Oldum olası uçlardaki feminist yaklaşımı anlayamadım.

Elbette kadın haklarının savunulması, kadına karşı şiddete önlem alınması gibi konular çok çok çok önemli hatta bunların artık konuşulmuyor bile olması lazım, ancak bunları yaparken erkeklerin birer pislikmiş gibi telaffuz edilerek, “Allah erkekleri kahretsin” pankartları açmak “İnsan Hakları” kavramını nereye götürüyor?

Yıllar önce elime geçen “Erkek olmanın tehlikeleri” kitabı bana eşitliğin çok farklı bir yönden ele alındığını düşündürtmüştü. Bir zamanlar moda olan “ Kadınlar Venüs’ten, Erkekler Mars’tan” kitabını okuyan eşitlikçiler keşke bu kitabı da okusalar.

Haberin Devamı

Durumun birbirini anlamak, farklılıkları fark etmekten ibaret olmadığını fark edebilsek, aynılıkların özünde her iki cinsin de diğer cinsler tarafından yetiştirilen birer insan olduğunu da görebileceğiz.

Dünyanın hemen her yerinde kadın olmak zor, dünyanın her yerinde erkek olmak zor.

Bu cinsiyet ile değil, algı ile ilgili.

Bir kadın olarak erkekler üzerindeki baskı, zorunluluklar, görevler ve mecburiyetleri hiç düşündünüz mü?

Peki bir kadın olarak bir kadın üzerindeki baskı, zorunluluklar, görevler ve mecburiyetleri hiç düşündünüz mü?

Kadınların modern çağ ile birlikte baskı, zorunluluk, görev ve mecburiyetlerinden sıyrılabildiklerini ancak erkeklerin bunu kesinlikle yapamadıklarını fark ettiniz mi?

Çocuk bakımı, temizlik, ev işi, yemek gibi kadınsal işleri devredebilmemiz ne harika değil mi? Artık para kazanabiliyor ve kendi ekonomik özgürlüğümüz ile dilediğimiz şekilde hareket edebiliyoruz. Üstelik artık “evde kaldın” kavramı da ortadan kalktı. Bu da bize tamamen kendi başımıza hareket edebilme özgürlüğü getiriyor.

Peki ya erkek ? Eskiden beri süre gelen zorunluluklarının hangisinden yırtmış durumda?

Halen çalışmak, eve para getirmek, kız arkadaşına laf atıldığında onu korumak, çocuğuna gereken ilgiyi her zamanki düzeyde göstermek, başarılı olmak, güçlü kuvvetli olmak….. zorunda.

Neden çünkü o erkek, bunlar onun işi!

Dünyanın neresinde biraz alımlı bir kadınsanız, hem iş, hem aşk, hem sosyal hayatta başarı elde etmek çok daha kolay.

Haberin Devamı

Peki ya yakışıklı bir adam?

İyi para kazanmıyor, kavgada baskın taraf olmuyor, ailesi ile karısı arasındaki dengeyi kuramıyor, en ufak duygusallıkta ağlıyorsa vay haline. “Ne biçim adam yahu!” yaftasını yedi bile.

Eşiniz bir gün gelip “Ben artık çalışmak istemiyorum, evimin erkeği olacağım!” derse, kaç kişi kalp krizi geçirmeden ayakta kalıp, “Aman hayatım bu zamana kadar çalıştığın yeter, ben gerekirse ek iş yaparım birazda sen keyif yap” der ?

Hiç.. Neden çünkü öğretilen bir şey var ki erkek adam çalışır, parasını kazanır, karısına ve çocuklarına bakar..

Peki ya dişi kuş? Her gün eve gelen yardımcının çamaşırları yıkaması, çocuklara bakması, kocanın gömleklerini ütülemesi, mağazadan alınan kıyafetler…? Hani kadının üzerindeki görevler?

Eşitlik harika bir şey.. Herkesin kendi yetenek, mutluluk ve özgürlük alanları dahilinde, müşterek hayatın huzurunu kaçırmayacak şartlarda yaşaması olağanüstü bir şey.

Ama bunu yaşarken eşitliği derinden benimsediğimizi ve erkeğin de kadının da birer insan olduğunu unutmayalım.

Haberin Devamı

Kadınlık haklarını savunurken, erkeklerin de insan hakları olduğunu ve üzerlerinde görünmeyen bir baskı olduğunu fark edelim.

Birbirimiz olmadan devam ettiremediğimiz bu düzeni, birlikte inşa edip keyif ve uyum içinde yaşamak inanın imkansız değil.

Didişmek, haklılık ve üstünlük çabası vermek ilkellikten başka bir şey değildir.

Papatya Somer