26.12.2016 - 10:18 | Son Güncellenme:
*Türkiye’de tasarruf politikası varken KKTC’de tersi yapılıyor. Reform destek ödeneğindeki kaynak kullanılamıyor, bütçe açığına katkı riske sokuluyor
*Ülkede yapılmayan reformlar nedeniyle milyonlarca TL'de heba edildi. 2014'ten itibaren bir anlamda hayat suyu niteliği taşıyan 600 Milyon TL kullanılmadı
SEFA KARAHASAN
Kıbrıslı Rumlar ciddi bir ekonomik kriz geçirdi. Bankalar halkın paralarına el koydu. On binlerce Rum, işsizlikle karşı karşıya kaldı. İşadamları battı, ülke seferberlik ilan etti. Rum lider Nikos Anastasiadis, 'sendikalar' ve 'alışılmış' tepkileri görmezden geldi, Troyka ile masaya oturdu. Troyka, Rumların önüne öyle bir acı reçete koydu ki ortalık toz duman oldu. Özelleştirmeden tutun da yıllarca yapılan savurganlıkların 'bıçak' gibi kesilmesini istedi. Rumlar önce tereddüt etti. Ama Sayın Anastasiadis kararlı bir liderlik sergiledi, "reformlar yapılacak" dedi. O dönemi yakından takip etmiştim. Özelleştirme ile ilgili bir yasa Rum Meclisi'nde reddedildi. Troyka, Meclis'te yasaya hayır diyenlerin kafasına vura vura yasanın çıkarılmasının yeniden değerlendirilmesi gerektiğini açıkladı; 'Size üç gün süre' dedi. Sonra ne mi oldu, Rum Meclis'i yasaları geçirmek zorunda kaldı.
CTP neden gitti?
Bu örnekleri Kuzey Kıbrıs'ta büyük başarı diye satanlar ise Kıbrıslı Türklerin reform yapmasına en çok direnç gösteren isimler. Rumlar reform yapınca alkış, Türkler yapmaya kalkınca eylem. İşte böyle bir dönem yaşanıyor son günlerde de. CTP iktidarda mali disiplini sağlasa da reformları yapamadı. Parti yönetimi; Parti Meclisi'nde iki üç amatör siyasetçiye esir düştü. İktidardan gitmek zorunda kaldı. Reformları yapacağını iddia eden ve ilk işi Ankara ile masaya oturmak olan UBP-DP koalisyonunda da işler iyi gitmiyor.
Ankara-Lefkoşa gerilimi
UBP-DP koalisyon hükümetinin reform yapmaması ve mali disiplini bozması Lefkoşa ile Ankara arasında gerginliğe yol açacağa benziyor. Kıbrıs sorunu ve müzakere süreci bahanesiyle veya ülkedeki ‘dengeler’den bahsedilerek ertelenen reformlar, UBP-DP iktidarı tarafından da hayata geçirilmiyor. Ülkede genişletici mali politikalar uygulanıyor. Türkiye’de tasarruf politikası varken KKTC’de seçim ekonomisi uygulanıyor, yandaşlar kamu kaynaklarıyla memnun edilmeye çalışılıyor. Bu nedenle reform destek ödeneğindeki kaynak kullanılamıyor, bütçe açığına katkı riske sokuluyor ve maaşlar dahi borçlanarak ödenebiliyor.
Ankara ile imzalanan İktisadi ve Mali İşbirliği Anlaşması'nın ekinde yer alan Yapısal Dönüşüm Programı'ndaki reformlarda hiçbir ilerleme kaydedilmiş değil.
İkinci uyarı geldi
Ankara, bu konuda en son 27 Ekim'de birinci uyarıyı yapmıştı. İkinci uyarı da önceki gün geldi. Ankara, hükümetin reformlar için adımları atması gerektiği ikazını yaptı. Ankara, başta mesai saatleri olmak üzere bir çok konuda gerileme olduğunu görüyor. 2016 içerisinde değişeceği sözü verilen Burs tüzüğü gibi cari harcamaların kontrolsüz artışına sebep olan konularda bir milim ilerleme olmadı. Aralık ayı içerisinde Belediyeler Yasası çıkarılacaktı, konusu bile olmadı. Ocak 2017'de Enerji Sektörünün Düzenlenmesi ve denetlenmesi amacıyla Enerji Dairesi kurulacak, lafı edilmedi. Limanların özelleştirmesi, yat limanı konuları var, ses seda yok.
600 Milyon TL heba
Bunun gibi onlarca başlık var. UBP-DP koalisyonu imzaladı, Ankara'ya da, 'biz bunları yapacağız' dedi. İktidar Türkiye'nin içerisinde bulunduğu durum ve Kıbrıs konusunu 'kullanmayı' seçti. Reformları öteledi. Hatta, en üst düzeyde, 'Aman sendikalar ne isterse yapalım' anlayışı savunuldu. Eylem yapmasınlar, ne isterlerse yapılsın mantığı. KKTC hükümetlerinin bugüne kadar yapmadığı reformlar nedeniyle de, 2014'ten bugüne kadar reform destek ödeneğindeki yaklaşık 600 Milyon TL geri gitti. Bu para ile neler yapılmazdı ki? Trafik kazalarına neden olan yollardan tutun da birçok önemli proje tamamlanabilirdi. Sadece Tarım için reform kaleminden para alındı. Reform yapıldı mı? Kocaman hayır! Bir anlamda hayat suyu niteliği taşıyan 600 Milyon TL heba edildi.
Ankara'yı kandırmak!
Yapılmayan reformlar nedeniyle, 2017'de alt yapı başta olmak üzere birçok alandaki hibelerin de sıkıntıya gireceğini belirtelim. Kısacası, 2017’de mali kriz uyarısı yapanlar bu işten anlıyor. Kuzey Kıbrıs'taki iktidarlar artık ayağı yere basan siyaset üretmek zorunda. Maliye Eski Bakanı Birikim Özgür'ün dediği gibi, "Ankara'yı kandırarak para alırız" mantığı doğru değil. Bu hem iki ülke ilişkilerini hem de siyasetçilerin 'kişisel' ilişkilerini yıpratır, kişileri güvenilmez duruma getirir.
UBP-DP iktidarı acil bir şekilde karar vermeli, ya Anastasiadis gibi liderlik sergileyecekler ya da liderlik sergileyenler mutlaka iktidara gelecektir. Son noktayı da üst düzey bir kaynağın sözleriyle koyalım, "Bu reformlar yapılmak zorunda..."