taslağı üzerinde çalışılmaktadır.”
Özetin özeti: Göreceli olarak iyi şeyler yapılıyor gibi görünse de değişen hiçbir şey yok!..