Siyaset28 Şubat süreci: Postmodern darbe

28 Şubat süreci: Postmodern darbe

21.06.2018 - 01:30 | Son Güncellenme:

1995 seçimleri sonrası kurulan Anayol ve Refahyol koalisyon hükümetleri kısa ömürlü oldu. 28 Şubat 1997’de yapılan MGK bildirisi tarihe postmodern darbe olarak geçti... 3 Kasım 2002’de yapılan genel seçim sonuçları ise, ilk kez seçime giren Ak Parti’nin tek başına kurduğu iktidarla sonlandı; Türk siyaseti yeni ve farklı bir yörünge içine girdi...

28 Şubat süreci: Postmodern darbe

28 Şubat süreci: Postmodern darbe
20 Ekim 1995’te yapılan seçimde sandıktan çok parçalı bir siyasi yapı çıktı. Refah Partisi yüzde 21.4 ile birinci parti olurken, ANAP 19.6, DYP yüzde 19.2, DSP yüzde 14.6 oranında oy aldı. CHP ise yüzde 10.7 ile barajı ucu ucuna geçerek Meclis’e girdi. İkincilik sıralamasında ise ilginç bir yapı ortaya çıktı. Oy sıralamasında ANAP 100 binin üzerinde küsuratlı bir oy farkıyla DYP’nin önündeydi. Ancak ANAP 132 milletvekili, DYP 135 milletvekili çıkarmıştı. Protokol sırasında ikinci parti, milletvekili sayısı fazla olduğu için DYP oldu.

Anayol’un kısa ömrü!

Haberin Devamı

Seçimden sonra ordu ve bazı çevrelerin baskısıyla Mesut Yılmaz’ın başkanlığında ANAP-DYP (Anayol) koalisyon hükümeti kuruldu. Çiller’in içinde yer almadığı hükümetin ömrü, Meclis’te aldığı güvenoyu Anayasa Mahkemesi’nce iptal edilince kısa sürdü. Zaten ortaklık çatlamıştı, iptal kararı hükümeti bozmanın bahanesi oldu.

MGK, 9 saat sürdü

RP Genel Başkanı Necmettin Erbakan ile dönemin DYP Genel Başkanı Tansu Çiller’in uzlaşmasıyla kurulan Refahyol Hükümeti, 8 Temmuz 1996’da Meclis’te güvenoyu aldı. Erbakan’ın Başbakanlık koltuğuna oturması, asker ve yüksek yargı olmak üzere bazı kesimlerde rahatsızlık yarattı. 28 Şubat 1997’de yapılan ve 9 saat süren MGK toplantısında alınan kararların ve ardından yaşanan gelişmeler, tarihe 28 Şubat süreci olarak geçecekti. Öncesinde 30 Ocak 1997’de, Sincan Belediyesi’nin düzenlediği Kudüs gecesi gösterisi, tansiyonun zirveye çıkmasına neden olacaktı. Dönemin RP’li Belediye Başkanı Bekir Yıldız tutuklandı. Adalet Bakanı Şevket Kazan, Yıldız’ı cezaevinde ziyaret etti. 4 Şubat 1997’de Sincan’da, tanklar geçiş yaptı. 5 Şubat’ta dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Erbakan’a uyarı mektubu gönderdi. 21 Mayıs 1997’de Yargıtay Başsavcılığı, RP’nin kapatılması davasını açtı. Genelkurmay karargâhında İkinci Başkan Çevik Bir’in koordinasyonunda, Refahyol’a karşı başlatılan psikolojik harekâta ivme kazandırıldı. Genelkurmay, 7 Haziran’da yeşil sermaye oldukları ve irticai faaliyetleri destekledikleri gerekçesiyle bazı şirketlere ambargo koydu.

Haberin Devamı

28 Şubat süreci: Postmodern darbe

Erbakan istifa etti

Yoğun siyasi baskılar üzerine Erbakan, 18 Haziran 1997’de Başbakanlık’tan istifa etti. Dönüşümle Başbakanlık planına göre; Tansu Çiller hükümet kuracak ve Refahyol devam edecekti. Ancak, Cumhurbaşkanı Demirel, Çiller’in güvenoyunu garantileyen imza toplamış olmasına rağmen hükümet kurma görevini dönemin ANAP lideri Mesut Yılmaz’a verdi. 30 Haziran 1997’de, Mesut Yılmaz’ın başkanlığında Anasol-D Hükümeti kuruldu. Yılmaz Başbakan, Bülent Ecevit ile Hüsamettin Cindoruk Başbakan Yardımcısı oldu. 25 Kasım 1998’te Başbakan Yılmaz hakkında verilen gensoru önergesinin kabul edilmesi üzerine hükümet düşürüldü.
18 Nisan 1999’ta genel ve yerel seçimin birlikte yapılması kararı zaten Meclis tarafından alınmıştı.

Haberin Devamı

Ecevit’in azınlık hükümeti

18 Nisan 1999 için erken seçim kararı alındı. DYP’nin desteğiyle 4. sıradaki parti olan DSP’nin lideri Bülent Ecevit’in başbakanlığında azınlık hükümeti kuruldu. Ecevit Hükümeti, 11 Ocak 1999’da Cumhurbaşkanı tarafından onaylandı. Terör örgütü PKK’nın elebaşı Abdullah Öcalan, ABD destekli bir operasyonla 14 Şubat 1999’da Kenya’nın başkenti Nairobi’de yakalanarak Türkiye’ye getirildi.

Ecevit’in DSP’si seçime, Öcalan’ın yakalanmasının getirdiği rüzgarı arkasına alarak girdi. DSP, yüzde 22.2 ile seçimden birinci parti olarak çıktı. Milliyetçi rüzgarların etkisiyle oy oranı artan MHP, ilk kez yüzde 10 barajını aşarak yüzde 18 ile ikinci parti oldu. Kapatılan Refah Partisi’nin yerine kurulan Fazilet Partisi yüzde 15.4, ANAP yüzde 13.2, DYP ise yüzde 12 oy aldı.

Haberin Devamı

Ecevit, Bahçeli ve Mesut Yılmaz üçlüsünün kurduğu 57. Hükümet döneminde ekonomik krizler üst üste yaşandı. Ecevit’in sağlık durumunun kötüleşmesinin neden olduğu tablo üzerine, Bahçeli, erken seçim önerisini gündeme taşıdı.

28 Şubat süreci: Postmodern darbe

Siyasetin yörüngesi değişti

3 Kasım 2002’de yapılan genel seçim ile Türk siyaseti, yeni ve farklı bir yörünge içine girdi. Seçime katılan 18 partiden sadece Ak Parti yüzde 34,3, CHP de yüzde 19,3 oy oranı ile Meclis’e girebildi. Seçmenin yüzde 45’inin oyu Meclis’e yansımadı. Geçmişin iktidar partileri; DYP yüzde 9,5, ANAP yüzde 5,1 oy alarak, yüzde 10 ülke barajının altında kaldı. Ak Parti seçimden birinci parti olarak çıkmış, ancak Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, bu seçimde aday olamamıştı. Yargıtay, Başsavcı Sabih Kanadoğlu’nun yeni bir başvurusu üzerine Erdoğan’ın adli sicil kaydının silinmesini yok hükmünde saymıştı. YSK da, aday olamaz kararı almıştı. Ak Parti hükümeti, Abdullah Gül’ün başkanlığında kuruldu.
Erdoğan’a umulmadık destek, dönemin CHP lideri Deniz Baykal’dan geldi. CHP’nin desteğiyle yapılan anayasa değişikliğiyle milletvekili seçilmesinin önündeki engel kaldırıldı. Siyasi literatüre Siirt modeli olarak geçecek formül ile ara seçimde Siirt Milletvekili olarak seçildi. Milletvekili olan Erdoğan, 14 Mart 2003’te onaylanan 59. Hükümet’te artık Başbakan idi. İktidarının ilk dönemi oldukça sıkıntılıydı. Siyaset üzerinde askeri vesayetin baskısı zaman zaman görünür hal alıyordu. Eşi başörtülü olduğu için tören ve resepsiyonlara eşi ile katılamıyordu.

Haberin Devamı

367 krizi sistemi tıkadı

Ahmet Necdet Sezer’in görev süresinin sona ermesinden bir ay önce 16 Nisan 2007’de Cumhurbaşkanlığı seçim süreci başladı. Erdoğan, adayının Abdullah Gül olduğunu 23 Nisan 2007’de Ak Parti grup toplantısında açıkladı. Meclis’in üye sayısı 550, üçte iki çoğunluk 367, salt çoğunluk ise 276 idi. Ak Parti’nin milletvekili sayısı 363 idi. Gül, rahat bir şekilde üçüncü turda seçilebilirdi. Ancak bir formül siyasi gelişmelerin yönünü değiştirdi. Yargıtay Onursal Başkanı Sabih Kanadoğlu, Meclis’in Cumhurbaşkanlığı seçimi için toplantı yeter sayısının 367 milletvekilinin katılımı ile sağlanacağı tezini ortaya attı. 27 Nisan 2007’de Meclis, ilk tur seçim için 361 üye ile toplandı. Gül, 357 oy aldı. Yani ilk turda seçilmek için gerekli oydan 10 eksik. CHP, Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu. Anayasa Mahkemesi, 1 Mayıs 2007’de Meclis’in toplantı yeter sayısının 367 olması gerektiği yönünde karar aldı. İlk tur oylamayı iptal etti. 6 Mayıs’taki toplantıda, 367 sağlanamayınca Meclis toplanamadı, Gül adaylıktan çekildi.

Krizi seçimle aşıldı

Milletvekili genel seçimi, 22 Temmuz 2007’de yapıldı. Ak Parti, yüzde 46.6 oranında oy alarak 341 milletvekili çıkardı. CHP yüzde 20.9 ile 112, MHP ise yüzde 14 ile 71 milletvekili çıkardı. Gül, 28 Ağustos’taki 3. tur oylamada, 339 oy alarak Cumhurbaşkanı seçildi. Cumhurbaşkanlığı seçimi krizi, genel seçimin ortaya çıkardığı siyasi tablo ile aşılmış ve Türkiye 1980’dekine benzer bir Cumhurbaşkanlığı seçimi bunalımından kurtulmuştu. Bu dönemde Ak Parti’de bir de kapatma davası şoku yaşandı. Erdoğan’ın öncülük ettiği, 21 Ekim 2007’de gerçekleştirilen referandumda yüzde 69 ve 12 Eylül 2010’da yapılan diğer referandumda da yüzde 58 oranıyla başarı sağlandı. Ergenekon ve Balyoz davaları gündemde öne çıktı. Zaman içinde askeri vesayet sarsılırken, bazı gelişmelerin FETÖ kumpası olduğu yıllar sonra ortaya çıkacaktı. Erdoğan’ın ustalık dönemi 12 Haziran 2011 genel seçiminden sonra başladı. Ak Parti bu seçimden oyların yüzde 49.8’ini alarak birinci parti olarak çıktı. CHP oylarını yüzde 26, MHP ise yüzde 13’ünü aldı. Erdoğan, en güçlü döneminde iken iki ayrı gelişme ile sarsıldı. Bunlardan biri Gezi Parkı eylemleriydi. Asıl şoku ise 17 Aralık 2013 operasyonu oldu. Evinin ve makamının dinlendiği ortaya çıktı. Daha sonra FETÖ olarak anılan cemaatle ciddi bir mücadeleye girişti. Yerel seçimde yüzde 45 dolayında oy ile bu mücadelede ilk başarıyı yakaladı. Aslında cumhurbaşkanı adaylığının yolu 30 Mart gecesi seçim sonuçları belli olunca açılmıştı.

Halkın seçtiği ilk cumhurbaşkanı

Erdoğan, cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesini öngören 2007’deki Anayasa değişikliğinin ardından 10 Ağustos 2014’teki seçimi yüzde 52’lik oy oranıyla kazandı. “Türkiye’nin halk tarafından seçilen ilk cumhurbaşkanı” unvanını aldı.

Ak Parti, 7 Haziran 2015’teki genel seçime Genel Başkan ve Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun liderliğinde girdi. Seçimde; Ak Parti yüzde 40.8, CHP yüzde 25, MHP yüzde 16,3, HDP ise yüzde 13,1 oranında oy aldı. Ak Parti, çıkardığı 258 milletvekili ile 276 olan Meclis’te güvenoyu için gerekli çoğunluğu yakalamayınca tek başına iktidara gelemedi. Koalisyon görüşmeleri tıkanınca Cumhurbaşkanı kararı ile seçimler yenilendi. Aynı yıl içinde ikinci seçim için Türkiye, 1 Kasım 2015’te sandığa gitti. 1 Kasım’daki seçimde; Ak Parti yüzde 49,5, CHP yüzde 25,3, MHP 11,9, HDP ise 10,8 oranında oy aldı. Ak Parti, 317 milletvekili çıkararak, yeniden hükümet kurmak için gerekli olan çoğunluğu sağladı. Seçimin üzerinden fazla geçmeden 2016 baharında Ak Parti’de kritik bir görev değişimi yaşandı, genel başkanlığa Binali Yıldırım seçildi. Bir yıl sonra ise genel başkanlığa Erdoğan dönecekti. 16 Nisan halk oylamasında kabul edilen anayasa değişikliği ile cumhurbaşkanının partili olabilmesinin önünün açıldı.

Erken seçim kararı

Erdoğan, 21 Mayıs 2017’de yapılan 3. Olağanüstü Büyük Kongre’de, kurucusu olduğu Ak Parti’nin genel başkanlığına yeniden seçildi. MHP lideri Devlet Bahçeli’nin çağrısını Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kabul etmesi üzerine, 24 Haziran’da Cumhurbaşkanlığı ve genel seçimin yapılması kararı alındı.