27.03.2014 - 14:12 | Son Güncellenme:
Hemen hemen her gün en az 2 farklı yerde mitinge katılarak vatandaşlara seslenen Başbakan Erdoğan'ın sesi kısıldı. Dün katıldığı Düzce, Karabük ve Zonguldak mitinglerinde de sesi kötü olan Başbakan Erdoğan'ın bugün sesinin tamamı kısıldı. Halka hitap etmek için Van'da miting alanına gelen Başbakan Erdoğan, konuşmasına Vanlılar'dan özür dileyerek başladı. Erdoğan, "Öncelikle sesimden dolayı sizlerden özür diliyorum. Fakat Van'ı iptal edemezdim, Diyarbakır'ı iptal edemezdim. Böyle de olsa gelmek zorundaydım" dedi.
İşte Erdoğan'ın Van mitingi...
İşte Erdoğan'ın konuşmasından satır başları...
Van'da türbesi, makamı olan tüm alimlere, gönül insanlarına rahmet dileyen Erdoğan, "Van'ın evladı, kahramanı, alimi Bediüzzaman Said-i Nursi'yi özellikle yad ediyorum, mekanı cennet olsun. Vanlı tüm şehitlerimize Rabbimden rahmet diyorum. Van'da depremde kaybettiğimiz kardeşlerimizi, bugün yine rahmetle yad ediyorum. Sizlere de ahde vefanız, sevdanınız için Başbakanınıza, bu kardeşinize sahip çıktığınız için her birinize tek tek teşekkür ediyorum" diye konuştu.
"Mührü ya eski ya yeni Türkiye'ye vuracağız"
Erdoğan, bugün Van'ın bir başka, coşkunun, sevdalarının bir başka olduğunu ifade etti.
Başbakan Erdoğan, 30 Mart'ta sandık başına gidileceğini anımsatarak, mührü ya eski Türkiye'ye ya yeni Türkiye'ye vuracaklarını belirtti.
Eski Türkiye'de nelerin olduğunu, bugünün gençlerinin bilmeyebileceğini vurgulayan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Eski Türkiye'de yasaklar vardı, kimlikler üzerinde, kültürler üzerinde yasaklar vardı. Cezaevinde dahil bir annenin oğluyla kendi anadilinde konuşması yasaktı. Eski Türkiye'de diller, düşünceler, türküler, şarkılar, kitaplar yasaktı. Eski Türkiye'de klavyeler, harfler bile yasaktı. Mezralara giriş, köyler, yollar yasaktı. Farklı dillerde gazete, televizyon, radyo, kitap, propaganda yasaktı. Eski Türkiye, reddin, inkarın, asimilasyonun olduğu Türkiye'ydi. Eski Türkiye, doğu ile batının, kuzey ile güneyin arasında mesafelerin olduğu bir Türkiye'ydi. Eski Türkiye'de faili meçhuller, asit kuyuları vardı. Başörtüsü yasaktı. İmam hatiplerin orta kısımları kapatılmıştı. Katsayı engeliyle meslek lisesi mezunları üniversitelere giremiyordu. Kamuda başörtüsüyle çalışmak yasaktı. Eski Türkiye'de manevi, kutsal değerler baskı, tehdit altında, aşağılamalara maruz kalıyordu. Eski Türkiye'de devlet kibirliydi, tepeden bakıyordu, vatandaşına insan muamelesi yapmıyordu, vatandaşını horluyor, tahkir ediyordu, vatandaşları arasında ayırımcılık yapıyordu. Eski Türkiye'de acılar vardı, gençlerin kanı akıyordu, hemen her gün ocaklara ateş düşüyordu, anneler, babalar ağlıyordu. Yoksulluk, çaresizlik, kimsesizlik vardı. "
"Senin gücün ne, 30 milletvekiliyle ne yaparsın?"
Başbakan Erdoğan, 12 yıl boyunca bunu ortadan kaldırmaya çalıştıklarını, yeni Türkiye'yi kurma mücadelesi verdiklerini söyledi.
Erdoğan, yeni Türkiye'de hastaneler, okullar, üniversiteler, yollar, köprüler, tüneller, barajlar, enerji santralleri, statlar, kültür merkezleri inşa ettiklerini anlattı.
Çiftçinin, hayvancılık yapanın, işçinin, memurun elinden tuttuklarını dile getiren Erdoğan, hiçkimsenin, kendisini çaresiz, kimsesiz, garip guraba hissetmemesini istediklerini vurguladı.
Yeni Türkiye'de yasakları kaldırdıklarını, anlamsız tüm yasaklara son verdiklerini ifade eden Erdoğan, şunları kaydetti:
"Hakları teslim ettik, reddi, inkarı, asimilasyonu kaldırdık. Diller, fikirler, klavyeler, türküler, şarkılar, kitaplar üzerindeki yasakları tek tek kaldırdık. Eğer bugün Van'da Kürtçe propaganda yapabiliyorlarsa bunun önünü açan biz olduk. Şimdi BDP'liler, 'Bunu zorladık da oldu' diyor. Sen kimsin ya, neyi zorluyorsun, senin gücün ne, 30 tane milletvekiliyle ne yaparsın? Biz 326 milletvekiliyle bunun önünü açtık. Eğer bugün televizyonlar 24 saat Kürtçe yayın yapıyorsa, TRT Şeş varsa, bunu getiren biziz. Şu BDP'nin Van'da yaptığı ne var, bana bunu söyleyebilir misiniz? Van'ı yakından ilgilendiren bir müjde vereceğim. Daha önce Kültür ve Turizm Bakanlığımız Ahmed-i Hani'nin Mem u Zin adlı kitabını, çok güzel şekilde Kürtçe ve Türkçe bastı. Şimdi de Vanlı değerli, bir alimin Faki Teyran'ın Divanı'nı Türkçe ve Kürtçe olarak bakanlığımız eliyle basıyoruz. Bunu da biz yapıyoruz. Bediüzzaman Said-i Nursi'nin eserlerine yasak vardı. Kendisinin ise Diyanet İşleri tarafından eserlerinin basılmasına yönelik bir tavsiye, vasiyeti vardı. Diyanet İşleri Başkanlığımız İşarütül İcaz adlı eserini şu anda bastı. Yeni Türkiye'de bunlar var. Yeni Türkiye'de kan yok, barış var, birlik, kardeşlik var. Biz gençlerin zamansız yitip gitmesinin önüne geçtik. Şu gençlerimizi dağlara çıkaran zihniyet hangi zihniyettir? Dağlara çıkaran zihniyet barışı konuşabilir mi, demokrasiyi konuşabilir mi, kardeşliği konuşabilir mi?"
BDP'YE YANIT
"(Demokratikleşme süreci) Biz bunları tehditle yapmadık, tehditlere rağmen yaptık. Biz bunları silahların gölgesinde yapmadık, silahlara rağımen yaptık. Şimdi BDP çıkmış diyor ki, 'AK Parti yapmadı biz aldık' diyor. O zaman soruyorum, neden 90'larda almadınız o zaman? 90'larda da vardınız, neden almadınız? 90'da adeta kan gövdeyi götürürken neden tek bir reform yaptıramadınız?"
FETHULLAH GÜLEN
"Pensilvanya'daki zat gençliğinde imkan varken gidip Said-i Nursi'yi ziyaret etmemişti. Neden biliyor musunuz? Kürt olduğu için yanına gitmekten kaçınmıştı. O gün nasıl ırkçıysa bugün de aynı şekilde ırkçı. O gün nasıl insanlara aynı nazarla bakmıyorsa bugün de aynı nazarla bakmıyor. O gün nasıl tahkir ettiyse bugün de senaryosunu yazdığı dizilerle Kürt kardeşlerimi tahkir ediyor. İşte Pensilvanya'daki bu zat, oradaki kurduğu sarayıyla buradaki maşaları aracılığıyla çözüm sürecine, kardeşliğe, barışa saldırıyor."
''İşte bu kardeşlik atmosferi birilerini çok ciddi şekilde rahatsız etti. Yıllardır gençlerin kanından beslenen vampirler bundan rahatsız oldu. 'AK Parti nasıl megri (ağlama) der' Biz hayatımızı bunun üzerine kurduk. Yıllardır huzursuzluktan istikrarsızlıktan, ölümlerden beslenenler bundan rahatsız oldu. ''
VAN FAŞİZAN BASKIYI HAKETMİYOR
"BDP hizmet üretmez. Varoldukları her yerde benim bölgedeki vatandaşımı çöpe, çamura, kanalizasyonlara, susuzluğa mahkum ettiler. Barış, demokrasi diyorlar bölgede her türlü gerilimi çıkarıyorlar. Van bunları hak etmiyor. Van, bu faşizan baskıyı, bu ayrımcı, ırkçı baskıları hak etmiyor."