Siyasetİbrahim Kalın'dan Almanya'ya: Dar görüşlü ve yanlış...

İbrahim Kalın'dan Almanya'ya: Dar görüşlü ve yanlış...

06.06.2016 - 14:40 | Son Güncellenme:

Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı İbrahim Kalın, Almanya'ya yayınlanan bir gazeteye yazdığı makalede, parlamentosunda yapılan sözde Ermeni soykırımı oylamasına tepki gösterdi. Kalın, "Dar görüşlü ve yanlış" dedi.

İbrahim Kalından Almanyaya: Dar görüşlü ve yanlış...

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, "Ermenistan Kararı: Yasa dışı, yanlış ve zarar verici" başlığıyla Alman Frankfurter Allgemeine Zeitung gazetesi için makale kaleme aldı. Alman Federal Meclisinin (Bundestag) 2 Haziran Perşembe günü 1915 olaylarıyla ilgili kabul ettiği kararla sadece hukuku ihlal etmekle kalmadığını aynı zamanda dar görüşlü ve yanlış bir karar da verdiğini belirtti.

Haberin Devamı

"Alman Parlamentosu perşembe günü sadece hukuku ihlal etmekle kalmadı aynı zamanda dar görüşlü ve yanlış bir karar da verdi" ifadesini kullanan Kalın, Alman Parlamentosunun 1915 olaylarına dair Ermeni iddialarını tanıyarak Türkiye'nin, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın liderliğinde yorulmadan Türkleri ve Ermenileri diyalog yoluyla birbirine yakınlaştırma çabalarını görmemezlikten geldiğini kaydetti.
Türkiye ile Ermenistan arasındaki yakınlaşmanın ilk adımını, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, ortak bir tarih komisyonunun kurulması önerisi ile 2005 yılında dönemin Ermenistan Cumhurbaşkanı Robert Koçaryan'a gönderdiği mektubun oluşturduğunu anımsatan Kalın, "Türk ve Ermeni tarihçilerden bunun yanı sıra üçüncü ülkelerin uzmanlarından oluşacak komisyon elde ettikleri bilgileri uluslararası kamuoyu ile paylaşacaktı. Türkiye bu öneriyi geçen 11 yıl içerisinde birçok kez iletmiş olmasına rağmen Ermenistan bu çözüm önerisine hiç yaklaşmadı." ifadesine yer verdi.
Alman meclisinin kararının siyasi ve yasalara aykırı ve Türkler ile Ermeniler arasındaki barışma için zarar verici olduğuna işaret eden Kalın, makalesine şöyle devam etti:
"İlk etapta söz konusu bu kararın yasal bir dayanağının bulunmadığının anlaşılması önemlidir. Soykırım sözleşmesi, Almanya’nın etnik ve dini azınlıklara özellikle de Yahudilere yönelik vahşetlerinin gelecekte tekrarlanmayacağının garanti altına alınması için 1948 yılında Birleşmiş Milletler tarafından kararlaştırıldı. Türkiye bu sözleşmeyi 1950 yılında onayladı, yani Almanya’dan dört yıl önce. Sözleşme 1998 yılında, Ruanda Uluslararası Ceza Divanı'nın Jean-Paul Akayesu’nun müebbete çarptırmasıyla ilk kez kullanıldı. 1915 olaylarını soykırım olarak nitelemek, kanunsuz ceza olamayacağından (nulla poena sine lege), hukukun ilkelerine aykırıdır."
Kararın Avrupa hukukunun da ihlali anlamına geldiğini belirten Kalın, şunları kaydetti:
"Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Perinçek olayında, İsviçre ile ilgili 1915 olaylarını uluslararası hukuk uyarınca soykırım olarak nitelendirecek bir otorite olmadığı yönünde karar verdi. Türkiye’nin söz konusu kararın yasal zemininin bulunmadığı yönündeki bakış açısına, yasa tasarısının oylamasında ret oyu kullanan CDU’lu siyasi Bettina Kudla da destek vermektedir. Kudla oylama sonrasında, ‘Başka ülkelerde yaşanan olayların tarihi değerlendirmesini yapmak Alman Federal Meclisinin görevi değildir.’ açıklamasında bulundu."
Türkiye'nin Ermenistan ile daha sıkı şekilde çalışmak için 2007 yılında Erivan hükümeti ile müzakerelere başladığını da hatırlatan Kalın, "Bundan iki yıl sonra da heyetler diplomatik ilişkilerin yeniden oluşturulması için iki protokol üzerinde uzlaşmaya vardı. Türkiye evrakları zaman kaybetmeden onaylamak üzere parlamentoya iletti. Ancak Ermenistan Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan, 2010 yılının nisan ayında onay sürecini askıya aldığını ilan etti. Ne yazık ki Erivan ileriye doğru bir adım atma isteğine sahip değildir." ifadelerini kullandı.
Nihayetinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kamuoyu önünde Osmanlı Ermenilerinin acılarını alenen tanıyan ve ailelerine baş sağlığı dileklerini ileten ilk Cumhurbaşkanı olduğuna işaret eden Kalın, 2015’te ve 2016’da da benzer açıklamalar yapıldığını ancak Erdoğan’ın uzlaşmacı açıklamalarının Ermenistan tarafından reddedildiğini anımsattı.
Kalın, Türkler ile Ermeniler arasında barışın teşvik edilmesi bahanesiyle Bundestag’ın Erivan’ın ödün vermez tutumunu göremezden geldiğini ve haksız bir şekilde Türkiye’yi hedef aldığını bildirdi.
Ermenistan’ın mantıklı bir ilerleme hususundaki yetersiz ilgisinin mükafatlandırılmasıyla Almanya’nın Kafkasları daha da tehlikeli bir hale getirdiğini ifade eden Kalın, bunun yanında Almanya’nın Türkiye ile ilişkilerini de tehlikeye attığını vurguladı.
NATO ortağı ve gelecekteki Avrupa Birliği üyesi olarak Türkiye’nin Berlin ile işbirliğinin tüm önemli sorunların çözümünün anahtarı olabileceğine inandığına işaret eden Kalın, Almanya Başbakanı Angela Merkel’in mart ayında Avrupa lideri sıfatıyla Suriyeli mültecilerin Avrupa’ya yasal göçünün sağlanmasına ilişkin bir mekanizmayı yürürlüğe koyan ve yasa dışı yollardan gelen mülteci akınını durduran bir anlaşmada arabuluculuk yaptığını anımsattı.
"Ne yazık ki Bundestag, 1915 olaylarına ilişkin tartışmada benzer bir rol üstlenememiştir." ifadesini kullanan Kalın, alınan söz konusu kararın Berlin'in uyum ve çeşitlilik konularındaki sorumluluklarına ilişkin soruları da beraberinde getirdiğini kaydetti.
Almanya’nın siyasi, ekonomik ve kültürel yaşamına değerli katkılar sağlayan milyonlarca Türkün perşembe günü haksız yere itham edildiğine dikkati çeken Kalın, "Alınan karar Türk toplumunun Alman hükümet ile olan ilişkilerine ağır hasar vermiştir. Federal Meclisin tartışmalı kararı, bir kez daha tarihin politize edilmesinin faydadan çok zarar getirdiğini göstermiştir." değerlendirmesinde bulundu.
Ancak uluslararası toplumun Türkiye’nin planında birleşmesi durumunda bu konuda bir umudun bulunduğuna işaret eden Kalın, makalesini şöyle tamamladı:
"Ermenistan vakit kaybetmeden, Türkiye’nin bir tarihçi komisyonu kurulması yönündeki teklifini kabul etmeli ve iki taraflı protokolün onay sürecini çözüme bırakmalı. Osmanlı dönemindeki Ermenilerin ailelerinin yakınlaşabilmek ve ileriye doğru hareket edebilmek için Erivan’a ihtiyacı var. Almanya, Türkiye’yi yanlış suçlamalarla itham etmek yerine Ermenistan'a, askıya alınan sorunun çözüme kavuşturulmasına ilişkin çabaların sürdürülmesi konusunda baskı yapmalı. Karşılıklı suçlamalar için zamanımız yok. Milyonlarca insan daimi bir barış için dua ediyor."