Söz uçar, yazı kalır diyoruz da, birbirimize sözler vermekten de asla çekinmiyoruz. Hele aşıkken.
Hiçbir boşanma davasında hakimin çifte; ‘Hani hastalıkta ve sağlıkta birlikte olacaktınız, hani birbirinize yasalar önünde söz vermiştiniz, yalancısınız, ikinizi de tutukluyorum’ dediğini gördünüz mü? Söz konusu ‘aşk’ olunca verilen sözlerin gönül gözü ile olduğunun herkes farkındaysa demek…
Aşk ve aşıklığın insana yaptırabilecekleri filmlere, romanlara, şiirlere, şarkılara konu olmuş bir haykırış adeta. İnsanın kendi varlığı ile yetinemediğini hissetmesi ne kadar acıysa, o’nun varlığı ile bütünleştiğini hissetmesi de bir o kadar cezbedici. Varlığı ile göklere uçtuğumuz, kelebekleri kovaladığımız, şarkılar mırıldandığımız aşkın yokluğu ile kendimizi matemlerde buluşumuz tesadüf değil.
TANFORD Üniversitesi Tıp Fakültesi Ağrı Merkezi’nin yaptığı araştırmada aşkın hem en iyi ağrı kesici olduğu hem de kokainden daha güçlü bir etken olduğu saptandı. Vücudun salgıladığı dopamin hormonu aşıkkenhissettiğimiz mutluluğun temel sebebi olarak biliniyor.
Bu durumda… Aşk bir mantıksızlık hali midir? Aşık olduğumuzda gerçekten saçmalıyor muyuz?
En mutlu olduğun anları gözünün önüne getir deseler, ya çocukluğumuza dair kareler gelir gözlerimizin önüne, yada aşık olduğumuz, aşık olunduğumuz kareler. Haz alma sırasında salgılanan dopamin hormonu tatlı bir şeyler yediğimizde ve özellikle cinsel birleşme sırasında salgılanıyor. Bu da beynimizin bize ‘haz veren şeyden kopma’ uyarısında bulunmasını sağlıyor.
Hazdan kopmak istememe haliyle; aşkı kaybetmemek için çırpınışımız ve kaybettiğimizde çektiğimiz acı ile kendimizi kaybedişimiz de bu yüzden.
Aşık olduğumuzda normalde yapmayacağımız şeyleri yapmamız, yüzümüzde gülümseyen bir ifade ile gezmemiz, çocuklar gibi zıplarayak dolaşmamız da tam olarak bu yüzden… tadını çıkartalım şekerler ;)
Günün Sorusu:
Aşk acısının sizde yarattığı etkiler ile nasıl başa çıkıyorsunuz?
Papatya Somer