23.08.2015 - 02:30 | Son Güncellenme:
ANKARA Milliyet
Başbakan Ahmet Davutoğlu, dün Çankaya Köşkü’nde Alevi kanaat önderleri ile kahvaltıda bir araya geldi. Davutoğlu, “Muhterem canlar, dostlar, hak Muhammet Ali yolcuları, ehlibeyt erkanının bugünkü temsilcileri” diye başladığı konuşmasında, “Beraberce hayırları nasıl fethedip, şerleri nasıl defedeceğimizi konuşmak istiyorum” dedi. Davutoğlu, özetle şunları söyledi:
DAEŞ PİYONDUR
Bugün şerlerin kaynağı insan onuruna yönelik yapılan saldırılardır. Bazen DAEŞ formuyla karşımıza çıkan ve yüce barış dinimizi en zalim, en barbar yöntemlerle kirletmeye çalışan bir prototip olarak önümüze çıkar şer; bugün dil veya lafız itibarıyla İslam inancının kavramlarını kullanıyor gibi görünmekle birlikte, o kavramların arkasında mana itibarıyla İslam’a en büyük darbeyi vuran bu DAEŞ terörü aslında defedilmesi gereken bir şerdir. Muhabbet dinini, aşk dinini bir zulüm tasviri içine yerleştirmeye çalışanların piyonudur DAEŞ.
TEREDDÜT ETMEYİZ
Suruç’ta 32 vatandaşımızı, kardeşimizi, canımızı, gencimizi katleden DAEŞ’i lanetliyorum. Bir gün sonra da sınırımızda bir askerimizi şehit ettiğinde DAEŞ, bu şerri defetmenin sadece sözle olamayacağını gördüğümüzde, DAEŞ’e karşı operasyon başlattık ve onların şerlerini defedebilmek için kudretimizin gösterilmesi gerektiği anda tereddüt etmeyeceğimizi de ortaya koyduk.
HACI BEKTAŞ HESAP SORAR
Köklü geleneğimizin iki kaynağı vardır. Biri ehlibeyttir. Hz. Ali’nin ilmini, ferasetini, irfanını anlamayan bir geleneğin hayatiyetini koruması mümkün mü? Alevi Bektaşi geleneği içinde davrandığını iddia edip de Ali’siz Alevilik diye bir şeyden bahsedemeyiz. Bu ocakların yeşerttiği muhabbet tohumu Hz. Ali’den ayrılamaz. İslam geleneğinden kopuk Hz. Ali’den ayrı bir Alevilik düşünürsek, Hacı Bektaşı Veli, Baba Mansur bizden hesap sorar.
CEMEVLERİ BARIŞ DERGÂHI GÖRÜLMELİ
Hiçbir mihman, pirin huzuruna ücret ödeyerek girmez. Verdiğimiz talimatla Mevlana’ya da Hacı Bektaş’a da girişlerin ücretli olmasını kaldırdık. Modernleşme büyük imkanlarla bizi tanıştırdı ama bazen kaynaklara saygıyı unutturdu. Dergah, müze değildir. Şimdi bu anlamda cemevlerinin semahın hep beraber yeniden yorumlanması ve kadim geleneği bize yansıtan barış dergahları olarak görülmesi lazım.
ATEŞE BENZİN DÖKÜLEN ORTAM
Ocakların irfanı yok sayılarak şiddet olayları üzerinden Sünnilik, Alevilik karşıtlığının ortaya çıkarılması için ateşe benzinle gidenlerin olduğu dönemde sizlerin irfanını keşfetmeye ihtiyacımız var. Ne PKK, ne DAEŞ, ne DHKP-C Müslümanları, Sünnileri, Alevileri, Kürtleri, Türkleri... Bizi temsil eden Hacı Bektaş-ı Veli’nin Makalat’ıdır. Mevlana’nın Mesnevi’sidir. Ahmedi Hani’nin Mem-u Zin’idir.
SÜNNİ AİLEDE BÜYÜYEN KARDEŞİNİZ...
Ben Sünni bir ailede büyüyen bir kardeşiniz olarak hiçbir zaman Alevi dergâhını, Alevi canını farklı görmedim. Sizlerin de görmediğinizi biliyorum. Ama bir taraftan Madımak, Başbağlar ile bir hançer gibi bedenimizin ruhumuzun ortasında yaralar açılmaya çalışıldı. Her beraber buna karşı durmalıyız.
TERÖRE KARŞI OMUZ OMUZ VERECEĞİZ
Türkiye Cumhuriyeti devleti kimsenin şahsi, nesebi, mezhebi, ırki malı değildir. Türkiye Cumhuriyeti devleti bütün vatandaşlarımızın eşit hakka sahip olduğu ve eşit bir şekilde de hak iddia ettiği, edebileceği, bunu da demokratik yollarla gösterebileceği bir ulu geleneğin son devletidir. Terör saldırılarına karşı bizlerin omuz omuza vereceğine inanıyorum. Biz el ele verdik mi vakitler hayrolur, hayırlar fetholur, şerler defolur. Sonra da el ele el hakka deriz.