02.01.2025 - 06:53 | Son Güncellenme:
Derleyen: Betül Yasemin Keskin / Milliyet.com.tr - Bir zamanların en zengin ve en tanınan isimlerinden olan Howard Hughes yaptığı yatırımlarla koca bir eyalette devrim yarattı. Bütün bir yaşamı boyunca tek başına yaşamayı tercih eden ve en yakın çalışanı sağ kolunun bile hiçbir zaman yüzünü görmeyen, milyonlarca dolarlık servetini kimseyle paylaşmayan Hughes'ın nereden bakarsanız baksanız oldukça tuhaf bir hikayesi var.
Howard Hughes, 24 Aralık 1905'te Teksas'ta bir şehir olan Houston'da doğdu. Hughes'un babası, petrol kuyuları delmek için kullanılan bir aletin patentine sahipti. Bu alet, Hughes ailesi için büyük bir servet yarattı. Kaliforniya Teknoloji Enstitüsü ve Rice Teknoloji Enstitüsü'nde mühendislik okuyan Hughes anne ve babasını kaybedince üniversiteyi terk etti ve babasının Houston'daki işi olan Hughes Tool Company'nin başına geçti.
HOLLYWOOD'UN KRALI OLDU
Yıllar birbirini kovaladı, işleri giderek ilerleten Hughes, 1925 yılında ilk eşi Ella Rice ile evlendi. Ancak çift dört yıl sonra boşandı. Ardından 1957 yılında Jean Peters ile evlendi ve söylentilere göre hiç ayrılmadılar ancak yine de gerçek bir evlilik olduğunu söylemek oldukça zordu çünkü Hughes sinema sektöründeki çalışmaları nedeniyle tanıştığı birkaç Hollywood aktrisiyle romantik ilişkiler yaşamaktan geri durmuyordu. Üstelik Hughes petrol işiyle uğraşmasına rağmen sahip olduğu servetinin büyük bir kısmıyla sinema filmlerine muazzam katkılarda bulundu ve onu ABD'nin ilk milyarderlerinden biri yapan markalar yarattı. Oldukça zeki sayılabilecek Hughes, babasının işini devam ettirirken, sinema sektörüne olan katkılarının yanı sıra havacılık alanında da yatırımlar yaptı. Yaptığı hiçbir yatırım boşa değildi ve servetine servet kattı. Yaşadığı bölgelere yaptığı yatırımlara küçük bir jest yapmak isteyen Kaliforniya yönetimi onun adını Culver City'de bir sokağa bile vermişti.
Zaman içinde Hollywood'ta bir film kralı olan Hughes, 1920'lerin sonlarında The Racket (1928), Hell's Angels (1930), ve Scarface (1932) gibi büyük bütçeli filmlere yapımcılık yaparak Hollywood'ta aranan isimlerden biri haline geldi. Daha sonra 1948'de Hollywood'un beş büyük stüdyosundan biri olarak kabul edilen RKO Pictures film stüdyosunu satın aldı ve kelimenin tam anlamıyla altın çağını yaşadı.
MİKROP FOBİSİ ETRAFINDAKİ HERKESİ ÇILDIRTTI
Sinema sektörüne olan yatırımlarının bir benzerini havacılık ve uzay seyahatlerine olan ilgisi sayesinde Hughes, 1932'de Aircraft Company'yi kurarak da kanıtladı. Yaşadığı dönemde hem serveti hem de zekasıyla parmakla gösterilen Hughes'ın onu yakından tanıyanları ürküten karanlık ve takıntılı bir yanı vardı. İçine kapanıklığı, mikrop fobisi ve obsesif kompulsif bozukluğuyla (takıntı hastalığıyla) etrafındaki arkadaşlarına, çalışanlarına zorlu anlar yaşatıyordu.
Howard Hughes'la ilgili en şaşırtıcı olaylardan biri 15 yıl boyunca yanında tanıştırdığı Robert Maheu'yla hiçbir şekilde yüz yüze gelmemiş olmasıydı. Robert Maheu, dünya çapında gizli operasyonlar gerçekleştiren eski bir FBI ajanıydı. Howard Hughes, başlangıçta Maheu'yu 1955'te iş rakiplerini araştırmak için tuttu. Zamanla Maheu, Hughes'un alacağı kumarhaneler konusunda önemli bir danışmanı oldu. Hughes'un mülkleri üzerindeki yeraltı dünyasının etkisini hassas bir şekilde ortadan kaldırmak Maheu'ya kalmıştı. Hughes, Maheu ile her gün saatlerce konuşur, sayısız not gönderir ve en hassas meseleleri ona emanet ederdi. Ancak 1970'te ikilinin arası bozuldu ve yolları ayrıldı. İkilinin ilişkisinin en ilginç yanı onlarca yıl boyunca hiçbir şekilde yüz yüze gelmemiş olmalarıydı.
ESKİ EŞİ ANCAK ÖLDÜKTEN SONRA KONUŞABİLDİ
Howard Hughesla ilgili bir diğer şaşırtıcı olay ise ikili ilişkilerinde görülüyordu. Hughes sadece iki kez resmi olarak evlendi. İlk eşi Ella, dört yıllık evliliğin ardından 1929'da Hughes'u terk etti. Ardından Hughes, 1957'de aktris Jean Peters ile evlendi. Ancak bu evlilikte de işler yolunda gitmemişti. İddialara göre Hughes Peters'ın alışveriş yapmasına, sigara içmesine veya elektrik süpürgesi kullanmasına izin vermiyordu. Her gün sadece 20 dakika görüştükleri ilişkilerinin son on yılında, yılda sadece birkaç güne düştü. Evliliklerinin bir kısmını ayrı, Beverly Hills Hotel bungalovlarında yaşayarak geçirdiler ve son zamanlarındaki iletişimleri telefonda ve birbirlerine gönderdikleri notlarla oldu. Peters, Hughes yaşarken hiçbir şekilde konuşmadı ancak o öldükten sonra yıllar içinde sürekli takip edildiği ve eski eşinin sosyopat, bir insanın ihtiyaçlarını anlamaktan tamamen aciz bir adam olduğunu, manipülatif ve zor biri olduğunu söyledi.
Peki Hughes'ın takıntılı halleri nereden geliyordu? Bu davranışlarının çoğu ona çocukluk yıllarından miras kalmıştı. Hughes tıpkı yetişkinliğinde olduğu gibi çocukken de çok yalnız biriydi. Bunun sebebi temizlik takıntısından geliyordu. Hughes çocukken temizlik konusunda obsesif-kompulsif bozukluk belirtileri gösteriyordu. Ancak bu durum yaşlandıkça, diğer insanlardan mikroplara maruz kalmaktan giderek daha fazla endişe duymasına sebep oldu. Kendisine yemek servis eden herkesin ellerine eldiven giymesini istiyordu. Yalnızca çalışanları için değil kendi içinde ciddi önlemler alan Hughes'ın mikrop bulaşacak korkusu ona zorlu anlar yaşatıyordu.
Hughes'un ilerleyen yaşlarında ayaklarında boş karton peçete kutularıyla dolaştığı, bunun mikroplardan koruduğuna inandığı, hatta hasta insanlarla temas eden kıyafetleri yaktığı söyleniyor.
4 AY BOYUNCA ODADAN ÇIKMADI VE HEP AYNI FİLMİ İZLEDİ
Temizliğe olan takıntısı yalnızca onu değil, etrafındaki herkesi etkiliyordu. Çalışanlarından ellerine eldiven giymesini bir noktada anlaşılabilir bir durumdu. Ancak o işi giderek abartmış ve çalışanlarından idrarlarını tuvalete yapmamalarını ve bir kabın içinde biriktirmelerini bile istemişti. Çünkü kendisi de bu şekilde idrarını kavanozlara yapıp biriktiriyordu.
Servetinin getirdiği sosyalliği ve toplumun arasına katılmayı reddeden Hughes yaşlandıkça daha da içine kapanıklaşmıştı. Hatta onun insanlardan kaçan, tek başına yaşamayı seven yönü aslında dini bir yaşam pratiği olan münzevilikten geliyordu. Hughes münzeviliği benimsemiş ve bu pratiğin tüm gerekliliklerini yerine getiriyordu. Sinemaya olan tutkusu münzeviliği birleşince bir keresinde 4 ay boyunca bir odadan çıkmamasına ve aynı filmi defalarca kez izlemesine bile sebep olmuştu.
MİSAFİR OLARAK GİRDİĞİ OTELDEN SAHİBİ OLARAK AYRILDI
Bunca tuhaf alışkanlık hayatının zorlaşması için yeterli değilmiş gibi yaşamının sonralarına doğru doğup büyüdüğü yer olan Nevada'yı terk etmiş, Las Vegas'a yerleşmişti. Aslında başlarda Vegas'a yerleşmek gibi bir niyeti yoktu. Tamamen kafa dinlemek için gittiği bir otel odasında planladığından daha fazla kalmış ve otel yönetimi artık çıkış yapmasını istemişti. Howard Hughes, insanların ona ne yapması gerektiğini söylemesinden hoşlanmazdı. Kaldığı otelin adı Desert Inn'di ve sahibi Moe Dalitz, otelin en üst kattaki süitlerini başka müşterilerine hazırlayabilmesi için Hughes'tan ayrılmasını isteyince Hughes ayrılmak yerine oteli satın aldı. Otel alma fikri hoşuna giden Hughes, ardından Las Vegas'ta birkaç otel daha aldı.
Her bakımdan keyfine düşkün olan bu adam gece geç saatlerde film izlemek istediği için bir televizyon kanalı bile satın aldı. Ardından yatırım çılgınlığı kontrol edilemez oldu. Hughes, otelden sonra bir de kumarhane koleksiyonunu genişletmeye karar vererek Sands, Castaways ve Frontier gibi birçok kumarhaneyi yaklaşık 60 milyon dolara satın aldı. Onun bu yatırım çılgınlığı istemeden bölgedeki mafya güçlerini al aşağı etti ve Vegas'ta saygın bir ortam oluştu.
Oldukça tuhaf ve anlaşılması güç alışkanlıklarla ve gerçek bir yalnızlıkla geçen ömrü 7 Temmuz 1946'da geçirdiği bir kazanın etkilerinin kendini göstermesiyle son buldu. Hughes 1946 yılında Hava Kuvvetleri için Hughes Aircraft Company'nin askeri prototipini bizzat test ederken, uçak yerleşim bölgesine düştü. Kemikleri kırıldı ve vücudunun çeşitli bölgelerinde iyileşmesi zor yanıklar meydana geldi. Hughes yıllar boyunca ağrılarını dindirmek için güçlü ve uyuşturucu etkisi yüksek ilaçlar aldı. Uzun süreli uyuşturucu kullanımı yetersiz beslenmeyle birleşince sonunda böbrek yetmezliğine yol açtı ve 5 Nisan 1976'da 70 yaşında hayatını kaybetti.
2005 yılında 'The Aviator (Göklerin Hakimi)' adlı biyografi filminde Howard Hughes'in hayatı beyaz perdede izleyiciyle buluştu. Hughes rolünü ise Leonardo DiCaprio üstlendi.