Gonca Kocabaş / Milliyet.com.tr - Çanakkale'nin Gelibolu ilçesinde dünyaya gelen Nida Elif Selci (20), ilkokul ve ortaokulun yarı dönemine kadar şehirde okudu. Babasının taşımacılık işleri zarara uğramaya başlayınca sektör değişikliğine gittiler, Sütlüce Köyü'ndeki dede ve babaannesinin yanına yerleştiler. Küçükbaş hayvancılığa da orada başlayan aile, kendi yemlerini üretmek adına dedesinin tarlalarını ekip biçmeye başladı. Nida da, okuldan geldikten sonra en sevdiği aktiviteyi yapıyor, koyunları meraya çıkartıyordu.
Yoklukta büyüyen bir kız olduğunu ve her istediğini her zaman alamadığını dile getiren Nida, okula bazen harçlık almadan gidiyordu. Ortaokulun son zamanlarında da taşımasını yaptıkları firma işçi çıkarmaya başladı. Haliyle onların da bazı otobüsleri boşa çıktı. Bu sektörden kâr etmemeye aksine çoğunlukla zarar etmeye başladılar. Okula gittiği süre boyunca babası öğrenci servisi çektiği için hafta sonları babaannesinin yanına, köye gidiyorlardı. Daha o zamanlar köy Nida'yı çok mutlu ediyordu. Şehirde de zarar etmeye başlayınca aile, köye dönmeye karar verdi. Otobüslerinin bir kısmını sattılar, bir kısmını da bir traktörle takas ettiler. Artık Nida da okuluna taşımalı gidiyordu. İlk zamanlarda çok çekiniyordu. "Sonuçta köyde yaşamak şehirdeki gibi değildi. Ayakkabılarım yağmur yağdığında çamur oluyordu. Tek benimki öyle zannediyordum, haliyle herkesten çekiniyordum" diyen Nida, "Köylü diye dalga geçtiklerinde de çok üzülüyordum. Nasıl benim çok sevdiğim, olmaktan mutlu olduğum yerle bu şekilde dalga geçebiliyorlardı?” şeklinde konuştu.
'ŞİMDİ KENDİMİ ÇOK ZENGİN HİSSEDİYORUM'
Aile, köye taşındıktan sonra birkaç koyunla hayvancılığa başladı. Nida başlarda babasıyla beraber hayvanları dışarı çıkartıyordu. Belli bir süre sonra okuldan eve geldiğinde koyunları meraya götürdü. Lise sınavlarına da açık ve doğal ortamda hazırlandı. İstediği lise olan Gelibolu Ecebey Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi'nde eğitimine başladı. Orada daha rahattı çünkü onunla dalga geçen, küçümseyen kimse yoktu. Aksine çoğu arkadaşı köyde yaşıyordu. Hemşire yardımcılığı bölümünden mezun oldu. Üniversite sınavlarına girdi. O zamanlar tarım ve hayvancılıkla iç içe olduğu, maddi durumları da el vermediği için şehir dışına okumaya gidemedi. Tam burslu olarak tutturduğu bölümleri tercih edemedi. Açıköğretim Eskişehir Anadolu Üniversitesi laborant ve veteriner sağlık bölümünde eğitimine devam etti.
Köyde yaşıtı veya yaşına yakın genç yoktu. Eğitim hayatı bittikten sonra sosyal medya hariç arkadaş ortamı hiç olmadı. Yerleştikleri köyün hane sayısının az olmasına karşın merası oldukça genişti. Çoğunluğu yaşlı kesim olduğundan da hayvancılık yapan çok kişi yoktu. Bazı komşularının dışarıdan süt aldığını gören Nida, o zamandan itibaren de babasına ısrarla inek istediğini söyledi. Bir süre sonra ucuz yollu bir inek aldılar. Süt satışları da iyi gidince bir inek daha aldılar. Şimdi 2 inek, 1 düve ve yaklaşık 100 koyunu olan Nida Elif Selci, "Eskilerde yaşadığımız yokluklardan sonra şimdi dünyanın en zengini gibi hissediyorum çünkü mutlu olduğum yerdeyim. Aslında köyde yaşamak benim kararım değil. Hayat benim önüme bir seçenek sundu. Bu seçenek tamamıyla doğal, stressiz, sakin bir hayat. Bu hayatı seçmem zorunluluktu. Biliyordum ki ben buraya aitim. Bir sürü kedim, köpeğim, tavuğum, kazım, hindim, koyunum, ineğim var. Bunlardan ürettiğim et, süt, yumurta, balım bana ücretsiz. Ayrıca kendi tükettiğim sebzemi de yine kendim üretebiliyorum. Bu demek oluyor ki köyde yaşamak aslında özgürlük. Böyle bir özgürlükten mahrum kalkamazdım” diyerek anlattı:
"Geçimimizi tamamen tarım ve hayvancılıktan sağlıyoruz. Küçük işletmeler olarak bu konuda biraz zorlansak da kendimizi geçindirebiliyoruz. Bir günümüz güneşin doğumuyla başlayıp iş bitince bitiyor. Bu mücadelenin içerisinde hayvan bakımı, sağımı, yem hazırlanması, tarla sulamak, ekim, biçim gibi bir sürü iş yer alıyor. İleride biraz daha modern bir çiftlik kurmak istiyorum. Yine üretmekte olduğum et, süt, yumurta ve bal üretimini devam ettirip örnek bir işletme sahibi olmak istiyorum."
'BU İŞ ERKEK İŞİ, KIZIN TARLADA NE İŞİ VAR?'
Köyde çok yaşıtı olmasa da bu durum Nida'yı pek etkilemiyor. Özellikle yaz ayları oldukça yoğun geçiyor. Bundan dolayı sadece işlerine odaklanıyor. Bu yoğunluk ve meslek sevgisi köy sakinlerinin de dikkatini çekiyor. Çoğu kişiler takdir edip örnek gösterirken, bazıları da "Bu iş erkek işi, kızın ne işi var tarlada?" gibi söylemlerde bulunuyor. Yaptığı işleri sosyal medyada paylaşan Nida Elif Selci, “Beni takip eden arkadaşlarım yaptığım işleri gördükçe hayrete düştüklerini, şaşırdıklarını ‘Nida tarla da mı sürüyorsun? Bir kullanmadığın uçak kaldı’ gibi sözlerle belli ediyorlar” yorumunda bulundu.
"Süt, peynir satışlarımız var ve günlük kazanıyoruz" diyen Nida, “Bir günümüzün de belli başlı işleri var. Sabah, kendi karnımızı doyurmadan önce hayvanlarımıza bakılır. İnekler sağılır, koyunlara bakılır, kuzular ayrılır. Sabah işleri bittikten sonra kahvaltımızı ederiz, sonrasında tarlada ne işimiz varsa sulama, tarla sürme, yer hazırlama, balya kaldırma gibi farklı işlerimizi yaparız” ifadelerine yer verdi. Hayvanlarının saati geldiğinde rutinleşen işlerine devam ettiklerine değinen genç çiftçi, sözlerine şöyle sürdürdü:
"Bazen geceleri babamla uyumuyoruz, beraber balya bağlamaya gidiyoruz bu işin zorluğu da bu; yorulmaya, hasta olmaya hakkın yok. Ne olursa olsun sabah erken kalkıp o hayvana bakmak zorundasın. Bir gün izin alıp işe gitmeyebilirsin ama ineğin memesini bir öğün sağmazsan mastit olur. Köyde yaşayıp üretmeyen çok azdır. Biz tükettiğimiz çoğu şeyi kendimiz üretiyoruz. Bu da gerçekten köyde yaşamanın, köylü olmanın büyük bir avantajı. Şehirde bir karış toprağı zor buluyoruz. Hiçbir zaman şehirli hayata özenmedim."
'KÜÇÜMSEYİCİ BAKIŞLAR BENİ BU İŞTEN UTANDIRIYORDU'
"Geçmişte karşılaştığım küçümseyici bakışlar, 'köylü' sıfatları beni bu işten utandırıyordu" diyen Nida Elif Selci, “Ancak artık diyorum ki ben köylüyüm, iyi ki köylüyüm. Hâlâ aynı tip insanlarla karşılaşıyorum. 'Mesleğin ne?' sorusuna 'Çiftçiyim' diyorum. Bakışlar değişiyor ama insanlara benden sonra gelen kuşağa utanılmaması gereken bir şey olduğunu kanıtlamak açısından sosyal medyada paylaşımlar yapıyorum" açıklamasını yaparak sözlerini şu şekilde noktaladı:
"Çiftçi denildiğinde akıllara orta yaşlı erkek birey gelmesin diye bu kadar çabalıyorum. Çiftçilik cinsiyetsizdir. Gelecekte de hedefim aslında tam olarak bu; büyük bir çiftlik hayatı. Sizlerin de gelip göreceği, birlikte sohbet edeceğimiz, şehirde yaşayıp köy hayatına özlem, hasret duyan kişileri misafir edebileceğim bir çiftlik istiyorum. Hayallerimi de yavaş yavaş gerçekleştireceğime inanıyorum."