Derleyen: Betül Yasemin Keskin / Milliyet.com.tr - Ekmek, antik çağlardan günümüze kadar birçok kültürün temel gıdası oldu. Farklı malzemeler ve yöntemlerle üretilen ekmekler arasında herkes kendi damak zevkine uygun olanı bulabilir. Ancak kaçımız binlerce yıl önce yapılmış bir ekmeğin tadına bakmak isterdik? İşte Seamus Blackley, tam da bunu merak etti ve bu eşsiz deneyimi gerçekleştirdi.
ESKİ BİR EKMEK İÇİN ESKİ MAYA ŞARTTI
Antik Mısır'da tüketilen ekmek günümüzdeki ekmekten oldukça farklıydı. Araştırmaları sırasında 4 bin 500 yıl önce yapılmış ekmeğin tadını merak eden Seamus Blackley, günümüzdekinden farklı olan o ekmeği yapmak ve deneyimlemek istedi. Blackley, çok az insanın bildiği ve kullandığı eski tahıllar olan taze öğütülmüş Arpa ve Einkorn ile ekşi maya pişirmeyi öğrenmişti. Ancak hiçbir süpermarkette bulamadığı önemli bir malzeme vardı: Antik maya.
Blackley'e göre, maya ekmeğe lezzetini veren asıl şeydi ancak şu anda kullandığımız maya eski mayadan önemli ölçüde farklıydı. Bir marketten satın aldığınız maya biyomühendislik ürünüdür ancak Blackley eski usülde pişmiş bir ekmek istiyorsa eski bir mayaya ihtiyacı vardı. Ormanda bir un ve su karışımı bırakarak çevreden mikrop toplamakla işe başladı. Sorun şu ki atmosferimiz eski Mısırlıların fırıncılık yaptığı zamandan beri çok değişmişti ve bu atmosferdeki mikropların da aynı ölçüde değiştiği anlamına geliyordu. Gerçek eski Mısır ekmeği yapmak için Blackley, o eski Mısır mayasından birazını elde etmek zorundaydı. Neyse ki ekmek yapımında kullanılan mayanın çoğu uzun süreler boyunca uykuda kalabilme özelliğine sahipti. Bu yüzden müzelerde bulunan türden bir Mısır çanak çömlekleğinde eski maya aramaya başladı. Kulağa inanılmaz gelen bu hikayesinde ilk adımını Iowa Üniversitesi'nden mikrobiyolog Richard Bowman ve Queensland Üniversitesi'nden arkeolog Serena Love'ın rehberliğinde, ekmek yapımında kullanılan Antik Mısır çanak çömleklerinden maya toplamak için Boston Güzel Sanatlar Müzesi ve Harvard Üniversitesi'ndeki Peabody Müzesi'ne giderek attı.
ÇÖMLEĞİN GÖZENEĞİNDEN ÇIKARDILAR
Müzenin onayıyla araştırmacılar kilin gözeneklerinde sıkışmış mayayı çıkardılar. Eserlere zarar vermeden sıvıyı içeri pompaladılar ve mayayı da beraberinde çıkardılar. Blackley bu süreci şu cümleyle açıkladı: "Mayayı çıkarma sürecimiz temelde bir tür mikrobiyolojik çatlatmaydı." Bu örneklerin çoğu araştırmacıların eski maya hakkında daha fazla bilgi edinmek için genetik test yapmayı planladıkları bir laboratuvara gönderildi. Ancak bu arada Blackley, ekşi maya başlangıcı oluşturmak için bir örnek almıştı.
Kendi mutfağında kontaminasyonu önlemek için steril laboratuvar teknikleri kullandı, mayayı bir hafta boyunca eski tahıllarla besledi ve pişirmeye hazır olana kadar kültüre etti. Maya güzelce köpürdükten sonra mayasını yapmak için daha fazla su ve filtrelenmemiş zeytinyağı ekledi. Ne yazık ki hamuru pişirmek için Blackley modern pişirme araçlarına bağlı kalmak zorunda kaldı. Gerektiği kadar bekledikten sonra elde ettiği mayadan ekşi mayalı bir somun ekmek elde etmeyi başardı.
'YEMEMEK İÇİN KENDİMİ ÇOK ZOR TUTTUM'
4 bin 500 yıl öncesinden gelen malzemelerde kendi evinde antik ekmeği elde etme sürecini sosyal medya hesaplarından takipçileriyle anbean paylaşan Blackley ekmeği tadınca şu cümleleri kullandı: "Modern ekşi mayalı ekmeğe göre çok daha tatlı ve yoğun bir kokusu var ve tadı harika. Hatta o kadar lezzetli ki tamamını yememek için kendimi çok zor tuttum."
Blackley, araştırmacıların sonuçları doğrulamak için şu anda DNA dizilimi yaptıklarını, mayayı aldıkları çanak çömleklerin 4 bin 500 yıllık olduğunu söyledi. Ancak örnekleri geri alana kadar mayanın diğer, daha az eski türler tarafından kirletilmediğinden emin olamayacaklar. Blackley'in bundan sonraki hayali ise Mısırlıların yaptığı gibi kilden yapılmış bir tandırda, tam da usulüne göre olan bir ekmek pişirmek.
Blackley'e göre, Mısırlılar gibi ekmek ve yemek pişirmeye çalışmak sadece bilimsel bir merak değil. Ona göre, pişirme geçmişe kültürel bir bağ kurabilmek anlamına geliyor.