İnanç; beynimizin dünyadaki karmaşaya uyumlanmasını sağlamak, etrafımızda olan bitenin işleyiş biçimini anlamamıza yardımcı olmak ve olası getirileri ön görmemizi sağlamak için geliştirdiği bir yöntem.
İnançlarımızdan bazılarına neden bu kadar sıkı sıkıya bağlı olduğumuzun ise, farkında bile değiliz.
Enerji üretimi pahalı bir organ olan beyin; tasarruf sağlayan bir yöntem geliştirip, kısa yollar üreterek otomatik pilotta gitmeyi tercih ediyor.
Üretilen kısa yollar sayesinde, hızlı reaksiyon gösterip tehlikelerden korunuyor ve hayatta kalıyoruz ancak, önyargı, anksiyete, kaygı, şüphecilik ve stres gibi dezavantajlara da maruz kalıyoruz.
Çağrışımlar sonucunda, noktaları birleştirme ve boşlukları doldurma yoluna giden beynimiz, tanıdık olmayan bir durum ile karşılaşırsa, benzer durumlarla ortak noktalar bulup tahmin ve varsayım üzerine devam eden bir yol izlemeyi tercih ediyor.
İşte inançlarımızın bizi yönetiş şekli de bu şekilde ortaya çıkıyor.
Aidiyet hissi yaratan, varoluşu anlamamızı ve ahlaki değerlerimizin korunmasını sağlayan inanç sistemleri dışındaki bazı inançlarımız, yaşam boyunca bize eşlik edip ve hayatımıza yön veren birer blokaja dönüşebiliyor.
Bu blokajlar; başarısız ve yetersiz hissetme, cesaret edememe, motivasyonu kaybetme, korku olarak karşımıza çıkıyor ve bizi gitmek istediğimiz yoldan alıkoyuyor.
Kalıplaşmış ve yanlış inanç nasıl değiştirilir?
Tıbbın sunduğu birçok farklı olanak düşünce sistemi üzerinde etki sağlıyor ve inançlarımızı değiştirmeye yardımcı oluyor.
Kimisi terapist ile yaptığı sohbetler sayesinde farkındalık yaşarken, kimisi “koşmak” gibi fiziksel bir efor gerektiren yöntemler ile zihnine yolculuk yapıp şifalanıyor. Kimileri de, -benim gibi- meditatif yöntemlerden faydalanmayı tercih ediyor.
Bildiğim, kullandığım ve etkisini gördüğüm bir yöntem olan Meditasyon Tekniği ile önyargıya dönüşmüş ve kalıplaşmış inançlardan arınmak hiç zor değil.
Yazdığım birçok yazıda üzerine basa basa söylediğim gibi, Meditasyon uçmak, ermek, varmak değil, ayakların yere sağlam basması ve farkında olmak demek.
Her sabah uyandığımızda, her akşam uyumadan önce 10’ar dakika sessiz kalmak, tüm kaslarımızı bırakmak ve hissettiklerimizi yargılamadan olduğu gibi fark etmek başlangıç için yeterli.
Beynin yeni yolları fark etmesi, fark ettiklerini denemesi, denediklerinin işe yaradığını fark etmesi, işe yarayanları tekrar kullanmak istemesi, tekrar kullandıkça faydasını fark etmesi, otomatik pilota dahil etmesi… işte yol aynen böyle ilerliyor.
Sizce ne kadar zor olabilir?
Kendine bugünden başlayarak bir şans ver. Seni zorlayan, yaşam yolunu tıkayan ve değişmesi gerektiğini fark ettiğin inançlarının değişimi için kendine bir şans ver.
Bize katıl... facebook.com/groups/meditasyonkomunitesi/
Bunu hak ettiğini fark etmek bile yeterli gücü verecektir.
Papatya Somer