26.10.2021 - 10:39 | Son Güncellenme:
AA
Bahçeli, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, Türk milletinin, dayatmayı, esareti reddettiğini, köleliğe "Hayır" dediğini söyledi.
Cumhuriyetin, milli bir tercih, dönemin şartları itibarıyla en doğru, müstesna ve münasip tercihin tezahür aydınlığı olduğunu dile getiren Bahçeli, "Tarih bize gösteriyor ki değişim rüzgarı esmeye başladığı andan itibaren nice çatılar uçmuş, nice kalıplar kırılmış, nice statükolar sarsılmıştır. Türk milleti tarihin akış istikametini doğru okuyarak geçmişinden kopmadan, geleceğinin yol haritasını bilfiil ve bizatihi çizmiştir." diye konuştu.
"CUMHURİYETİ ÖVMEK, ÖNCEKİ DEVİRLERİ YERMEK DEMEK DEĞİL"
Cumhuriyetin ilanıyla tetiklenen güçlü değişimin ne milleti ne de devleti değiştirdiğini, değişenin, yalnızca siyasal rejim olduğunu ifade eden Bahçeli, şöyle devam etti:
"Asırlarca birbirlerine eklemlenerek vücuda gelen Türk devlet zinciri, halkalarına 29 Ekim 1923'te sonuncusunu eklemiş, bize göre konu bir daha açılmamak üzere kapanmıştır. Bazı maksatlı cahiller Türkiye Cumhuriyeti'nin, Osmanlı'nın reddi mirası ile kurulduğunu söylese de bu iddia tamamen uydurma, nesnel ve tarihsel gerçeklere bütünüyle terstir. Cumhuriyeti övmek demek onun öncesini, önceki devirleri yermek, gözden çıkarmak demek değildir. Nitekim Türkiye Cumhuriyeti'ni, Osmanlı İmparatorluğu'nun devlet, asker, bürokrat ve vatansever yürekleri milletimizin soylu irade seciyesine dayanarak kurmuşlardır."
Bahçeli, 1913'de fes takıp imparatorluk coğrafyasında düşman kovalayan vatan evlatlarının, 1923'te bu kez kalpak giyerek vatan topraklarından düşmanları attığını, cumhuriyeti kuvveden fiile geçirdiğini belirtti.
"CUMHURİYET, KORUNUP KOLLANMASI GEREKEN BİR NİMET"
Tarihte kurulan her Türk devletinin, bir öncekinin munzam eseri olduğunu anlatan Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bu bilinçle cuma günü cumhuriyetin kuruluşunun 98'inci yıl dönümünü gururla kutlayacağız. Cumhuriyet, kutlu bir emanettir, korunup kollanması gereken bir nimettir. Anadolu topraklarındaki varlığımızın son 98 yıllık dönemi Cumhuriyet yönetimi altında geçmiştir ve 100'üncü yıla şunun şurasında iki yıl kalmıştır. Atatürk'e göre cumhuriyet rejimi, demokrasi sistemi ile devlet şekli demektir. Cumhuriyetin mümeyyiz vasfı, millet egemenliğine dayanması, demokrasiyi sistem olarak benimsemesidir. Rejim ile hükümet sistemi arasındaki farkı çarpıtmak için kara propaganda yapanlar, özellikle Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ni devamlı surette hedef tahtasına koymuşlardır. 'Rejim değişti' diyerek yaygara koparanlar, iflah olmaz bir yalancılığa inkar edilemez bir ön yargı hastalığına yakalanan gafillerdir. Halbuki gerçekte yegane değişen yönetim sistemidir. Bu da cumhurun, cumhuriyet ile kenetlenip kucaklaşması ile başarılmıştır."
Türkiye'de rejimin adının, cumhuriyet, hükümet sisteminin adının ise Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi olduğuna işaret eden Bahçeli, "Bu ikisini birbirine karıştıranların zihinleri fukara olduğu için akılları da ukaladır. 20'nci yüzyılın ilk çeyreğinde cumhuriyet rejimini kuran büyük Türk milleti, 21'inci yüzyılın ilk çeyreğinde de milli ve tarihi emanetlerle uyumlu Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne geçmiştir. Benzerliğe dikkat buyurunuz; cumhuriyetle Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi olağan dışı şartlarda, milletimizin haklı ve meşru iradesiyle tecelli etmiştir. İkisi de milli bekanın, özlemlerin, hedeflerin icra ve ihata azmiyle perçinlenmiştir." diye konuştu.
Bahçeli, cumhuriyetin ardında Çanakkale Zaferi'nin heybeti, Milli Mücadele'nin haşmeti; Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin ardında da 15 Temmuz ihanet ve işgal hevesine karşı milletin kahramanca direnişi bulunduğunu anlattı.
"EMPERYALİSTLERİN KURŞUN ASKERİ HALİNE GELMİŞLER"
"Samimiyetle tutan, safiyetle okşayan müşfik ellerin değerini bilmeyenlerin, tekme üstüne tekme atan menfur ayaklara kapanmaktan özel haz alan teslimiyetçi şarlatanlar" olduğunu dile getiren Bahçeli, şunları kaydetti:
"Bu teslimiyetçi lobinin iş birlikçi simaları her devirde farklı farklı isim, unvan ve kılıkta ortaya çıksalar da hamdolsun emellerine hiçbir zaman muvaffak olamamışlar, bundan sonra da olamayacaklardır. Cumhuriyet, tarihinin dar patikasında, zalimlerin hunhar baskıları altında, 'Türkiye artık yoktur' diyen emperyalistlerin saldırıları karşısında milletin varoluş onuru olarak öne çıkmış, aynı defter üzerinde temiz bir sayfa açılmasını sağlamıştır. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ise parlamenter sistemin duvara tosladığı, başkentimizin bombalandığı 251 millet evladının şehadeti ve 2 bin 194 millet evladının gazi olduğu bir dönemin hemen sonrasında milli diriliş ve yükseliş ruhu olarak doğmuş ve serpilmiştir.
Cumhuriyete karşı çıkanlar, manda ve himaye hayranlarıydı. Cumhuriyete karşı gelenler, zulme boyun eğenler, 'Bizden bir şey olmaz' diyen korkaklardır. Bugün ise Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne itiraz edip ne idiği muğlak ve muamma olan güçlendirilmiş parlamenter sistem peşinde koşanlar, 15 Temmuz'un rövanşını almak için hazırda bekleyen FETÖ'nün ve PKK'nın dümen suyuna giren, yozlaşmış siyasi partilerdir. Bunların yalnızca siyasetleri değil, vicdanları da emperyalistlerin kurşun askeri haline gelmiştir. Dün Damat Ferit vardı, bugün zillet ittifakının ana ve ara ortakları vardır. Dün Ali Kemaller vardı, bugün aynıları ortadadır."
Bahçeli, partisinin TBMM grup toplantısında yaptığı konuşmada, 18 Ekim 2021 Pazartesi akşamı ABD'nin Ankara Büyükelçiliğinin resmi twitter hesabından seviyesiz bir açıklama yapıldığını, ilaveten 9 devletin büyükelçisinin de bu açıklamaya iştirak ederek, devam eden bir davanın failiyle ilgili Türkiye'ye hukuksuz bir çağrıda bulunduğunu ifade etti.
Uluslararası hukuk ile diplomatik teamüller çiğnendiği gibi Türkiye'nin iç hukuk düzeni ve egemen eşitliğinin onlu büyükelçi grubu tarafından hedef alındığını dile getiren Bahçeli, "ABD, Almanya, Danimarka, Finlandiya, Fransa, Hollanda, İsveç, Kanada, Norveç ve Yeni Zelanda'nın Ankara büyükelçileri muhtemelen devlet veya hükümet başkanlarının teşviki, hatta talimatıyla Mehmet Osman Kavala'nın avukatlığına soyunmuşlardır. Yürüyen bir yargısal sürece müdahil olmaya teşebbüs etmek gibi bir skandala imza atmakla kalmamışlar, görevlerinin sınırlarını tamamıyla aşmışlardır." diye konuştu.
Devlet Bahçeli, büyükelçilerin görevinin, gönderen ve kabul eden devletler arasındaki ilişkileri krize sokmak değil, iyileştirmek, diyalog kanallarını canlı tutmak olduğunun altını çizdi.
Bahçeli, "Anlaşılan mezkur büyükelçilerin böylesi bir amaç ve arayışı yoktur. Kısaca söylersek, bu 10 büyükelçi, Mehmet Osman Kavala'nın serbest bırakılması hususunda açıklama yapmışlardır. Aynı talebi Kılıçdaroğlu da ısrarla seslendirmiş, İP Başkanı da her zamanki gibi Kavala'ya dolambaçlı sözlerle yeşil ışık yakmıştır. Bu tablodan çıkardığımız sonuç şudur: Zalim bir üst akıl hem büyükelçileri hem de zillet ittifakını dürte dürte harekete geçirmiş, ağız birliği halinde konuşmalarını dayatmıştır." değerlendirmesinde bulundu.
"KAVALA, SOROS'UN KURYESİDİR"
"Karşımızda, senaristi perde gerisinde nefretle bekleyen, figüranları bedeli karşılığı sahneye itilen şirret bir oyun, tehlikeli bir rol paylaşımı söz konusudur" ifadesini kullanan Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Devreye alınan siyasi ve diplomatik tazyikler Türkiye'yi sıkıştırmak, bir sonraki tehditvari adımları tetiklemek, toplumsal ve siyasal gerilimi tırmandırmak amacına matuftur. İç ve dış işgal cephesinin makyajı dökülmüştür. Emeller ortaya çıkmıştır. Kavala paydasında Türkiye husumetinin harcı karılmış, mayası karıştırılmıştır. Bu harcın içinde CHP'sinden İP'ine kadar siyasi partilerin varlığı biliniz ki utanç kaynağıdır.
Kavala, Soros'un kuryesidir. Kavala, Gezi Parkı olaylarının finansörü, azmettiricisi, kışkırtıcısı, 15 Temmuz'da İstanbul Büyükada'da yuvalanan casusların irtibat ve ilişki ağı içinde yer alan şüpheli ve şaibeli bir kişidir. Gezi olaylarına bir park ötesinde anlam ve misyon yüklenmesinde aktif pozisyon üstlenen, dünyadaki birçok kalkışmayı renkli demokrasi devrimi olarak lanse eden ve bu amaçla STK'lere para, lojistik, kaynak, insan sağlayan Açık Toplum Vakfı'nın Türkiye piyonu bu şahıstır. Soros uşağı olan Kavala, 4 Ağustos 2015 tarihinde kendisiyle yapılan bir röportajda, PKK'yı 'rasyonel politikalar yürüten bir örgüt' olarak değerlendirecek kadar gözünü ve gönlünü karartmış, teröre çanak tutmuştur. TESEV'de, kurduğu Anadolu Kültür Anonim Şirketi'yle zehir saçmıştır. Kavala, 18 Ekim 2017'de İstanbul'da yakalanmıştır. Üzerine atılı suçlar, hükümeti ve anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etmektir."
"CANİLER, ANAYASA MAHKEMESİ'NİN KAPISINDA RAHATLIKLA İÇERİ GİRMİŞTİR"
Anayasa Mahkemesi'nin, Kavala'nın bireysel başvurusu üzerine, 22 Mayıs 2019 tarihinde, aralarında mahkeme başkanı Zühtü Arslan'ın da bulunduğu beş üyenin karşı oyu ve oy çokluğuyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edilmediğine, ayrıca tutuklamanın hukuki olmadığından bahisle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine dair iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verdiğini anımsatan Bahçeli, şunları kaydetti:
"Anayasa Mahkemesi öyle bir hale gelmiştir ki nerede bir hain, nerede Türkiye'nin kuyusunu kazmak için faal halde bulunan bir çapulcu varsa onlarla yan yanadır. Terörist Demirtaş'ın yanında duran bu mahkemedir. Sorosçu fitnenin yanında konuşlanan bu mahkemedir. Daha geçtiğimiz günlerde Diyarbakır eski belediye başkanı, bölücülüğün atar damarı Osman Baydemir ile ilgili hak ihlali kararı veren, dahası 30 bin lira da tazminat ödenmesine hükmeden bu mahkemedir. Şu rezalete, şu adaletsizliğe bakınız ki hem canımızı alıyorlar hem de paramızı alıyorlar. Şehitlerimizin kana bulanmış haklarını eğer imkan olsa Anayasa Mahkemesi'nin asla umursamayacağını, bunu bilmek için de kahin olmaya gerek bulunmadığını herkes görmeli ve idrak etmelidir. Çünkü hainin, katilin, teröristin hak ihlaline maruz kaldığını iddia eden bir mahkemenin şehitlerimize, gazilerimize, Mehmetlerimize, polislerimize, yetimlerimize söyleyecek tek bir sözü olamaz. Dağda sözde hak aradıklarını söyleyen caniler, maalesef Anayasa Mahkemesi'nin açılan kapısından rahatlıkla içeri girmişlerdir. Sorarım sizlere, Anayasa Mahkemesi kapanmasın da hak ve hukukun itibarı mı kaybolsun? Anayasa Mahkemesi kapanmasın da terörle mücadeleye sünger mi çekilsin?
Demirtaş, Baydemir, Kavala davalarında 'hak ihlali var' diyen sözde hakimler, gelsinler bunu külahıma anlatsınlar, bu da yetmezse gitsinler dağda gezen, sınırda bekleyen, sınır ötesinde mücadele eden kahramanların yüzüne söylesinler. Haydi buyursunlar."
FETÖ'cülerle, bölücülerle ilgili süren mahkemelerin kısa süre içinde sonuçlandırılması gerektiğini belirten Bahçeli, bir başka önemli konunun da, teröre yardım ve yataklık yapan milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılmasını esas alan tezkerelerin süratle görüşülmesi olduğunu dile getirdi.
Bahçeli, "TBMM Karma Komisyon'da bekleyen dosyalar tefrik edilerek terör örgütüne destek verenlerle ilgili karar alınmalı, Genel Kurul'a getirilmeli ve süratle sonuçlandırılmalıdır. Bölücüye ve teröriste müsamaha Gazi Meclis'in şanıyla, millet iradesinin saygınlığıyla katiyen bağdaşmayacaktır." sözlerini sarf etti.
"AİHM KARARI, BATI'NIN ELİNDE KOZA DÖNÜŞTÜ"
Devlet Bahçeli, Kavala'nın AİHM'e yaptığı başvurunun beklendiği gibi Türkiye aleyhine sonuçlandığını ifade ederek, bir suç işlendiğine dair makul şüphe yokluğu ileri sürülerek, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin ihlal edildiğine hükmedildiğini hatırlattı.
"Farklı bir karar alınsaydı şaşırırdık, kendimizden kuşku duyardık. İşte bu mahkeme kararı, Batı'nın elinde koza dönüşmüştür" diyen Bahçeli, Yunanistan'ın da AİHM kararlarını uygulamadığını dile getirerek, hiç kimseden en küçük itiraz gelmediğini vurguladı.
Bahçeli, "Nasıl olsa haksızlığa uğrayan Müslüman Türk azınlıktır, hak ihlali ise yalnızca kötüler için reva görülmektedir. İşte 10 büyükelçi, Sorosçu Kavala'yla aynı mevziye girerek Türkiye'ye bir nevi muhtıra vermiştir. Bu muhtıra ahlaksızlıktır, egemenlik haklarımıza suikasttır, hukuk güvenliğimize saldırıdır, bağımsızlığımıza kumpastır, bunlardan dolayı gayrimeşrudur, gayrikanunidir. Şayet G-20 toplantısı öncesinde Türkiye'ye mesaj vermek için büyükelçileri maşa gibi kullanan birileri varsa, nal toplayacaklarını, rüzgar ektikleri yerden fırtına biçeceklerini ikazla hatırlatmak isterim." görüşünü paylaştı.
"TÜRKİYE KUM TORBASI DEĞİLDİR"
10 büyükelçinin hem "Diplomatik İlişkiler Hakkında Viyana Sözleşmesi"ne hem de Anayasa'ya aykırı hareket ettiğine dikkati çeken Bahçeli, "Türkiye bir hukuk devletidir, tam bağımsızdır ve bu haklarımız kesinlikle tartışmaya açık değildir. Türkiye'de görev yapan dış misyonlar dahil hukukun üstünlüğü herkes için bağlayıcıdır. Yargı bağımsızlığı lekesiz ve gölgesizdir. Büyükelçiler, hukukun üstünlüğü, yargı bağımsızlığı ve demokrasi onuruna sabotaj yapmışlardır. Zira her şey çok açıktır." dedi.
MHP Genel Başkanı Bahçeli, 10 ülkenin büyükelçisinin, Viyana Sözleşmesi ve Anayasa kapsamında zaten istenmeyen adam haline çoktan geldiğini vurgulayarak, ABD'nin Ankara Büyükelçiliğinin; ABD'nin, Diplomatik İlişkiler Hakkındaki Viyana Sözleşmesi'nin 41. maddesine riayet etmeyi teyit ettiğine ilişkin açıklama yaptığını, aynı şekilde 18 Ekim bildirisine destek veren diğer büyükelçiliklerin de benzer görüşleri kamuoyuyla paylaştıklarını anımsattı.
Bahçeli, "Bu son gelişmeyi olumlu bulduğu anlaşılan Sayın Cumhurbaşkanımızın cesur, dirayetli ve kararlı tutumu, milletimizin sağlam ve tavizsiz duruşu tarihi bir yanlışın düzeltilmesinde bize göre önemli bir dayanaktır. Türkiye kum torbası değildir, başına vurulup ekmeğinin alınacağı bir ülke değildir, küstahların elinde de oyuncak olmayacaktır. ABD'nin Ankara Büyükelçisi'nin başını çektiği 18 Ekim bildirisinden geri adım atılması anlamlıdır, yerindedir, bir daha ülkeler arasında gerilim ve kriz çıkarmaya hiçbir dış misyon tevessül etmemelidir." ifadesini kullandı.
Devlet Bahçeli, hüküm verilirse, Kavala'nın önce cezasını Türkiye'de çekmesinin, sonra da vatandaşlıktan çıkarılarak 10 büyükelçiden birisinin ülkesine gönderilmesinin artık milli bir zaruret olduğunu söyledi.
TÜSİAD'A ELEŞTİRİ
Bahçeli, Avrupa Komisyonu 2021 yılı Türkiye raporuna ilişkin de eleştirilerde bulunarak, Türkiye'ye yönelik çifte standardın dozajının giderek arttığını; AB'nin sorumluluklarını yok saydığını dile getirdi.
Devlet Bahçeli, "Son raporda, terörle mücadelemize bırakınız desteği, köstek vardır. Siyasal ve yönetim sistemimize çarpık bir bakış egemendir. Gümrük Birliği Anlaşması'nın güncellenmesine yönelik umutlar gittikçe körelmektedir." diye konuştu.
Türk Silahlı Kuvvetleri'nin gerektiği takdirde sınır ötesi harekat ve müdahalede bulunmak üzere yabancı ülkelere gönderilmesini temel alan tezkereye ön şartsız "evet" diyeceklerini belirten Bahçeli, "Herkes tarafını belirlemelidir, muhalefet partileri sarsak ve sancılı bir duruştan uzak durmalıdır. Terörle mücadelenin aması, fakatı, eğeri olmaz, olamaz. CHP samimi olmalıdır, dürüst olmalıdır, duyarlı olmalıdır, İP ise hem nalına hem de mıhına vurmaktan derhal kaçınmalıdır." değerlendirmesinde bulundu.
Bahçeli, 30-31 Ekim 2021'de Roma'da düzenlenecek G-20 Zirvesi'nde ABD ve Türkiye arasındaki anlaşmazlığa neden olan sorun alanlarının, iki ülke liderleri arasındaki temas ve görüşmelerle hafiflemesinin, çözüm kulvarına girmesinin başlıca temennisi olduğunu vurguladı.
Türkiye'nin çok cepheli sürdürdüğü mücadeleyi sekteye uğratmak için dönem dönem sivri açıklamalar yapan TÜSİAD'ın, başkanı vasıtasıyla gündeme taşıdığı haksız ve mesnetsiz eleştirilerini de esefle karşıladıklarını dile getiren Bahçeli, "Artık hükümetlerle uğraşma alışkanlığından, vesayet odağı gibi davranmaktan vazgeçmelerini samimiyetle bekliyorum. TÜSİAD kendi işine bakmalı, milletin vermediği bir yetkiyi kullanma gayretkeşliğine kesinlikle heves etmemelidir." ifadesini kullandı.