07.02.2020 - 16:02 | Son Güncellenme:
İhsan Dindar - milliyet.com.tr
En başta, Kınalı Eller'in hikayesiyle başlayalım isterseniz. Nasıl doğdu Kınalı Eller?
İlk etapta, 2015'te kadınlar için bir şey yapalım dedik. Okumuş her kadının bu cumhuriyete bir borcu var şiarıyla yola çıktı. Biz hepimiz kendi mesleğimizi yapıyoruz. Hepimizin kendisine ait bir işi var.
Onları da belirtmenizi rica etsem?
Tabii. Necla hanım ziraat mühendisi ama şu an gıda sektöründe. Birsen hocam, özel bir okulda öğretmen. Ben ziraat mühendisiyim. Benim kendi işim var. Tohum sektöründe çalışıyoruz. Diğer arkadaşlarımızın arasında avukat olan var. Reklamcımız var. Muhasebeci, bankacı var. Gastronomi uzmanımız var.
Hepinizin ortak noktası Adana'da yaşamak ve çalışan insanlar olmanız...
Adana'da yaşayan ve kendi ayakları üzerinde durabilien kadınlar. Biz, biraz da şu noktaya dikkat ettik; gittiğimiz yerlerde rol model olabilelim. Çünkü bizim hedefimiz kırsal idi. Kırsaldaki kadınlara ekonomik güç kazandıracak projeler geliştirmek ama aynı zamanda da köylüyü eğitmek. Yani sadece karın doyurmakla mesele çözülmüyor. Hem kültürel aktive yapmak hem de ekonomik seviyeyi arttırmak gerekiyor.
Peki bu eğitim işini nasıl gerçekleştiriyorsunuz?
Projeyle bağlantılı olarak gerçekleştiriyoruz. İlk başta nereden başlayalım diye düşündük? Salmanbeyli köyünde karar kıldık. Nüfusu çok az olan bir köy burası. Bunun yanı sıra köylünün arazisi yok ve kadın nüfusu daha fazla. 2015'te biz projeye başladığımızda köyün nüfusu 250 idi. Bunun 160'ı kadın. Çocuk nüfusu olmadığı için bu sene ilkokul da kapandı. Aslında bu Türkiye genelinde kırsalın bir sorunu. Şehirdeki kadının çalışma konusunda daha fazla seçeneği varken kırsaldaki kadınlarda bu durum tam tersi. Köyü tercih etmemizin nedeni buydu?
Bu noktada kadınların eşleri bu duruma nasıl yaklaştı?
Bununla ilgili bir anımı anlatayım. Hilton İstanbul Bosphorus'ta Kınalı Ellerin ilk etkinliğine gitmiştik. Onlardan da bu anlamda çok büyük destek gördüğümüzü belirtmeliyim. Orada bulunan gazetecilerden sorular geldi. "Kadınlar nasıl geldi?" diye sordular. "Uçakla" dedik. Başka cevap aklıma gelmedi o an. Çünkü başka türlüsünü hiç düşünmedim. Meğer sordukları şey aslında "eşlerinden nasıl izin alıp geldiler?" Hiçbir sıkıntı olmadığını ifade ettim. Burada kadın-erkek eşittir. Kadına şiddet kesinlikle yoktur. Bu anlamda köyümüz güzel insanların yaşadığı bir yerdir. Tek sıkıntımız ekonomik koşullar. Salmanbeyli köyünü seçerken nasıl bir proje gerçekleştirebiliriz diye bir yıl kadar üzerinde çalıştık.
Salmanybeli köyündeki kadınlar nasıl baktılar bu projeye?
Çok istekli yaklaştılar. Biz her şeye varız, hepimiz çalışırız dediler. Adana kültüründe yemeklerin yeri özeldir. Ama biz bu işe başladığımızda Adana'da gastronomi çok arka planda kalmıştı. Sadece kebabı tanınıyor. Örneğin Adana topak patlıcanı çok meşhurdur. Coğrafi işaretli ürün olması konusunda da çalışmalarımız devam ediyor. Bu ürünlerin imalatını yapmak için de harekete geçtik ve köyde hijyen koşullarına uygun bir şekilde üretime başladık. Biz dört yıldır kadınlar için eğitim veriyoruz. Doğru pişirme teknikleri, aşçılık ve hijyen. Yani bizim üyemiz olabilmek için bu üç sertifikayı almaları gerekiyor. Biz bunu mecburi kıldık. Öğretmen arkadaşımızı Halk Eğitim Merkezi'nden alıp köye götürdük. Üretimin yanı sıra bölgeye gastronomi turları da yapmaya başladık. Burada önemli olan nokta; köy ortamında ve kadınların yaptığı yemekleri yemek. Hayalimiz bir sonraki adımda Kayseri sınırımıza yakın bölgelerdeki kadınlarımız el sanatları konusunda çok yetenekli. Bölgede endemik bir kelebek türü de var. Bu kelebeklerdeki motiflerin çantalara, yastıklara işlettirme projemiz var. Bu da oraya uygun bir proje. Orası dağlık bir bölge olduğu için tarımsal faaliyetler pek yok.
Az önce Hilton İstanbul Bosphorus anınızdan bahsettiniz. Onu biraz açmak adına sormak istiyorum. Nasıl bir araya geldiniz?
Tamamen tesadüf. Bizimle birlikte çalışan çok sayıda gönüllü var. Bunlardan biri de Ender Şire. Ender bey Şule hanıma bizden bahsediyor. Sonrasında Şule hanım bizimle teması geçti. Yerelden ulusala diye bir konsept hazırladılar. İlk misafirleri bizdik.
Bu noktada sözü aramızda bulunan Funda hanıma vermek istiyorum. Kendisi Kınalı Eller Kooperatifi’nin köydeki üyelerinden biri ve bu muhteşem yemeklerin de mimarı. Sizin Kınalı Eller maceranız nasıl başladı?
Çok güzel bir şeye vesile oldular. İlk defa böyle bir şeyin içinde yer aldım. Rüyamda bile göremezdim bunu. Ben en başından beri bu işte varım. Köyümüze gelip bizimle konuştukları anda hayatımın değişeceğini düşündüm. Çocuklarımız da bu projeden faydalandı. Köyümüzde bir kütüphane kuruldu.
ihsan.dindar@milliyet.com.tr