Beyaz bir gelinlik.. Uzun bir duvak... Şık bir mekan.. Ütülü bir takım elbise…

Leziz yemekler…Büyük bir pasta… İğnelenmiş altınlar…Rüya gibi balayı…

Her genç kızın, her genç kız ailesinin, her genç delikanlının, her aşığın rüyası.

Toplum yargılarını ortadan kaldıran, aynı çatı altında olabilmenin en ”olur” yolu, resmileştirilmiş ilişki, “Yasal Sevişme”nin Türkçesi, nam-ı diğer EVLİLİK.

İki insanın birbirini seviyorluğu, alkışlar eşliğinde tasdiklendiğinde ve belgelendiğinde bağlılıkları garanti altına mı alınıyor? Özellikle biz kadınların “evlenme teklifi” ni heyecan ile bekleyişleri de bu yüzden mi?

Haberin Devamı

Benimle hayatını geçirmek istiyor ve bunu belgelemek istiyor, demek ki beni çok seviyor..

Erkeğimizin bizi seviyor olduğunu bu şekilde mi anlıyoruz?

Dünya üzerinde “kutsal” olarak nitelendirilen evlilik kurumu, son yıllarda sıklaşan “boşanma” kavramı ile sürekli bir ilişki içinde.

Hemen her evlilikte, bir defa bile olsa akla gelen, akıl ucundan geçen, gündeme oturan veya direkten dönülen boşanma ihtimali, konuklar eşliğinde “sonsuza dek” yemini edilirken akıllardan bile geçmiyor. Zira evlilik ömürlük olmalı.

Ya evlenmek istemiyorsak?

Eğer 30’ların sonuna geldiysen ve evlenmediysen “Evde kaldı” damgasını yiyip oturuyorsun. Toplumumuz evliliğe “yaşamın doğasında var” şeklinde baktığından, halen belli bölgelerde “yaşı geldi” diye bile evlendiriliyor insanlar..

Evlendiriliyor olmak işin daha da vahim bir kısmı zaten… Hayatın boyunca(!) kiminle uyuyacağına, kiminle öpüşeceğine, kiminle tartışacağına bir başkası karar veriyor.

Üstelik kimsenin umurunda değil o adamın ağzının kokuyor olup olmadığı, kadının tembel bir pasaklı olup olmadığı. Hayıflanmalar karşısındaki cevap hazır; “o senin karın / kocan, olur o kadar, hepimiz neler yaşıyoruz.

İyi de o mu seçti bu hayatı?

Kadın ve erkeğin birbirine aşık olmasının sadece onları ilgilendiren ve onların yalnız başlarına yaşadıkları birşey olduğunu unutmamak gerekiyor. İki insanın hangi ad altında olursa olsun, mutlu olmaları ise amaç, bunu illaki defterleştirmenin mantığı nedir ?

Haberin Devamı

Çoğu çift evlenmelerinin gerekçesi olarak çocuk sahibi olmak istemelerini gösteriyor.

Peki ya boşanırken… çocuklar o zaman gündemde değiller mi?

Neden artık çocukları olmasına rağmen evliliklerini devam ettirmiyor insanlar?

Kendi benliğimize olan saygımızın arttığı bu çağda, artık kadınlar da, erkekler de evlenmenin sadece bir kağıda atılan imzadan ibaret olduğunun, bağlılığın bir kalem sayesinde değil, kalpten geldiğinin, sadece altın bir halka ile sadık kalınamayacağının farkında.

Her ne kadar “bizim topluma ters” olduğu düşünülse bile, o imzayı atmadan, o yüzüğü takmadan, alkışlar arasında onaylanmadan da mutlu yaşayan insanların sayısı gün geçtikçe artıyor.

Şimdi ben burada “sakın evlenmeyin, saçmalık bu” mu diyorum?

Hayır demiyorum. Ne istiyorsanız onu yapın.Ama sakın “birileri istiyor”, “artık zamanı geldi”, “beni sevdiğini ancak evlenirsek anlarım” gibi uydurma sebeplerle evlenmeyin.

Ortak hayatı “evlilik” adı altında devam ettirmek istediğinizi iliklerinize kadar istiyor ve bunun sorumluluklarını sindiriyorsanız evlenin.

Haberin Devamı

PS: Evlenmek istemeyen insanları da rahat bırakın şekerler, biri size “boşanacaksın” dese, ne hissederdiniz?

Papatya Somer