Bizim nesil yokluk ile çokluk arasında sıkışmış, eskiye bağlılığı da tam olamayan, yeniye adaptasyonu da sorunlu bir nesil.
90’larda ergenliğinin yaşamış olan, teknolojiyi commodore 64’te kafa ayarı yaparken öğrenmiş, cep telefonunu kocaman bir takoz olarak görmüş, JetGillerin sadece bir hayal ürününden ibaret olduğuna inanmış bir nesiliz. Ancak bunları çok güzel sindirmiş, yeni gelenlere de acayip uyulmanmış bir nesiliz, yani kısmen ;)
Hal böyle olunca yeni dönemin getirdiği bazı şeylere yabancı, tepkili ve ürkek yaklaşıyoruz.
Mesela; İnternette Tanışmak.
Eskiden şöyle derdik; “Kimseyi bulamamış, chat sayfasında arıyor, adam gibi bir şey olsa burada işi ne?”
Şimdi ise, flört uygulamaları milyon dolarlar kazanır durumda ve sayıları gün geçtikçe artıyor. Instagram, Facebook, Tinder gibi platformlarda tanışıp evlenen, hayatının aşkını bulan o kadar çok insan var ki. Galiba en korktuğumuz nokta ilk buluşma.
Nuri Alço filmleri ile büyümüş ve organ mafyası haberlerine maruz kalmış bir nesil olduğumuz için paranoya yapmamız da normal. Oysa en basit hali ile düşündüğümüzde hayatımızın %60’lık kısmını boynumuz ufacık bir ekrana doğru eğik geçirdiğimize göre, internette birileri ile tanışıp arkadaş veya sevgili olmak ne kadar doğal. Zaten şehrin trafiğinde ve yoğun mesailerde geçirdiğimiz sürelerden çıkıp sosyalleşecek vaktimiz de yok. Ne yapalım yani yalnız mı ölelim şekerler?
İnternette tanışma fikri bence oldukça normal. Hatta kaçınılmaz. Ancak 90’lar kızı olarak, aman gazozlara dikkat edelim, mümkünse kapalı olarak alıp kendimiz açalım, ilk buluşmada evine gitmeyelim/evimize davet etmeyelim, ortak bir tanıdık bulmaya çalışalım gibi uyarıları yapmadan geçemeyeceğim.
İnternette tanışıp aşkı bulan veya ilginç hikayesi olan varsa bana yazsın, yayınlayalım :)
Sevgiler
Papatya Somer