Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, en uzun koalisyonun 3.5 yıl sürdüğünü, 16 ay süren bile bulunduğunu belirterek, “Bunlardan fayda bekliyorsak, boşuna bekliyoruz” dedi. Azınlık hükümetine karşı olduğunu ancak ülkeyi seçime götürecek geçici bir azınlık hükümetinin “mümkün olduğunu” belirten Erdoğan, “Koalisyon görüşmelerinden olumlu sonuç çıktı çıktı. Çıkmadığı takdirde, milli iradeye müracaat edelim ki, şu andaki durumdan bir an önce kurtulmuş olalım” diye konuştu. HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş’ı ağır biçimde eleştiren Erdoğan, “Bunlarda ne haya ne edep var. Bu zata şunu sormak lazım, ‘ABD ve AB’nin terör listesinde olan bir örgütü sen terör örgütü olarak ilan edebiliyor musun?’” diye konuştu. Çözüm sürecinin istismar edildiğini de belirten Erdoğan, “Bedelini son seçimde ağır ödedik” ifadelerini kullandı. Operasyonların süreceğini vurgulayan Erdoğan, gözaltına alınanların serbest bırakılmasına dikkati çekerek “İç Güvenlik Yasası çıkmış olmasına rağmen gözaltına alınanlar bir kapıdan girip diğer kapıdan çıkabiliyor. Yargı üzerine düşeni yerine getirmelidir” diye konuştu.
Çin ziyaretini tamamlayan Erdoğan, gazetecilerin sorularını yanıtladı.
“Terörist” diyebiliyor mu?
PKK’yla ilgili dünya liderleri ne diyor?
Şu ana kadar Sayın Obama, Hollande, Putin, Suudi Kralı Selman bin Abdülaziz ile görüşmem oldu. Katar Emiri’yle Ürdün Kralı’yla görüştüm, İtalya Başbakanı Renzi aramıştı, Irak Cumhurbaşkanı ile temas ettik. Başbakanlar düzeyinde de Sayın Davutoğlu’nun yaptığı görüşmeler var. Bu ülkelerin tamamı DAİŞ ve PKK da dahil olmak üzere teröre karşı verdiğimiz mücadelede bizi desteklediklerini belirtiyor. NATO ile attığımız adımlar var. Olağanüstü toplantıdan müspet karar çıktı. Attığımız adımlara saygı duyduklarını söylediler. Bu süreçtir demiştik. DAİŞ’ten PKK’ya kadar tüm terör oluşumlarını hedef alan bir süreç. Bu çerçevede gerek sınır ötesi gerek içerde operasyonlarımız devam etti, devam ediyor ve edecek.
Şu anda askerlerimize ve polisimize yönelik, uykudaki ve evindeki iki polisin şehit edilmesi, babasıyla telefon görüşmesi yapan bir askerin şehit edilmesi, hanımıyla evine dönen binbaşının çapraz ateşe tutulmak suretiyle şehit edilmesi gibi haince saldırılarla karşı karşıyayız. Terör örgütü ve yandaşları Suruç’taki saldırıyı dahi farklı yerlere çekme gayretinde. Cumhurbaşkanlığı makamını dahi bununla ilintilendirmeye kalkışıyorlar. Bunlarda ne haya var ne edep! 6-8 Ekim olaylarında, şu anda sözüm ona milletvekili olan kişinin yaptıkları ortada. 50 Kürt vatandaşımız hayatını kaybetti. Ölen de öldüren de Kürt! Şimdi dokunulmazlığın kaldırılması ve benzeri yaklaşımlarla kendileri farklı bir oyunun içine giriyorlar. Kararı parlamento verecek. Bu zata şunu sormak lazım, ‘ABD ve AB’nin terör listesinde olan bir örgütü sen terör örgütü olarak ilan edebiliyor musun?’ Tam tersine bunlar Suriye de dahil olmak üzere terör yapılanmalarına sahip çıkma peşindeler.
Şırnak’tan yine 3 şehit haberi geldi...
Bu saldırılar PKK’nın vahşetini açıkça ortaya koyuyor. Karşılıksız bırakılmayacaktır. Diyarbakır’ın Çınar ilçesinde bir polisimizi, Şırnak’ta üç askerimizi kaybetmek bizleri derinden üzmüştür. Şehitlerimize rahmet, ailelerine ve milletimize sabır diliyorum. Terörü minimize etmek konusunda kararlıyız.
Son seçimde ağır bedel ödedik
Tüm bu yaşananlardan çözüm süreci nasıl etkilenir?
Biz bu yola çıkarken ‘demokratik açılım’ diye çıktık. ‘Milli beraberlik ve kardeşlik’ dedik. Çözüm süreciyle de taçlandıralım istedik. Ama ne yazık ki süreci istismar edenler çıktı. Bedelini son yapılan seçimlerde ağır ödedik. ‘Sandıklarda tehdit yoktu, sıkıntı yaşanmadı’ iddiaları doğru değil. Tehdit vardı, bizzat gelip anlatanlar oldu. Muhtarlardan dinledik. Büyükşehirlerde bile kısmen yaşandı. Yakılan, yıkılan parti merkezleri oldu. Artık mızrak çuvala sığmıyor. Dolayısıyla bundan sonra çözüm sürecinin istismarına müsade edilmemeli. Önemli olan içeriktir, temel hak ve özgürlüklerdir. 10 yıllardır görülmeyen her türlü özgürlüğü sağladık. Ret, inkar ve asimilasyon politikalarını kaldırdık. Bunlar kolay şeyler değildi. ‘Bir saatlik Kürtçe yayın mı yapılsa?’ tartışması yapılırken biz tam gün Kürtçe yayın yapan TRT Şeş’i kurduk. Anadolu’da değiştirilmiş olan yer isimlerinin yeniden kullanılmasına imkan sağladık. Ama yetinmeyip bölgeyi ayırma peşinde koşanlar varsa hiç kusura bakmasınlar. Bizler vatanımızın bölünmezliğine sahip çıkmak zorundayız. Bundan kesinlikle taviz vermeyiz. 78 milyon tek milletiz. Sadece Türkler yok bu kavramın içinde. Bu milletin tek bayrağı var, tek vatan 780 bin kilometrekare. Bu vatan üzerinde operasyona müsade edemeyiz. Ayrımcılığa müsade etmeyiz. Dördüncüsü tek devlettir.
Devlet içinde devlet olmaz. Nitekim paralel devlete müsade etmedik.
İşte şimdi Kuzey Suriye’de olan da yine tek devlete karşı bir girişimdir. En doğudan Akdeniz’e kadar bir koridor oluşturma gayreti içindeler. DAİŞ, Cerablus’ta bu hesapların önünde onlara bir mania teşkil ediyordu, bu nedenle bir mücadeleye girdiler. Ancak Türkiye iyi terörist, kötü terörist şeklindeki bir oyuna müsade etmeyecektir, terörist teröristtir.
Teröre bakışımız aynı
Yatırım alanlarını görüştüklerini, Türkiye-Çin üniversitesi kurulmasını teklif ettiğini ve olumlu yanıt aldığını anlatan Erdoğan, demiryolları projeleri dışında Çin’in 3. nükleer santral gibi projeye de talip olduğunu söyledi. Çin İslam Cemiyeti’ni de kabul ettiğini belirten Erdoğan “Çin’de 35 bin cami, 40 bin din adamı olduğunu söylediler. İbadetler konusunda rahat olduklarını söylediler. Onlara ‘aranızdaki birlik ve beraberliğinizi koruyun, güçlü bir Çin devletinin içinde, güçlü bir toplum olarak durumunuzu güçlendirin, muhafaza edin’ tavsiyesinde bulundum” dedi. Erdoğan, görüşmelerde Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nin de gündeme geldiğini, Türkiye olarak Çin Halk Cumhuriyeti’nin birliğine, beraberliğine kastedecek her türlü harekete karşı olduğunu ve terörle mücadele konusunda aynı fikirleri paylaştıklarını söyledi. Erdoğan, Çin’in de Türkiye’nin hassasiyetlerini göz önünde bulundurduğunu örneğin 1915 olaylarıyla ilgili Erivan’daki etkinliklere sadece maslahatgüzar seviyesinde katıldığını ifade etti.
Bunlar birbirinin dostu
(PYD Başkanı Salih Müslim’in Esad’ın ordusuna katılabileceğini ilan etmesi): Buna hiç şaşırmadım. Esed eskiden Kürtlerin varlığını dahi kabul etmiyordu. Pasaport ve hatta nüfus cüzdanı vermiyordu. Aynı şeyi Müslüman Kardeşler’e de yapıyordu. O zaman Kürtlerle de Müslüman Kardeşlerle de silahlı çatışma yoktu. Ancak ne zaman iç savaş başladı Kürtleri yanına çekmek için farklı adımlar attı. Salih Müslim hapisteydi. O zamanlar DAİŞ yoktu. DAİŞ, El Kaide’den doğmadır. Ellerinde ağırlıklı olarak Batı’nın silahları var. Bu düşündürücüdür. Petrolü de Esed’e satıyorlar. Böylece kendileri finanse ediyorlar. Dünyadaki ne kadar itilmiş kakılmış tip varsa onlar orayı antrenman alanı olarak görüyor. Türkiye’ye girişini yasakladığımız 16 bin kişi var. 1600 kişiyi sınırdışı ettik. Ancak Avustralya’dan, Fransa ve İngiltere’den gidenler var. Bizden ve Kafkaslar’dan gidenler var. Bu noktada bizim duruşumuz önem arzediyor. ‘Artık bıçak kemiğe dayandı’ dedik ve operasyonlar başladı. Önümüzde koalisyon güçleriyle birlikte sürdüreceğimiz bir süreç var. Esed’in PYD ile birleşmesi bizim için anormal değil, bunlar bir birinin dosturur. Başka dostları da var, bundan da şüpheniz olmasın. Lübnan ve İran’dan da gelenler var. Esed’in sonuna kadar arkasındayız diyen ülkeler bile var.
Çin’de Suriye konusu gündeme geldi mi?
Evet. Yaklaşımlarını olumlu buldum ve kendileri terör konusunda çok çok hassaslar. ‘Destekleri bekliyoruz’ dedik. BM Güvenlik Konseyi’nin 5 üyesi ile ben görüştüm hükümet başkanları nezdinde, Ahmet Bey görüştü. Merkel ve Cameron ile Ahmet Bey görüştü. Bakanlar Kurulu kararı yürürlüğe girdi. Obama ile görüştüm. Üslerin koalisyon güçlerine açılması süresi ve şeklini Dışişleri belirleyecek ve adımlar atılacak. İlk etapta hedef DAİŞ. Bu hedefi halletmeden diğer adımları atmak işi zorlaştırır. Koalisyon güçlerinde İslam dünyası da olmalı. Suud, Katar ve Ürdün’ün bu ittifakta olmasını istiyoruz. Bu üç ülke hazır. İngiltere ve ve Fransa’nın olmasını talep ettik. Onlar da varlar. Aslolan, neticede Suriye’de bir geçiş hükümeti yönetiminin oluşmasını sağlamaktır. Esed’in başında olduğu bir Suriye’de bu tabii ki mümkün olmaz.
Terör saldırılarında hükümetin kurulamamış olmasının etkisi var mıdır?
Hayır, sanmıyorum. Koalisyon olup olmayacağı görülecek. Ama son 20-30 yıla bakınca en uzun süreli koalisyon 3.5 sene sürmüş. 16 ay süren bile var. Bunlardan ülkemiz için fayda bekliyorsak boşuna bekliyoruz. İstikrar ve güven olmazsa yatırım gelmez. Koalisyon görüşmelerinden olumlu sonuç çıktı çıktı. Çıkmadığı takdirde, hemen milli iradeye müracaat edelim ki, tekrar kararı millet versin ve böylece de şu andaki durumdan bir an önce kurtulmuş olalım.
Azınlık hükümetine karşı mısınız?
Benim karşı olduğum kalıcı azınlık hükümetidir. Seçime götürmek kaydıyla bir azınlık hükümeti pekala mümkündür. Kendisine görev verilen bir partiye diğer bir partinin veya partilerin dışarıdan destek vermesi suretiyle oluşturulacak bir azınlık hükümeti ülkeyi seçime götürebilir.
Operasyonlarla ilgili İran’ın Türkiye’yi uluslararası hukuka duyarlı davranmaya çağırmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bizim attığımız tüm adımlar uluslararası hukuka uygundur. Nitekim Irak’ta yaptığımız operasyonlarla ilgili olarak Irak Cumhurbaşkanı ile görüştük. BM, NATO ve müttefiklerimizi de bilgilendirdik.”
Sandık güvenliği için yeni önlemler alınabilecek mi? Taşımalı sistem gündeme gelebilir mi?
Yüksek
Seçim Kurulu (YSK) bunları değerlendirir diye düşünüyorum. Taşımalı sistem sandık güvenliği için önem arz ediyor. Yüzbinlerce öğrenciyi okullara taşıyan bir ülkede bizim bunu başaramamak gibi durumumuz olamaz. Ancak başka sorunlar da var. Örneğin son operasyonlarda bini aşkın kişi gözaltına alındı. Ne var ki, İç Güvenlik Yasası çıkmış olmasına rağmen gözaltına alınanlar bir kapıdan girip diğer kapıdan çıkabiliyor. Bunlar da teröristi cesaretlendiriyor. Yasama ve yürütme üzerine düşen adımları atıyorsa yargı da üzerine düşeni yerine getirmelidir.