04.07.2024 - 06:51 | Son Güncellenme:
Derleyen: Zeynep Dilara Akyürek / Milliyet.com.tr – 1900’lü yılların sonunda Almanya’da kendi halinde yaşamını sürdüren bir kadın kâbus gibi bir gece yaşamak üzereydi. Yaşadıklarını yıllar sonra anlatacağı Alman profesör Gabriele Stangl ise hem yürek burkan hem de binlerce bebeği hayata bağlayan projesini başlatacak ve dünya gündemine oturacaktı. Genç kadın tecavüze uğramış ve hiç tanımadığı bir adamdan hamile kalmıştı. Bebeği istemiyor ve hatta yaşananlar her geçen gün onun psikolojisini derinden yaralıyordu. Genç kadın karanlık geceden 9 ay sonra tek başına doğum yaptığında dünyaya henüz saniyeler önce ‘merhaba’ diyen bebeğini öldürüp Berlin yakınlarında bir ormana gömdü. Bebek artık yaşamıyor, kadının da yaşadığına inanmak için bin şahit gerekiyordu. Gabriele Stangl, genç kadının anlattıklarını duyduğunda hem annenin psikolojisini koruyacak hem de zaten genç nüfusu her geçen gün azalan Almanya’da bebekleri hayatta tutmak için bir girişimde bulundu. Onun projesinde asırlık yöntemlerden esinlenilmişti. Bebekler artık gizlice terk edilebiliyordu!
BEBEK KUTULARI HER YERDE
Bebek kutuları Avrupa’nın neredeyse her yerinde hastaneler arka bahçelerinin en kuytu köşesinde bulunuyor. Kutuların içi, içeriden ısıtılıyor ve bebeğin soğuk günlerde hayati risk yaşamaması sağlanıyor. Bebek kutuya bırakıldıktan 2 dakika sonra ise hastanenin her yerinden duyulabilecek bir siren, ‘bebek kutuda’ alarmını hemşirelere iletiyor. Böylece bebek içeride sağlık kontrollerinden geçirilerek yeni hayatının ilk gününe ‘merhaba’ diyor. 2000 yılından beri aktif olan kutulara bırakılan bebek sayısı ise azımsanamayacak seviyede. Uygulamanın modern versiyonunun hayata geçirildiği Almanya'nın için kesin rakamlar teleffuz edilemese de kutulara talep son derece yüksek. 2000 yılında Hamburg'da ilk ‘özel’ bebek kutusu kurulmuştu. Kısa bir süre sonra Berlin'deki Waldfriede Hastanesi bu alanda Almanya'daki ilk klinik haline geldi. 2017 itibarıyla yalnızca Berlin’deki bebek kutusu sayısı 5’e yükseldi. O dönem ülke genelinde ise 93 bebek kutusu vardı.
2011’de yayınlanan Alman Gençlik Enstitüsü'nün 2011’de yayınlanan araştırmasına göre, 10 yıllık süreçte 278 yeni doğan bebek kutulara bırakıldı. Bu, yılda 27'den fazla çocuğa karşılık geliyor. Teslim edilen çocuklardan 152'si isimsiz kaldı ve iç kimse tarafından geri alınamadı, ilerleyen dönemde ise bu çocuklar evlatlık verildi. Gençlik Dairesi'nin verilerine göre 2000 ila 2009 yılı sonu arasında 376 çocuk isimsiz olarak doğdu ve bunlardan sadece 45'i anneleri tarafından geri alındı.
ÇIKIŞI OLMAYAN BİR KAPI
Başlangıçta bebek kutularına en çok talebin hayat kadınları, uyuşturucu bağımlıları ve reşit olmayanlardan geleceği düşünülüyordu. Ancak sanıldığı gibi olmadı. Kadınlar bambaşka kesimlerden geliyor ve kimileri o kutuya travmalarını, kimileri korkularını, kimileri de bir gün kavuşmak üzere gözyaşlarını bırakıyordu. Bırakılan her bebek için de hastaneler, dernekler ve kiliseler sponsor oluyordu. Bebeklerin büyütülmesi, nitelikli şekilde yetiştirilmesi ve kendi ayakları üzerinde durabilmesi için herkes fedakarca çaba sarf ediyordu.
Bebeklerin annelerine, annelerin de bebeklerine kavuşması içinse kutunun kapağının kapanmasıyla umutlar erteleniyordu. Anneler bazen kimlikleriyle bazen de yalnızca giysileriyle kutuya bıraktıkları bebekleri kapağı kapattıkları andan itibaren alamıyor. Çünkü kutuların kapakları kilitleniyor ve bebek hastane yetkilileri tarafından oradan alınana kadar açılmıyordu. Anneler bebeklerini bırakmak konusunda çoğu zaman acı çekiyor olsa da, yaşadıklarına kimsenin şahit olmasını da istemiyorlardı. Bu nedenle bebek kutularının bulunduğu noktalar hastanelerin en kuytu köşelerinde, kimsenin kullanmadığı dar yollarla ulaşılan noktalarda konumlandırılıyordu. Sinyal sistemi olmayan noktalarda ya da kontrol etmek konusunda geç kalınan kutularda, yaşlarının belirtilmesi mümkün olan çocukların yaklaşık yüzde 73'ü henüz 24 saat yaşayamadan hayatını kaybediyordu. Hayata veda eden bebeklerin yüzde 20'si ise 1 ila 7 günlüktü.
PROFESÖRDEN 9 ASIR ÖNCE BEBEK CESETLERİ TETİKLEDİ
Almanya'da bir anne, bebeğini 5’inci kattaki balkondan atarak öldürdüğü iddiasıyla yargılandı. Bu tür davalar, Baltık ülkelerinden başlayarak Almanya, Avusturya, Polonya, Macaristan, Çek Cumhuriyeti ve Romanya'ya kadar Orta ve Doğu Avrupa'daki daha fazla ülkeyi de bebek kutusu için harekete geçmek konusunda çalışmaları hızlandırmaya itiyor. Bazı ülkelerdeki yasalar bunların yayılmasını teşvik ediyor olsa da henüz her ülke bu uygulamayı hayata geçirmiş değil. Macaristan'da, bir bebeğin kutuya bırakılması resmi olarak evlat edindirme kapsamında değerlendiriliyor. Ancak ülkede bir çocuğu başka bir yere terk etmek ‘suç’ olmaya devam ediyor. Günümüzde Avrupa’daki bebek kutularının sayısı çoğalıyor olsa da bu uygulama sanıldığı gibi 25 yıllık değil. Pek çok yerde ilk örneklerinin 2000 yılında Almanya’da yapıldığı konuşuluyor olsa da, bebek kutularının tarihi 12’nci yüzyıla dayanıyor. Bu sistem Orta Çağ'da da çok yaygındı. 1198'den itibaren bebek kutuları dönen çarklar şeklinde tasarlandı ve ilk örnekleri İtalya’da görüldü. Papa Innocent III, kadınların çocuklarını öldürmek yerine gizlice bırakabilmeleri için kutuların şehrin çeşitli yerlerine koyulmasını emretti. Bu uygulamanın en büyük tetikleyicisi ise Tiber Nehri'nde bulunan çok sayıda boğulmuş bebekten cesedi oldu.
Almanya'nın Hamburg kentinde, Hollandalı bir tüccar 1709'da bir yetimhanede bir bebek kutusu kurdu. Yetimhanenin mali olarak başa çıkamayacağı kadar çok sayıda bebek bırakıldığı için uygulamaya 5 yıl sonra 1714'te son verildi. Fransa'da da terk edilmiş çocuklar için kutular ve çarklar vardı. 1638'de Paris'te ilk terk edilmiş çocuk evini inşa eden Aziz Vincent de Paul’du. 19 Ocak 1811 tarihli bir imparatorluk kararnamesiyle bebek kutuları yasallaştırıldı ve en çok bebek kutusu 251 tane olmak üzere Fransa’daydı. Paris'teki Hôpital des Enfants-Trouvés (Bulunmuş Çocuk Hastanesi) gibi hastanelere ekonomik nedenlerle on binlerce çocuk bırakıldı. 1863'te ise uygulama durduruldu. Bebek kutularının yerini ise annelerin çocuklarını anonim olarak terk edebilecekleri ancak aynı zamanda tavsiye alabilecekleri ‘kabul ofisleri’ aldı. 27 Haziran 1904’te ise bebek terk etmek yasaklandı. Bugün Fransa'da kadınların hastanelerde anonim olarak doğum yapmalarına bebeklerini orada bırakmalarına izin veriliyor. Avrupa’daki bebek kutularının listesi ise Portekiz, Çekya ve Polonya olmak üzere uzayıp gidiyor. Son olarak Brezilya’da da uygulama hayata geçirildi.
Bebek kutusuna bırakılan bebekler için hayata 'merhaba' dedikleri gün, aynı zamanda asıl ailesinden ayrıldıkları gün oluyor. Minik ellerini tutanlar ise yeni hayatlarına yeniden 'merhaba' demelerini sağayan hastane hemşireleri ve büyüyüp kendi ayakları üzerinde duracakları güne dek onlara maddi ve manevi destek olacak sponsorları.