Son 100 yılda hemen her alanda müthiş değişiklikler oldu.
Eskiden yüzlerce yılda bir çağ değişirken, son 100 yılda neredeyse her on yılda bir, yeni çağdan söz eder olduk.
Peki, bu hızlı değişim sürecinden eğitim de etkilendi mi?
Örneğin öncelikler, müfredat programları, öğrenme yöntemleri, öğretmen yetiştirme sistemi, ders kitapları ve en önemlisi de öğrenciye bakış açısı değişti mi?
Evet demek mümkün değil.
Elbette minik dokunuşlar oldu ama genele bakıldığında, eğitimin her alanında dün neyse, hâlâ o!
Sınav odaklı eleyici, değersizleştirici, dayatmacı eğitim modellerinden ilgiyi, yeteneği, hayalleri dikkate alan bireysel eğitim modellerine çok az ülke dışında hâlâ geçilemedi.
Oysa her öğrencinin başarılı olacağı bir alan mutlaka vardır ve önemli olan onu bulup geliştirmektir.
İşte bu yüzden çocuklarımızın, ebeveynlerin ve ülkemizin mutluluğu ve refahı için Cumhuriyetimizin 2. Yüzyılı’ndan itibaren birey odaklı yeni bir eğitim modeli arayışına girmeliyiz.
Bu bir ihtiyaç olduğu kadar zorunluluktur.
Yeni açılımlar
Şu soruyu samimi bir şekilde önce kendimize, sonra da herkese soralım:
Sınav odaklı tek tip eğitim anlayışından vazgeçmenin zamanı hâlâ gelmedi mi?
Kaynaklarımızı boşa harcamaya, çocuklarımızı mutsuz etmeye, diplomalı işsizler kervanına yenilerini eklemeye daha ne kadar devam edeceğiz?..
Günümüz dünyasında artık diplomaya değil yetkinliklere bakılıyor.
Hangi konularda ne kadar iyi olduğunuz sorgulanıyor.
Bir değil birkaç işi bir arada yapanlar ve farkındalık gösterenler el üstünde tutuluyor.
Yaratıcılık, iş bitiricilik, sorun çözücülük, kaynak yaratıcılık, yöneticilik, üretkenlik, pazarlamacılık ve özellikle de verimlilik çok önemli.
Peki, bunlar ilk ve orta dereceli okullarda ya da üniversitelerde kazandırılıyor mu?
Evet demek mümkün değil.
Tam tersine, sınav ve diploma odaklı eğitimde, bireysel yetenekler geliştirileceğine, eğitim kademeleri yükseldikçe daha da köreltiliyor. 4-5 seçenekli düşünmenin ötesine geçilemiyor.
İlgi ve yetenekleri geliştirmek için Avni Akyol’un bakanlığı döneminde bir ara Kredili Eğitim Sistemi getirilmiş ve öğrencilere ilgi ve yetenekleri doğrultusunda ders seçme özgürlüğü tanınmıştı.
Uzun ömürlü olmadı çünkü hem iyi anlaşılamadı hem de altyapısı yeterince oluşturulmadan ülke geneline yayıldı. Oysa pilot uygulamayla kademeli bir geçiş sağlansaydı, sonuç çok daha farklı olabilirdi.
Seçmeli derslere gelince, kâğıt üzerinde öğrenciye her türlü seçim hakkı tanınıyor gibi gözükse de uygulamada, eldeki öğretmene göre zorunlu seçmeli ders projesi olmanın ötesine geçemedi.
Dahası, bu derslerin çoğunda sınavlara hazırlık etüt uygulamasına geçilmesi olayı vahim boyutlara getirdi.
Hayal okulları
Dünyada giderek yaygınlaşan hayal okulları ve yoğunlaştırılmış seçmeli ders modelleri nedense bizde çok ilgi görmedi. Oysa günümüzde en büyük değer, hayal gücü ve farkındalık yaratan yetkinlikler.
Hayallerin ne kadar büyükse o kadar büyüksün.
Pek çok ülke, çocuklarını “Sen hayal et, gerisi bizden” diye motive ederken, bizim “Eski köye yeni âdet getirme”, “İcat çıkarma” ya da “Sana öğretilenlerin dışına çıkma” diye hayalleri köreltmemiz kabul edilemez.
Hem ebeveynler hem de devlet olarak geleceği ne kadar doğru okursak, eğitime yönelik yol haritasını o denli doğru planlayabiliriz.
Savunma sanayiinde olduğu gibi, ne olur artık eğitimde de ezber bozalım. Dünya aldı başını gidiyor. Biz hâlâ sınavlarla uğraşıyoruz.
En zoru başarıp, en iyi liselere girenler bile sınav kazanmak için açık liseye yöneliyorsa, en iyi üniversitelerimizin en gözde bölümlerini bitirenler bile iş bulamadıkları için mastıra, doktoraya yöneliyorsa, işsizler kervanına doktoralı işsizler de katılmaya başladıysa şapkamızı önümüze koyup düşünmemiz gerekiyor.
Kabahatliyi de hiç uzaklar da aramayalım, çuvaldızın en büyüğünü önce kendimize batıralım!..
Özetin özeti: Donanımlı, başarılı ve mutlu bir gençlik demek, güçlü bir devlet, refah bir gelecek ve mutlu aileler demektir.