30.05.2017 - 14:54 | Son Güncellenme:
MECLİS ARAŞTIRMA KOMİSYONU BAŞKANLIĞINA
SORU 1 : 15 Temmuz 2016 günü MİT'ten gelen istihbaratta MİT'e yönelik bir operasyondan söz edildiği, bunun mahiyeti üzerine MİT Müsteşarı ile görüşme yaptığınız ifade edilmektedir. Kamuoyuna intikal eden bu bilgilerden hareketle nasıl bir kanaate ulaştınız ve hangi önlemleri aldınız?
CEVAP 1: Tarafıma tevcih edilen sorular için gerekli cevaplar savcılık ifademde mevcut olmakla birlikte, komisyonunuzca yöneltilen soruları bir kez daha aşağıda cevaplarken, o talihsiz gecede şehit olan sivil, polis, asker tüm vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet, ailelerine başsağlığı, gazilerimize acil şifalar diliyorum.
15 Temmuz tarihinde öğleden sonra makam odasında çalışırken, Genelkurmay II nci Başkanı Orgeneral Yaşar Güler yanıma gelerek;
- "Sayın MİT Müsteşarının telefon ile kendisini aradığını, - Bir binbaşının müsteşarlığa gittiğini ve bir takım bilgiler verdiğini, - Önemine binaen konunun teferruatını anlatması için Müsteşar Yardımcısını Genelkurmay Karargâhına göndermek istediklerini,
- Daha sonra, MİT Müsteşar Yardımcısının Gnkur. II nci Başkanının makamına geldiğini,
- MİT Müsteşar Yardımcısının kendilerine bilgi vermek için müracaat eden Kara Pilot Binbaşının “O gece bir faaliyet olacağını ve MİT Müsteşarının alınacağını” bildirdiğini söylediğini ve müteakiben MİT Müsteşar Yardımcısının Genelkurmay Karargâhından ayrıldığını” söyledi. Konunun ehemmiyetine binaen, derhal telefonla MİT Müsteşarını arayarak Genelkurmay Karargâhına davet ettim. Ben, YAŞ çalışması için Genelkurmay Karargâhında bulunan Kara Kuvvetleri Komutanı ve Gnkur2'inci Bşk ile görüşürken Sayın MİT Müsteşarı Genelkurmay Karargâhına geldiler. MİT Müsteşarı; olayı tekrar anlattı ve bir Kara Pilot Binbaşının MİT Müsteşarlığına gelerek “Beni dün izinden çağırdılar. Bugün sabah birliğime katıldım. Önce Tabur Komutanımla görüştüm. Sonra Tabur Komutanımla birlikte bir Albayın yanına gittik. Albay “Bu gece bir uçuşumuz olacak ve sonunda da Hakan Fidan'ı alacağız." dediğini ve ilaveten ihbarcının MİT tarafından tanınmadığını, dolayısıyla bilginin teyit edilemediğini bu nedenle Gnkur. II nci Bşkını haberdar ettiklerini söyledi. Konuşmalar sonrasında ihbar edilen olayın daha büyük bir planın parçası olabileceği mütalaa edildi. Öncelikle saat 18.30’da Silahlı Kuvvetler Komuta Harekât Merkezine (SKKHM) Ankara hava sahası ile birlikte tedbiren tüm Türkiye hava sahasında bulunan askeri helikopter ve uçakları da kapsayacak şekilde “havada bulunan askeri uçak ve helikopterlerin üslerine dönmesi, yeni kalkışlara da izin verilmemesi” direktifini verdim. Daha sonra emrimin 19.06’da Hava Kuvvetleri Komutanı ile Hava Kuvvetleri Komutanlığına ve başta helikopterlerin bulunduğu Kara Havacılık Komutanlığı olmak üzere diğer ilgili adreslere ulaştığını öğrendim.
(Kara Kuvvetleri Harekat Merkezi, Kara Havacılık Komutanlığı Harekat Merkezi, Deniz Kuvvetleri Harekat Merkezi, Hava Kuvvetleri Harekat Merkezi, Jandarma Genel Komutanlığı Harekat Merkezi, Özel Kuvvetler Komutanlığı Harekat Merkezi, Başbakanlık Koordinasyon Merkezi, Devlet Bilgi Koordinasyon Merkezi).
SORU 2 : MİT'ten size ulaşan istihbarat bir darbe girişimi kuşkusu yönünde mi yoksa MİT'e yapılacak bir operasyon muydu?
CEVAP2: Bu soruya ilişkin açıklama Cevap-1'de verildiği üzere MİT'ten gelen istihbaratta darbe söz konusu olmayıp MİT Müsteşarına karşı yapılacağı iddia edilen bir operasyon ile ilgiliydi. Ancak son zamanlarda adam kaçırma, suikast gibi bazı kişilere operasyon yapılacağı hakkında duyumlar alınmaktaydı. Bu duyumlarla ihbar konusu olay birlikte değerlendirildiğinde daha büyük bir planlama olabileceği şüphesiyle yukarıda belirtilen tedbirler alınmıştır.
SORU 3 : Istihbarati bir darbe girişimi/kalkişma olarak degerlendirdiniz mi? Bu değerlendirmeyi yaptıysanız gerekli önlemlerin alınması için Kuvvet Komutanlarına bildirdiniz mi? Bu istihbarat ile ilgili Sayın Başbakan ve Sayın Cumhurbaşkanı ile ya da özel kalemleri ile bir görüşmeniz oldu mu? Olayın tüm yönleriyle aydınlatılması için bu konuda size ulaşan bilgiler ve aldığınız tedbirlerle ilgili bilgi verebilir misiniz?
CEVAP 3: Bu soruya ilişkin açıklama Cevap-1 ve 2'de yapılmıştır.
SORU 4 : Genelkurmay Başkanlığı'nın MİT'ten gelen istihbarat üzerine alınan tedbirler kapsamında yaptığı “Türk hava sahasını askerî uçak ve helikopterlere kapatmayı ve havadakileri indirme emrinin Silahlı Kuvvetler Komuta Harekât Merkezi Amiri vasıtasıyla verildiği” şeklindeki açıklaması çerçevesinde, Türk hava sahasının kapatılması emrini doğrudan Hava Kuvvetleri Komutanı'na ve Muharip Hava Kuvvetleri Komutanı olan Korgeneral Mehmet ŞAN VER'e doğrudan iletiniz mi? İletmedinizse niçin? Emrin, doğrudan Mehmet ŞAN VER'e iletilmesinin önemli bir zaman kazancı olacağı ifade edilmektedir. Bu denli önemli bir olayda doğrudan sorumlu komutanların aranmaması TSK'nın hiyerarşik yapısı ve emir komuta sistemi açısından mümkün müdür?
CEVAP 4 : TSK'da birlik ve karargâhlar arası haberleşme ve bilgi alışverişi için temel ve en hızlı mekanizma harekât merkezleridir. Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri Komutanlıklarının dışarda bulunan birlikleri/uçakları/gemileri için en hızlı, en güvenilir ve en etkili iletişim mekanizmasıdır. a. TSK tarafından yürütülen cari askeri faaliyetler, yürürlükteki mevzuat, düzenleme ve emirler doğrultusunda, 24 saat esasına göre:
- Genelkurmay Başkanlığı seviyesinde, Silahlı Kuvvetler Komuta Harekât Merkezi (SKKHM), - Kuvvet Komutanlıkları (Kara, Deniz, Hava), Jandarma Genel Komutanlığı, Sahil Güvenlik Komutanlığı ve Özel Kuvvetler Komutanlığı Harekât Merkezleri, - Müstakil Alay"Taburseviyesine kadar tüm ast birliklerde kurulu Harekât Merkezleri tarafından sevk ve idare edilmektedir.
-SKKHM, Genelkurmay Başkanı adına, 72 saatlik (Dün, bugün ve yarın) süreyi kapsayan zaman dilimindeki tüm cari askeri faaliyetleri, diğer harekât merkezleri ile koordineli olarak yürütür. Harekât merkezleri, kendi komutanları adına emir komuta hiyerarşisi içerisinde ve 24 saat esasına göre kesintisiz işlem yürütecek şekilde iletişim ve bilgi sistemi alt yapısı ile donatılmıştır. Bu sistem sayesinde, cari tüm askeri faaliyetler; etkin bir şekilde, kesintisiz ve başarı ile yürütülmekte, bu yapı TSK emir ve komuta sisteminin esasını oluşturmaktadır. Bunun en somut örneği olarak; 15 Temmuz 2016 günü, “Havadaki askeri uçak ve helikopterlerin meydanlara indirilmesi” emri SKKHM’ne verilmiş ve bu emir en hızlı şekilde ilgili tüm komutanlıklara iletilerek, o an itibariyle havada bulunan uçak ve helikopterler (33 uçak ve helikopter) gecikmeksizin meydanlarına indirilmiştir. Saat 18.30’da SKKHM’ne verdiğim emir 19.06’da ilgili harekât merkezlerine ve bizzat İstanbul’da bulunan Hava Kuvvetleri Komutanı Abidin ÜNAL’a da ulaşmış ve 19.26 itibariyle işlemler tamamlanmıştır. Alınan raporlar ve ceride kayıtları bu hususu teyit etmektedir.
-Ayrıca, alman bilgi helikopterler tarafından bir eylem yapılabileceği yönünde olmasına rağmen; Kara Kuvvetleri başta olmak üzere Hava Kuvvetleri ve Deniz Kuvvetleri ile Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı uçak ve helikopterlerinin an itibariyle havada olabileceği veya herhangi bir nedenle kalkış yapabileceği değerlendirilerek direktifin kapsamı tedbiren genişletilmiştir. Bu meyanda, ilgili tüm komutanlıklar ile en hızlı irtibat ve koordinasyonu sağlayarak süreci en etkin şekilde takip edebilecek tek merkez SKKIIM’dir. Bu olayda bu husus açıkça görülmüştür.
-Özetle ve en basit şekliyle ifade etmek gerekirse; SKKHM, verilen bir emri en kısa sürede en güvenli ve etkili şekilde Türkiye’nin en uç noktasındaki birden fazla birliğe/üsse/hava meydanına/hava araçlarına/gemilere kadar ulaştıran en süratli ve etkili bir araçtır. Dolayısıyla direktifin, Hava Kuvvetleri Komutanı’na ve Muharip Hava Kuvvetleri Komutanına zamanında iletilmesi konusunda herhangi bir tereddüt bulunmamaktadır. Bugüne kadar Muharip Hava Kuvvetleri Komutanına operasyonel bir emri ilettiğim vaki ve söz konusu değildir. Böyle bir usûl ve teamül de yoktur.
-Söz konusu emrim aynı zamanda ve aynı yöntemle ilgili/yetkili diğer merkezlere de zamanında ulaştırılmıştır.
SORU 5 : Görev süreniz içerisinde, FETÖ/PDY örgütünü güvenlik açısından tehdit olarak gören herhangi bir rapor ya da bilgi size sunuldu mu? TSK içinde FETÖ/PDY örgüt mensupları olduğunu tespit ettiniz mi? Bu konuda istihbari çalışma için MIT’ten talepte bulundunuz mu? Bunların dışında nasıl bir girişiminiz oldu? Bu örgütle mücadele kapsamında herhangi bir girişiminiz oldu mu?
CEVAP 5 : Bilindiği üzere TSK sadece FETÖ ile değil her türlü aşırı akım ile mücadele içinde olmuştur.
Devletimizin bir süredir FETÖ/PDY ile yürüttüğü mücadele bizim de kurumsal olarak azami dikkat ve hassasiyetle içinde yer aldığımız bir mücadeledir.
Bu çerçevede YAŞ’ta değerlendirmeye girecek bütün general/amiraller, tüm kurmay ve sınıftan albaylar, hassas kaynak ve iltisak araştırması kapsamında MİT’e ve EGM’ye sorulmak suretiyle devletin ilgili makamlarından elde ettiğimiz bilgiler doğrultusunda kapsamlı, ciddi ve titiz çalışmalar yapılmıştır.Bunlara ilave olarak, yapılan çalışmalar Kuvvet Komutanları ile paylaşılarak kendi personeli ile ilgili yazılı kanaat ve değerlendirmeleri alınmış ve Kuvvet Komutanları ile bire bir görüşülerek, emekliye sevk edilecekler, göreve devam edecekler ve terfi ettirilecekler üzerinde detaylı çalışmalar yapılarak en iyi sonucu alabilmek için her türlü gayret gösterilmiştir.
SORU 6 : MİT Müsteşarı tarafından olağanüstü bir ihbar iletilmesi sonucu bazı tedbirler aldığınız değerlendirilmektedir. Bu konuya açıklık getirir misiniz? Gelen ihbar neydi? Hangi tedbirleri aldınız?
CEVAP 6 : Bu soruya ilişkin açıklama Cevap-1 ve 2’ de yapılmıştır.
SORU 7 : FETÖ’nün en önemli hedeflerinden birisinin TSK olduğu kamuoyunda sürekli gündemdeydi. FETÖ’nün TSK’ya sızmasının fark edilemeyişinin sebebi kanaatinizce nedir?
CEVAP 7: FETÖ/PDY’nin tarafımızdan fark edilmemesi söz konusu değildir, tabi ki fark edilmiş ve hatta en üst seviyede risk olarak tanımlanmıştır. Bu kapsamda alman tedbirler 5’inci soruya verilen cevapta ayrıntılı olarak izah edilmiştir.
Ayrıca yakın geçmişe kadar bu yapılanma (FETÖ) ve dini motifli hareketin tüm kamuoyunca malum olduğu bir gerçektir. Bu yapılanmanın devletin sivil, asker ve polis tüm kurumlarına uzunca bir süredir yavaş ve sistematik bir şekilde kendisini gizlemek suretiyle sızarak, işi bir darbe ile seçilmiş hükümeti devirmeye, TSK’yı ve Türkiye’yi kontrol altına alma noktasına getirmeye cüret etmesi, devletin diğer kurumlan da dâhil pek çok kimsenin beklemediği bir durumdu.
Ancak, yakın geçmişte yaşanan gelişmelerin (07 Şubat, MİT tırları ve 17-25 Aralık vb.) böyle bir hainliğin varlığının somut bir şekilde ortaya çıkmasını sağlamasıyla birlikte, yukarıda 5’inci soruya verilen cevapta ifade edilen tedbir ve çalışmalarımız tereddütsüz olarak alınmış ve uygulanmış ve TSK’nm kendi içerisindeki hainleri temizleme gayretleri en üst seviyeye çıkarılmıştır. Genelkurmay Başkanlığı görevine başladığım günden itibaren etkili ve süratli kararlar alınmasına çalışılmıştır. Bu konuda Kuvvet Komutanlarına ve ilgili personele müteaddit emirlertarafından verilmiştir.
SORU 8 : Darbe girişiminde sizin etkisiz hale getirilişiniz, Akıncı Üssü'ne götürülmeniz ve Çankaya Köşkü'ne getirilişinizi anlatır mısınız? Zorla götürülme sırasında boğazınızın kemerle sıkılması ve görüntülere yansıyan yaralanma iddialarına ne dersiniz? Bir kurtarma operasyonuyla mı kurtarıldınız, darbecilerin başarılı olamayacaklarını anladıktan sonra sizi serbest bırakmalarıyla mı serbest kaldınız? Akıncı Üssü'nden nasıl çıktığınızı anlatır mısınız?
CEVAP 8 : Odamda çalışmakta iken zorla alıkonuldum. İçeriye girenlerden birisi ayağa kalktığım esnada beni iterek sandalyeye oturmamı sağladı ve o sırada arkadan bir başkası elinde el havlusu tarzında bir şeyle hem ağzımı hem burnumu kapatarak nefes almamı engelledi. Bu esnada kolunu boğazıma doladı ve sıktı, muhtemelen boğazımdaki yara bu esnada oluştu. Ellerimle burnumu açmaya çalışırken bir başkası ise plastik kelepçeyi bileklerime taktı. Kelepçe özellikle sol bileğimi aşırı sıktı ve yaraladı. Bu arada tekrar bağırmaya başladım ve kelepçeyi açmalarını istedim. Bunun üzerine tahminen Mehmet DİŞLİ'nin onayıyla ağzı kör bir komando bıçağı ile kelepçeyi kesmeye çalıştılar, fakat kesemediler. Tekrar bağırmam üzerine epey uğraştıktan sonra kesmeyi başardılar. Bu mücadelenin ardından çok kısa bir süre sonra kendini misafir koltuklarının olduğu yerde otururken buldum.
- Tüm bu yaşananlar esnasında hareket özgürlüğümü kaybetmekle birlikte konuşma özgürlüğümü sonuna kadar Komutan tavrı içinde sürdürdüm.
- Darbe girişiminin başladığı saatten itibaren sabah Akıncı Üssü'nden ayrıldığım saate kadar hiçbir pazarlık söz konusu olmadı, bunun yerine gayet açık, sert, öfkeli yorumlarımı sürekli ifade ettim. Türkiye'yi Suriye'ye, Mısır'a çevirdiklerini, Balkan Savaşı'ndan beter ettiklerini, hendeklerdeki asker-polis kardeşliğini tahrip ettiklerini sabaha kadar birçok kez tekrar ettim.
- İlk andan itibaren her şeyi göze alarak veya hiçbir kazancı-kaybı düşünmeden darbecilere şiddetle karşı çıktım ve yaptıklarının çok büyük bir yanlış olduğunu, bu işten derhal vazgeçmeleri gerektiğini, yanlış yolda olduklarını tekrar tekrar söyledim.
- Hatta Emir Subayımın Genelkurmay makam odasında alnıma silah dayadığı anda dahi inandıklarını ve karşı görüşlerini tavizsiz olarak söyledim, bu işe son vermelerini ve teslim olmalarını defaatle telkin ettim.
Sayın Cumhurbaşkanımızın, Sayın Başbakanımızın konuşmalarının ve nihayet Sayın Cumhurbaşkanımızın Atatürk Havalimanında toplanan kalabalığa canlı yayında yapmış oldukları hitabın, darbeci hainlerin bütün ümitlerini yok ettiğini değerlendiriyorum, Ümitleri yok olan darbecilere sabah 08:00 civarında sabaha kadar söylediğim hususları bir kez daha tekrarlayarak “Kendilerinin battığını, bir erkeklik yapıp daha fazla insanın zarar görmesini önlemek üzere bu rezaleti durdurmalarını ..." ifade ettim, Sabaha kadar birçok kez beni Sayın Cumhurbaşkanı ile Sayın Başbakan ile telefon ile görüştürmelerini, bu hareketi durdurmalarını, güneş doğmadan birlikleri kışlalarına döndürmelerini, böylece rezilliğin bitirilmesini söylemiştim. Ancak görüştürmemişler ve men fur girişimlerini durdurmamışlardı.
Bu sefer, başarılı olamayacaklarını anlayan darbeciler, cep telefonu vasıtasıyla beni Sayın Başbakan ile görüştürdüler. Sayın Başbakanımıza hiçbir pazarlık söz konusu olmadan, askeri savcı, cumhuriyet savcısı, polis ve inzibata teslim olacaklarını ifade ve kabul ettiklerini söyledim.
Üssün bombalanmaya başlamasıyla birlikte yaptıkları hainliğin içinden çıkılmaz bir hâl aldığını gören darbeciler, beni serbest bırakmaya mecbur kalmışlar ve sonrasında bir helikopterle Başbakanlığa götürmüşlerdir.
SORU 9 : Akıncı Üssü'nden Çankaya Köşkü'ne geldiğinizde yanınızda darbeci General Mehmet DİŞLİ'nin de bulunduğu görülmektedir. Mehmet DİŞLİ, ifadesinde “Ben başından itibaren Sayın Genelkurmay Başkanı'nın yanındaydım. Bu işin tarafı değil mağduruyum. Beraber başından sonuna kadar krizi yönettik. En son, kendisiyle Çankaya'ya Sayın Başbakan'ımızın talimatıyla gittik. Oradan da krizin kapanmasını birlikte yönettik.” şeklindeki sözleriyle Sayın Başbakan tarafından çağrıldığını iddia etmektedir. Sizi taşıyan helikopter pilotu da darbecilikten tutuklandı. Bu hususlara açıklık getirir misiniz?
CEVAP 9: Bir önceki cevapta da ifade ettiğim üzere, darbeciler bu noktada artık bir şey başaramayacaklarını sanırım gördüler ve sizi görüştüreceğiz dediler. Bir cep telefonu getirip Sayın Başbakan ile görüştürdüler. Daha sonra bir araçla helikopter pistine gittik. Bir çok helikopterin olduğu pistte yoğun bir hareketlilik vardı. İşaret ettikleri bir helikopteri çalıştırdılar. Fakat içlerinden birisi “üsten kalkan helikopterlere ateş edilebileceğini” söyleyince, “Genelkurmay Başkanın içerisinde olduğunun belirtilmesi gerekir" gibi bir şey söylendi. Hatta helikoptere binerken, Mehmet Dişli'ye “Sen de kal” dediğim halde, bu hususu belirterek “ben telefon ile irtibat kuracağım” dedi. Helikopter hareket ederken telefon ile bu durumu bir yerlere iletti. Helikopter havadayken de bir yerler ile irtibat halindeydi. Helikopterin Çankaya Köşkünde Başbakanlığa inmesinden sonra Başbakanlık Müsteşarı tarafından karşılandım ve müteakiben Başbakanlık binasına girdik. Müsteşar Bey ile başbaşa iken, bana peşimden gelenin kim olduğunu sordu, cevaben: Mehmet Dişli olduğunu söyledim ve yaşadığım olayları kısaca özetleyerek onun da göz altına alınmasının uygun olacağını değerlendirdim. Zaten bilahare gözaltı işlemi yapıldığını öğrendim.
SORU 10 : Komisyonumuzun çalışma alanıyla ilgili başkaca tespit ve önerileriniz var mıdır?
CEVAP 10 : FETÖ/PDY silahlı terör örgütü, hiç kimsenin tahayyül edemeyeceği gözü dönmüşlük ve alçaklıkla; sivil insanları katletme, TBMM'yi bombalama, kendi silah arkadaşlarına ve birliklerine taarruzda bulunma, emniyet birimlerini bombalama gibi akıl almaz eylemlere girişip, özellikle Güneydoğu'da bölücü terör örgütüne yönelik; siyaset kurumu, valilikler, emniyet teşkilatı, istihbarat ve silahlı kuvvetler ile mükemmel bir koordinasyon içerisinde başarılı sonuçlar elde etmekteyken, Türk Milletine ve Türkiye Cumhuriyeti hükümetine yönelik tertiplenen bu alçak darbe teşebbüsüyle tarihimize kara bir leke süirnınüiştüir. TSK'nın, şehit ve gazilerin kanı ve teri pahasına büyük kahramanlık ve fedakâirlıkla kazandığı haklı itibarın a bir giiinde kara bir leke siiren bu hainlerin yaptıklarının asla unutulmayacağına ve hak ettikleri en ağır cezayı alacaklarına dair inancın tanıdır.
Hulusi AKAR Orgeneral
Genelkurmay Başkanı