Eğitimde lime lime dökülüyoruz ama bunun farkında bile değiliz. Tarımda gelinen nokta da ondan farklı değil.
Eğitim beynimizi, tarım da karnımızı doyuruyor.
Ve başımıza ne geliyorsa, bu iki alandaki boş vermişlik yüzünden geliyor.
Eğitimde kalitede dibe vurduğumuz yetmiyor gibi, şimdi bir de işbirlikçiler çıktı.
Binlerce öğretim kurumu kapatıldı, on binlerce diploma iptal edildi, binlerce öğretmen ve öğretim üyesi açığa alındı.
Çalınan sınav soruları, ele geçirilen okullar ve darbeci yetiştiren zihniyet!.. Gençlerimizi böylesine yozlaştırırken, tarım alanlarımız da adeta talan edildi, köylüye köylülüğü, üreticiye üreticiliği unutturuldu.
İnsanların beynini ve karnını aç bırakırsanız, her türlü etkiye açık hale gelirler.
Darbe girişimi sonrası en büyük operasyonlardan birisi de eğitimde gerçekleşiyor!
Çünkü söz konusu yapılanma, özellikle de eğitim ve eğitim kurumlarını kullanılarak gerçekleşti.
Yıllarca sorular çalındı, kadrolar yetiştirildi, sonra da düğmeye basıldı...
Bunun böyle olmadığını bilmeyen varsa, işte asıl ona şaşmak gerekir!
Temizlenmesi hem de sonuna kadar temizlenmesi gerekir.
Peki, ama nasıl?
Son iki haftadır yapılanlara bakıyoruz, şaşıp kalıyoruz.
Öğretim kurumları kapatılıyor, öğretim üyeleri görevden alınıyor, öğrenciler kapının önüne konuluyor.
Sancılı ve bir o kadar da zor bir dönemden geçiyoruz.
Yaşananları hatırlamak bile istemiyoruz.
Bir vahşetti, alçaklıktı ve artık geride kaldı.
Şimdi her şeyi sil baştan yeniden inşa etme dönemindeyiz.
Çok destanlar yazdık, bir tane daha yazarız.
Yeter ki doğrularımızı, ne istediğimizi ve hedeflerimizi iyi bilelim, iyi anlatalım ve onlara odaklanalım...
Çok cesur adımlar atılıyor. Gerekçeleri ve sonrası çok iyi anlatılmalı ki hak ettiği desteği bulsun, her şey bir an önce yoluna girsin...
Olağanüstü hal çerçevesinde çıkartılan kanun gücündeki kararnamelerin içeriği, yaptırım gücü ve sonrası gelişmeler, en iyi şekilde anlatılmalı ki kafalarda soru işaretleri oluşmasın, bilgi eksikliğinden kaynaklanan eleştirilere maruz kalınmasın...
Devleti anlamak zor ama Milli Eğitim Bakanlığı’nı anlamak yüz kat daha zor.
Birkaç yıl öncesine kadar en büyük baş ağrılarından biri sözleşmeli öğretmenlerdi.
Sonra bir seçim öncesinde hepsine kadro verildi ve sorun çözüldü.
Şimdi yeniden sözleşmeli öğretmenlik getiriliyor!
Hem de başka hiçbir memura uygulanmayan çok katı koşullarda.
Ve tarihe not düşmek açısından şunu da özellikle hatırlatmak istiyorum.
Bu proje çok uzun sürmez ve ilk seçimde olmasa bile, ikinci seçim öncesinde kaldırılır!
Bir şeyi zorla, dayatmayla yaptıramazsınız.
Burası Türkiye, her şey çok hızlı değişiyor diyenleriniz olabilir ama bazen bu hıza ayak uydurmak zor ötesi bir durum!
Hele ki söz konusu olan üniversiteler, akademik kariyer ve sınavlarsa!
Akademik yükseltmelerde dil hep sorun olmuştur.
Profesör olmak için iki yabancı dil şart derler ama pek çoğunun bir yabancı dili bile bilmediği hep iddia edilir.
Yine aynı şekilde, İngilizce eğitim yaptığı iddia edilen üniversitelerin önemli bir kısmında derslerin Türkçe işlendiğini bilmeyen yok.
Peki, o zaman bu kandırmaca niye? Kim kimi nasıl kandırıyor?..
Şu günlerde yine böyle bir tartışma yaşanıyor ama öncesi var.
Üniversite öğrencileri için burs çok önemli.
Çünkü ufacık bir burs dahi, okuma şansı hiç olmayan birisini dünyanın en önemli insanı haline getirebilir.
Aldığı eğitimle, sadece kendi geleceğini değil, ülkelerin yaşamını da değiştirebilir...
Doğru eğitim verirseniz yüceltir, yanlış eğitim verdiğinizde uçurumun eşiğine götürür.
Bunun çok örneğini gördük, görmeye de devam ediyoruz...
İşte bu yüzden dünya eğitim literatürüne giren çok önemli bir söz var:
Bir ülkeyle oynamak istiyorsanız eğitim sistemiyle, eğitim sistemiyle oynamak istiyorsanız da öğretmen yetiştirme sistemiyle oynayın! Gerisi gelecektir...
Son on günde on yaş birden yaşlandık.
Ülke genelinde zor hem de çok zor bir dönemden geçiyoruz ama binlerce yıllık geleneği olan güçlü bir devletiz.
Elbette bu zor günleri de atlatıp, daha da güçlenerek yeni bir başlangıç yapacağız...
Hemen her kurumda çok ciddi sorunlar var ancak eğitimde yaşananlar zor ötesi.
Çünkü milyonlarca öğrenciyi ilgilendiriyor ve onlar bizim geleceğimiz.
Dün yapılan yanlışlar, bundan böyle artık yaşanmamalı!
İşte bu noktada MEB, YÖK ve ÖSYM’ye her zamankinden daha önemli görevler düşüyor.
İnanıyoruz ki artık çok daha dikkatli ve uyanık olacaklardır.
Olağanüstü hal çerçevesinde 15 cemaat üniversitesi kapatıldı.
Tam da tercihler başlamak üzereydi.
Peki, şimdi ne olacak?
Bu üniversiteler, garantör üniversitelere mi devredilecek yoksa tümüyle kapatılarak, hiçbir şekilde öğrenci alınmayacak mı? Daha da önemlisi, Tercih Kılavuzu yenilenecek ve tercih süresi uzatılacak mı?..
Yapılan düzenleme bu soruların bazılarına cevap getiriyor.
Ama bazıları var ki onlara da YÖK ve ÖSYM’nin açıklık getirmesi gerekiyor.
Sanıyorum onlar da yeni kararname çerçevesinde yeni önlemler alacak ve en kısa süre içerisinde bunu kamuoyuna duyuracaklardır.