Ülke olarak yeni bir sisteme geçiyoruz.
Adı Cumhur- başkanlığı da olsa Başkanlık Sistemi yeni döneme damgasını vuracak.
Peki, ülke yönetimindeki yenilik arayışı eğitimde de gerçekleşecek mi?
Gerçekleşmesi gerekir, yoksa eski, modifiye edilmiş arabalardan bir farkımız olmaz!
Önceki yazılarımızda da sık sık dile getirdiğimiz gibi, eğitim deyince ne anlıyoruz, daha da önemlisi, gelecekte nasıl bir gençlik istiyoruz?
Önce, buna karar vermemiz gerekir.
- Tüketen mi yoksa üreten mi?
- Sorun yaratan mı, sorun çözen mi?
- İş yok diye ağlayan mı, ekmeğini taştan çıkaran mı?
- Annesinin dizinin dibinden ayrılmayan mı, ülkemin dört bir yanı benim vatanım diyen mi?
- Yabancı dili profesör olduktan sonra öğrenmeye çalışan mı, ortaokulda çözen mi?
- Sporla, sanatla içi içe olan mı, yoksa dershane peşinde koşturan mı?
- Meslek sahibi olan mı, yoksa yılda on bin soru çözen mi?..
Bu seçeneklere yenilerini eklemek elbette mümkün, çünkü hemen herkesin eğitimden ve gençlikten beklentisi farklı.
İşte bu noktada, asıl büyük görev devlete düşüyor!
Nasıl bir Türkiye hayal ediyorsak, öğretim kurumlarımızı ve eğitim sistemimizi ona göre şekillendirmemiz gerekiyor!
4+4+4
Mevcut sistem devam edecekse, yeniden yapılanmaya ve yeni öğretim kurumlarına ihtiyaç var.
Tıpkı imam hatipler gibi, öğretmen liselerinin, yabancı liselerin, meslek liselerinin, spor ve sanat liseleri ile diğer tematik liselerin ortaokul bölümleri mutlaka yeniden açılmalı, istisnasız hepsine yabancı dil hazırlık sınıfı konulmalı ve sonrasında da bazı dersleri yabancı dille yapmaya devam edilmelidir.
Fen ve Anadolu liseleri ile kolejlerdeki mevcut eğitim sistemi, kesintisiz 8 yıllık eğitimden sonra işlevini tümüyle kaybetti, fazlasıyla demode oldu!
Bu yüzden yeni modellere ihtiyaç var. Örneğin, dünyanın hiçbir yerinde, okula başlayan tüm öğrenciler tek tip eğitim ve tek tip sınavla, üniversite önüne yığılmaz.
Her çocuğun ilgi ve yeteneği gibi ülkenin insan gücü ihtiyacı da farklıdır.
Doğru yönlendirme yapılma- dığındaysa ne gençler mutlu olur ne de ülke!
İnsan gücü planlaması
Gençlerin hepsini doktor, mühendis, öğretmen, avukat yapmaya çalışır ya da umut tacirliği yaparsanız, kim çiftçilik, ustalık yapacak, kim sanata, spora yönelecek?
İşte bu yüzden eğitim istemi ortaokuldan itibaren öğrencilerin ilgi ve yeteneklerine göre farklı gruplara ayrılmalı.
Örneğin, üniversiteye yönelecek olanlar akademik ağırlıklı eğitim alırken, spora, sanata, mesleğe yönelecek olanlar da ilgili alanlarda çok daha donanımlı hale getirilebilirler.
Ve hepsi de Devlet Koleji statüsünde olur, içlerinde yüksek not ortalaması tutturanlar, yine kendi alanlarıyla ilgili fakültelere yönelir, diğerleriyse hayata hazırlanır.
Ara geçişler olmaz mı, elbette olabilir ama dershaneye yönlendirmeden, okulların asıl misyonlarını gölgelemeden!
Mevcut okullar yine devam edebilir. Kendini yenileyen ayakta kalır, yenileyemeyenlerse, talep görmedikleri için ya küçülmek zorunda kalırlar ya da yok olup giderler!
Devlet Kolejleri 10 bin lirayı aşmayacak şekilde paralı da olabilir, tümüyle parasız da. Ama kesinlikle, MEB’in çarkları arasında öğütülmemeli ve denedik olmadı kolaycılığına teslim edilmemelidir.
Örneğin, işlevini ve heyecanını çoktan kaybeden Milli Eğitim Vakfı yeniden yapılandırılarak ve her türlü ideolojik saplantılardan uzak tutularak, bu görev onlara verilebilir.
Her kentte, bölgenin ihtiyaçlarına göre Tarım, Spor, Sanat, Bilim, Eğitim, Hukuk, Sağlık, Teknoloji ve benzeri Devlet Kolejleri tek tek açılabileceği gibi büyük bir kampüste hepsini içine alabilecek şekilde de düşünülebilir.
Amaç da ilgi ve yetenekleri doğrultusunda eğitim alan, mutlu ve bir o kadar da ülke kalkınmasına katkıda bulunan üretken bir gençlik olmalıdır...
Özetin özeti: Eğitim anaokulundan doktoraya kadar A’dan Z’ye değişmek zorunda. Bu haliyle MEB, YÖK, ÖSYM gibi hantal kurumlarla yol almak ve 2023 vizyonunu hayata geçirmek mümkün değil!..