26.06.2016 - 18:47 | Son Güncellenme:
Milliyet Kıbrıs yazarımız Tevfik Aytekin'in yazısı...
Bu dünya bana, sadece iki tane kazık attı.
Birincisi; kediler ile otuz beş yaşımda tanıştım.
İkincisi; yaşadığım yerlerde, hiç bir zaman gerçek bir demokrasi ve insan hakları olmadı.
***
Gelen gideni neden aratır?
Çünkü o toplumda aktivist azdır da ondan…
***
Bir toplumda sıcakta çalışan işçiler yerine, klimalar daha çok konuşuluyorsa.
Gelen gideni kesin aratır…
***
Parasını gençlik cebinden verince,
Bahtımıza klimasız bir Bedford düştü.
Hani şu şöför koltuğuna gözünüzü dikeceğiniz,
Görünce gülümseten cinsten.
İçerisi revan bir sıcak,
***
Yine bir kaldırım insan doluşuverdik,
Hani şu Meclis’in önündeki kaldırım…
***
Yola çıkınca anlıyor insan,
Koltukları siyaset kadar eski.
O sebep gençlik, bakan koltuğu nedir bilmez.
***
İçi dışı bir panayır…
Rengarenk üçgen bayraklar,
Başak sarısı saçlı, yemyeşil gözlü bir kız çocuğu var aramızda.
Muavin ustalığı ile seçti oturacağı yeri.
***
Şöför borusunu çalmaya başlayınca,
Muhterem bir coşku, püfür püfür perdeler.
Mamafih bir ‘bus’cık işte…
***
Birazcıkta geç kalınca,
“Mademki konu gençlik, ozaman iş değişir, dedi şöför.”
Bastı gaza...
Tıpkı Tarık Akan’ın ‘delisin’ filmi gibi;
Atıverdik siyaseti camdan aşağıya, zaten düşmanlığımız yok kimselere.
Bir tek döbleğimiz eksikti, bir dahakine söz getireceğiz.
***
Egsoz dumanını sevdiğimin Bedford’u
Namık Kemal’i bu kadar merak etmedim.
Öyle bilgili, eğlenceli bir kalabalığı nasıl bulduk, halen merak ediyorum.
Kargalar aşkına Mağusa güzel şehir.
***
Elimizde konferans salonları olmayınca, yine o meydanlığa oturuverdik.
Meydanlığa oturunca insan;
“Muhterem; o koltuk benim kavgaları da olmuyor.”
***
Biz dediğimiz şeyi anlattık.
Bir ara mutluluktan korktuğum bile oldu, şu bedford’a bir kez daha binemezsek diye.
Elimde değil artık...
Hani o bedford’a bindik,
Gelen gideni aratmasın diye…
***
Bu sefer de; İngiliz düşünür Bentham’ın, dört çeşit parlamento yanıltmacası ile bitirelim:
Bir konuda sağlanan söz üstünlüğünü büsbütün başka bir konuda kullanmak.
Dış ve iç tehlike kuruntusu yaratarak istenilen sonucu elde etmek.
İstenileni asla gerçekleşmeyecek koşullara bağlayarak kabul etmek.
Sorunları bilerek birbirine karıştırmak ve böylelikle istediğini elde etmek.