Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Türkiye cep telefonuna 15 yılda 20 milyar dolardan fazla para harcamış.
Mobil cep telefonları için her ay cebimizden çıkan para da 5 milyar lirayı geçiyormuş.
Peki, arabaya, kozmetiğe, enerjiye, lüks tüketime ve nelere, ne kadar para harcadık?
Kimileri 500 milyar dolar diyor, kimileri bir trilyon dolardan daha fazla olduğunu iddia ediyor...
Peki, bu değirmenin suyu nereden geliyor?
Beş üretip üç mü harcıyoruz yoksa üç üretip beş hatta on mu harcıyoruz?
Daha da önemlisi, sırtımızdaki borç kamburu inanılmaz boyutlara ulaşırken, ithalat için yaptığımız bu harcamalar ne kadar doğru?
Örneğin, hemen herkesin elinde akıllı telefon var ve inanılmaz özelliklere sahipler.
Peki, bu özelliklerin ne kadarını kullanıyoruz?
Sadece konuşma ve mesajlaşma için ise o kadar pahalı telefona ne gerek var?
Harcama kalemleri içerisinde belki de en elzem olanı enerjiye harcanan para.
O da büyük bir savurganlık değil mi?
Üretilen elektriğin neredeyse yarısı doğal gazdanmış. Sanki 15 yıl önce doğal gaz vardı!
Ve daha da önemlisi, otomobil saltanatı ve artık kaosa dönüşen trafikte, havayı daha fazla kirletmenin ötesinde hiçbir işe yaramayan akaryakıt tüketimi!..

Biz konuyoruz onlar kazanıyor!
Telefonla konuşmada, mesajlaşmada, internet sitelerinde vakit geçirmede, Avrupa’da ilk sıradaymışız.!
Aksi olsa zaten şaşardım.
Onlar çalışıyor, üretiyor, biz konuşuyoruz.
O da yetmiyor, konuşmadan ve internetten kalan zamanlarda da dizi izliyoruz.
Tam da Batılıların istediği gibi sırtüstü yatıyor ve sürekli tüketiyoruz...
Borç tavan yapmış, eğitim dibe vurmuş, bir telefon için yüzlerce kilo domates, buğday, incir, zeytin veriyor olmamız kimin umurunda!
Onların bize biçtiği rol, düşük katma değerli ürünler üretmek ve sürekli tüketmek.
Sürekli tüketelim ki AR-GE’leri daha büyüsün, daha çok zengin olsunlar.
Soran, sorgulayan nesiller yetiştirmekten vazgeçip, çocuklarımızı 4-5 seçenekli sınavlara mahkum etmemiz de bu yüzden.
İhracat yüzde 20 azalmış, turizm çökme noktasına gelmiş, ticaret can çekişiyormuş?..
Palavra diyenler olacaktır.
Hep oldular ama sonuçlar da ortada!..

Siber suçlar!
Dijitale harcanan para ve kaybolan zaman kadar bir başka önemli konu da özgürlüklerin nerede başlayıp nerede bittiği, kullanım süresi ve güvenlik zaafları. İşte bu konuda, en yetkili isim olan Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım’a kulak verelim.
Bakan Yıldırım, gün geçtikçe sosyal medyanın yaygınlaştığını, Türkiye’nin taraf olduğu Avrupa Komisyonu Siber Suçlar Komisyonu’nun bir metin hazırladığını ve bu metnin, bir anlamda, sosyal medyanın bir anayasası olacağını söyledi.
Yıldırım, Türkiye’nin Avrupa Komisyonu Siber Suçlar Komisyonu’na taraf olduğuna da dikkati çekerek, sosyal medya, internet, siber suçlar için her ülkenin ayrı ayrı kanun yapmayacağını, bir metin üzerinde anlaşılacağını dile getirdi. Komisyona taraf ülkelerin, uzlaşılan metne uyacağını belirten Yıldırım, “Bu metin sosyal medyanın, internetin, siber suçların, siber ortamın anayasası olacak. Herkes oraya bakacak, ona göre bu suçtur, değildir, şu işlem yapılsın, bu işlem yapılmasın diye karar alacak” dedi.

Fazlası zarar!
Yıldırım, Türkiye’nin sosyal medya kullanımında dünyada ilk 5 ülke arasında yer aldığını ifade ederek, “İnternet, çaya çorbaya limon gibi. Çok faydalı bir şey ama ayarını kaçırdığınız zaman ilaca benziyor, tedavi edecekken zehirliyor” dedi.
İnternetin zararlı etkilerine dikkati çeken ve bu konuda toplumu korumak istediklerini vurgulayan Yıldırım, şunları söyledi:
“Biz diyoruz ki ‘sosyal medya sorunsuz medya değildir’, gerçek hayatta ne suçsa, sanal dünyada da aynı şeyler suçtur. Vatandaşlarımızın bunu bilmesi lazım. Kimse, ‘ben yazarım bir şey, çekilirim kenara’ demesin. O tuşa elinizi attığınız zaman, kaybolmuyor, iz bırakıyor. Önünde sonunda o gelir sizi bulur. O yüzden dikkatli olacağız, kimsenin hakkına, hukukuna tecavüz etmeden, suç teşkil edecek paylaşımlar yapmadan, sosyal medyayı olabildiğince geniş kullanalım ama başkalarına zarar vermeyelim.”
Söyledikleri bir göz korkutma mı yoksa herkese bir saygı çağrısı mı ona da siz karar verin...
Özetin özeti: Keşke hemen her konuyu olduğu gibi bu konuyu da enine boyuna araştırsak, tartışsak ve doğru olanın ne olduğu bulabilsek ama nerdeeee...