Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

23 Nisan coşkusu bu yıl çok özeldi. Gelecek yıllarda hep bu yılki güzellikleri arayacağız.

Atatürk aşkının ve yaratıcılığın sınır tanımadığı bir bayram yaşadık. Akşamki, tek yürekten İstiklal Marşı ise muhteşemdi.

Mini minnacık öğrencilerden gelen kutlama videoları öylesine samimi, yaratıcı ve etkileyiciydi ki ayakta alkışladık.

Evlere kapanmak onları köreltmedi, tam aksine, kendilerini bulmalarını sağladı.

Ezber ve sınav odaklı dayatmacı eğitimden kurtulup, çocukluklarını yaşamaya başladılar ve üreterek, farkındalık yaratarak, bundan da büyük keyif aldılar!

Haberin Devamı

Atatürk’ün yolunda!

Atatürk, ülkesini olduğu gibi çocukları da gençleri de çok seviyordu.

Ülkenin geleceğini onlara emanet etmesi de bu yüzdendi.

23 Nisan ve 19 Mayıs’larla da bunu unutmamamızı sağladı.

Peki o ülkesi ve geleceğin teminatı olarak gördüğü çocuklarımız için nasıl bir dünya, nasıl bir ülke, nasıl bir gelecek, nasıl bir eğitim istiyordu?

İşte bu noktada, Atatürk’ün çocuklar konusundaki düşüncelerine gelin hep birlikte bir göz atalım: 

“Çoğu ailelerde öteden beri çok kötü bir alışkanlık var: Çocuklarını konuşturmaz ve dinlemezler. Onlar lafa karışınca, ‘Sen büyüklerin konuşmasına karışma!’ der, sustururlar. Ne kadar yanlış, hatta zararlı bir hareket!

Halbuki tam tersine, çocukları serbestçe konuşmaya, düşündüklerini, duyduklarını olduğu gibi ifade etmeye teşvik etmelidir. Böylece hem hatalarını düzeltmeye imkân bulunur hem de ileride yalancı ve riyakâr olmalarının önüne geçilmiş olur.

Kısacası, çocuklarımızı artık düşüncelerini hiç çekinmeden açıkça ifade etmeye, içten inandıklarını savunmaya, buna karşılık da başkalarının samimi düşüncelerine saygı beslemeye alıştırmalıyız.

Aynı zamanda onların temiz yüreklerinde yurt, ulus, aile ve yurttaş sevgisiyle beraber doğruya, iyiye ve güzel şeylere karşı sevgi ve ilgi uyandırmaya çalışmalıdır. 

Bence bunlar, çocuk eğitiminde, ana kucağından en yüksek eğitim ocaklarına kadar her yerde, her zaman üzerinde durulacak önemli noktalardır. Ancak bu suretledir ki çocuklarımız memlekete yararlı birer vatandaş ve mükemmel birer insan olurlar...” 

Haberin Devamı

Pedagojik yaklaşım

Atatürk, yukarıdaki sözleriyle, nasıl bir eğitim ve nasıl bir gençlik istediğini çok net ortaya koyuyor. Cumhuriyet’in ilk yıllarında, bu hayali büyük ölçüde hayata geçirildi.

Peki ya şimdi?

Her birini sınav köleleri haline getirdik ve bayramdan bayrama hatırlıyoruz o kadar...

Peki, 100 yıl önce Büyük Millet Meclisi’ni kurarken ve sonrasında 23 Nisan’ı çocuklara armağan ederken Mustafa Kemal’in aklında ne vardı, ne istiyordu, vasiyeti neydi:

“Bütün cihan bilmelidir ki artık bu devletin ve bu milletin başında hiçbir kuvvet yoktur, hiçbir makam yoktur. Yalnız bir kuvvet vardır. O da milli egemenliktir. Yalnız bir makam vardır. O da milletin kalbi, vicdanı ve mevcudiyetidir.”

Binlerce yıllık devlet ve bir asırlık meclis deneyimini “Egemenlik kayıtsız, şartsız milletindir” ilkesi temelinde sonsuza kadar yaşatmak yediden yetmişe hepimizin en büyük ve en asil görevi olmalıdır.

Tanısalar sevecekler

Mustafa Kemal Atatürk’e, yeterince tanımadıkları için, çok farklı ithamlarda bulunan hep oldu.

Haberin Devamı

Olmaya da devam edecek. 

Onu sevenlerin, uydurma senaryo yazanlara kızmak yerine, tarihi bire bir anlatmaları eminiz ki onları bu yanlışlarından döndürecektir! Tıpkı aşağıdaki satırları okuduklarında, ona kızmak yerine saygı duyacakları gibi:

“Meclis’in açılış günü normalde 21 Nisan Çarşamba idi ancak mübarek gün olması nedeniyle 23 Nisan Cuma günü açılmasına karar verildi. Hacı Bayram Camii’nde kılınan cuma namazından sonra, Meclis’in önünde dualar okunup kurbanlar kesildikten sonra Mustafa Kemal, kırmızı-beyaz kurdeleyi bir makasla kesti ve dualarla Meclis’e girildi. Meclis salonunda tahta okul sıraları vardı...”

Özetin özeti: Doğruları konuşmak, bilinenleri doğru anlatmak en büyük erdemdir!..