“Daire" adlı filmiyle ‘Altın Aslan’ ödülünü kazanan Cafer Panahi: Güney’in filmini çok sevdim. Ve etkilendim. Ama kopya çekmedim
Abbas Kiarostami ile birlikte baş döndürücü yükseliş yaşayan İran sinemasının yeni starı Cafer Panahi 40 yaşında. Venedik’te kendisine “Altın Aslan" ödülü kazandıran “Daire" üçüncü filmi. Çekim için kullanılan film ruloları dahil; prodüksiyonu ve finansmanı için İtalyan sermayesinin desteğini alan Panahi; İslamcı rejimin kadın üzerindeki baskısını anlatan filmini yapabilmek için “üç yıl" uğraştığını anlatıyor.
İzinle hapisten çıkan mahkumların; dışarıda - gerçek büyük hapishane - ülke gerçekleriyle karşılaşmalarını anlatıyor “Daire". “Yol" gibi... Güney sinemasını ve Yol’u tanıyor musunuz?- Yılmaz Güney’i tabii tanıyorum. “Yolöu tabii gördüm. Ve tabii çok sevdiğim beğendiğim bir film “Yol". Tanıdığım az sayıdaki Türk filminden biri. Gazeteciler burada her görüşmemizde kendi ülkelerinin sinemasından bir iki film adı verip; kendi sinemacılarıyla benim sinemam arasındaki benzerlikleri soruyorlar. Etkilendiğimi yadsımıyorum. Yönetmenlerin hepsi sinema tarihinden etkilenir. Gördükleri filmlerin etkilerini taşırlar. Önemli olan kopya çekmemek. Ben bunu yapmamaya özen gösteriyorum. Güney’in filmini çok sevdim evet. Ve etkilendim. Ama kopya çekmedim.
İran, Çin, Güney Kore... Venedik’te en çok ilgi uyandıran ülkelerdi. Doğu sinemasındaki bu uyanışı nasıl değerlendiriyorsunuz?- Batı, ticari sinemanın etkisinde. Doğu’dan daha özgün filmler çıkıyor. Ama henüz “sanat sineması" kategorisinde ilgi çekiyor bu filmler. Sinema meraklılarının gittiği birkaç salonda gösterilmeleri başarı için yeterli kıstas değil. Gerçek başarı için, Doğu’dan da kitlelerin ilgisini çeken bir sinemanın çıkması gerekiyor.
Önemli olan içerikFilm tekniğiniz çok özenli. Siyah jenerik arkasında bir kadının doğum çığlıklarıyla başlıyor “Daire". Bembeyaz bir kapı önünde kara çarşaflı bir kadın görüntüsüyle açılıyor. Kadınları sonra hep kapı, parmaklık, duvarlarla çerçeveliyorsunuz. Bilinçli bir seçim mi bu?- Filmi 53 günde çektim. Çekime başlamadan aylar boyu düşündüm ama. Renkten sese, şarkıya dek en ince ayrıntıları hesap ettim. Ama içerik şekli dayattı “Daireöde. İçerik benim için daha önemli. Tecrübe kazandıkça önemi büsbütün artıyor.
Sizde de sınırlar varFilmin sonu çok umutsuz. Küçücük bir pencere ve koca bir kapıyla; içeri dönen tutukluların üzerine kapanıyor... İran’ın geleceğine yönelik bir umutsuzluk mu bu?- Bir bebeğin doğuşuyla yani umutla başlıyor film. Hayatı karartan sosyal şartlar oluyor. Ama karakterlerimin tümü o zorlu şartlara karşı mücadele veriyorlar. Sonuçta bir umutsuzluk değil, umut mesajı bu.
Sembolik anlamda “daire" neyi simgeliyor?- Toplumsal sınırları. Farklı toplumlardaki özgürlük alanlarını belirleyen “daireönin sınırları farklı. Siz Türkiye’de yaşıyorsunuz. Sizin için Türkiye’de çizilen “daireönin de sınırları var. Geçilmemesi gereken; kırmızı işaretle belirlenmiş sınırlar bunlar. Yalnız kadınlar değil hepimiz bir “daire" (çember) içinde yaşıyoruz. Kadınların sınırları daha dar.
Film İran’dan Venedik’le çıktıİran’da gösterilebilecek mi bu film? Gösterilirse siz ve kadın oyuncular için sorun olmayacak mı?- Filmi yapabilmek için üç yıl uğraştım ve buraya yasal olarak ulaştırmayı başarabildik. Venedik festivalinin başlangıcından üç gün önce alabildik izni. İran’da da bir an önce gösterime girmesi en büyük arzum. Bana ya da oyunculara sorun çıkaracağını sanmıyorum. Filmi ilk kez 7 - 8 ay önce İran’da dostlarım benim evimde izledi. Ve çok beğendiler. Gazetecilerin, film kritiklerinin, festivallerin sürekli ilgi gösterdiği bir film oldu “Daire". Venedik’in devreye girmesi; sansürden geçmesinde büyük etken oldu.
İran’daki değişim rüzgarlarının ifadesi olarak algılanabilir mi bu vize?- İran için gerçekçi bir durum değerlendirmesi yapamam. Yasalar kadar yetkililerin kişisel görüşleri ve beğenilerine bağlı sansür. Kişisel seçimler yasaklarda tayin edici oluyor. Kanunlar ve yetkililer değişmedi İran’da. Değişen bir şey yok. Geleceği kestirmek çok zor. Bekleyip göreceğiz.