Dün, güya onların günüydü. Hem de bayramlarıydı.
Peki, ne kadar farkındaydılar ve ne kadar sevinebildiler?
Dünyada çocuk bayramı olan ender ülkelerden biri, belki de tekiyiz.
Belli ki bir zamanlar çocuk olmak keyifliymiş.
Oysa bugün, çocuk ve genç olmak, sınavlar yüzünden adeta yarış atı olmakla eşit anlama geliyor!..
Farkında mısınız, çok uzun yıllardır, çocuklar çocukluğunu, gençler de gençliğini yaşamıyor.
Yıldız ve genç takımlar sporcu, ustalar da çırak bulamıyor!
Neden?
Çünkü dershanedeler ve sınavlara hazırlanıyorlar!
Peki, onca fedakârlık, onlara parlak bir gelecek getiriyor mu?
Örneğin, dershaneler ve TEOG kalktı diye mutlular mı?
Evet demek mümkün değil!
Çünkü ne dershaneler kalktı ne de sınav belasından kurtulabilmiş değiller.
İşsizlik sıralamasında ise gençler, özellikle de okumuş gençler, ilk sırada yer alıyor.
Hem de yaşadıkları onca eziyete rağmen...
Yakında onların da bayramı var, bakalım sevinebilecekler mi?..
Onlar bizim geleceğimiz
Mustafa Kemal, ülkenin geleceğini onlara emanet ederken, keşke öğretmen olsaydım derken, geleceğin en büyük teminatının iyi yetişmiş çocuklar olduğuna vurgu yaparken, onca yoksulluğa rağmen ülkenin dört bir yanını okullarla donatırken, inandığı tek şey vardı, o da yeni neslin farklı olması gerektiğiydi.
Yeni nesil, Cumhuriyet’in değerleriyle yetişecek ve demokrasiyi, hukuk devletini, bilimi, milli ve manevi değerleri, sonuna kadar yaşatacaktı.
Bu konuda, onlara çok güveniyordu, 23 Nisan ve 19 Mayıs’ı bu yüzden onlara adamıştı.
Cumhu-riyet’in ilk yıllarında yetişen çocuk ve gençlerimiz ile şimdikilerin ülkeye ve Cumhuriyet’in değerlerine duydukları aidiyet hissi tartışılabilir.
Peki, sorun çocuk ve gençlerimizde mi, yoksa eğitim sistemimizin geldiği son noktada mı?
Bu konu ve gerekçeleri, enine, boyuna konuşulmadan, tartışılmadan, geleceğe güvenle bakmamız mümkün değil.
Ülkemizi, çocuklarımızı ve onların geleceğini eğer ciddiye alıyorsak, Atatürk’ün 23 Nisan’ı neden Çocuk Bayramı, 19 Mayıs’ı da neden Gençlik Bayramı yaptığını çok iyi öğrenmeliyiz.
Öğrenmeliyiz ki geleceğe çok daha emin adımlarla yürüyelim.
Yoksa, hamaset nutuklarıyla bayram kutlamanın bir anlamı olmaz.
Hazine ama!
Ülke genelini gezdikçe, tarih, doğa, gastronomi adına müthiş güzellikler var. 100 milyon turisti rahatlıkla ağırlar. Bu da ülkemizin refaha kavuşması için yeter de artar.
Tıpkı bu örnekte olduğu gibi, ülkemizin en değerli hazinelerinden biri de çocuk ve gençlerimiz, tabii eğer onları en iyi şekilde geleceğe hazırlayabilirsek...
Dün ve hafta boyunca keşke biraz da bu konuları konuşabilseydik. Her çocuğa kendi çocuğumuz gibi bakabilseydik. Onlara sağlayacağımız geleceğin, ülkemizin de geleceği olduğunu anlayabilseydik...
Özetin özeti: Dünyanın en değerli varlığı çocuklarımızın ve başta Mustafa Kemal olmak üzere onlar için taş taş üstüne
koyan herkesin geçmiş bayramı kutlu olsun...
