Hamileliğimde ve doğumdan sonra büyük konuştuğum her şeyi birbir yaptım. "Büyük konuştuğum her şey tek tek başıma geldi" diye daha öncede bahsetmiştim. Doğumdan sonraki süreçte yani; lohusalık sürecinde büyüklerin hep anlattığı o korkunç hikayelere de inanmıyordum. Hoş çok şükür o tarz bir hikayede yaşamadım. Benim yaşadığım ve yine inanmadığım kısmı "lohusa depresyonu" diye bir depresyon çeşidiydi. "Bir insan hayatında yaşadığı, hem de ilk kez yaşadığı bu muhteşem duygudan sonra hiç depresyona girebilir mi?" diyor ve açıkçası saçma buluyordum. Bir anne hem de ilk kez bu özel duyguları yaşarken ilmek ilmek depresyona öyle de güzel sürüklenebiliyormuş ki bizzat yaşayarak öğrendim.
Hormonlardaki iniş-çıkışlardan, hayatın düzenindeki değişmeden ötürü tabi ki insan bocalayabilir. Benim çok inanamadığım kısmı "bir anne 9 ay boyunca gün sayarak beklediği, onca zorlukla geçen ve sonunda sahip olduğu bebeğine nasıl zarar verme isteği duyabilir ki?" kısmıydı. Yine binlerce kez şükürler olsun ki benim yaşadığım depresyon sürecinde bende asla bebeğime zarar verme isteği olmadı. Psikiyatristin ilk sorduğu soruydu bu; "bebeğine zarar verme isteğin var mı, ondan kurtulmak istiyor musun?"...
Psikiyatriste gitmem gerektiğinin farkına açıkçası biraz geç vardım. Keşke biraz daha erken gitseymişim diyorum halen. 9 ay boyunca evde yatarak geçirilen bir hamilelik, fazlasıyla zor bir vajinal doğum, akabinde kolik bir bebek, gelmek bilmeyen anne sütüm, kendini toparlamaya çalışan bir vücut ve tabi ki o meşhur inişli çıkışlı hormon dengesi. Bunlar sadece kendimden kaynaklı depresyona adım adım giden sebepler. Bir de bunların tabi ki çevresel etkenleri mevcut. Sürekli yanlış yaptığının izlenimini veren akıl vermeler, kıyaslamalar, her kafadan çıkan farklı sesler ki hiç kimseye fikir sormamama rağmen çıkıyor bu fikir beyanları. Bende artık hem çevreme, hem kendime hem bebeğime tahammülsüzlük durumu başladı. Ayrıca Beyza'ya yetemediğimi ve asla iyi bir anne olamayacağımı düşünmeye başladım. Halbuki kimse mükemmel anne olmak zorunda değil ki. Nereden çıktı bu mükemmelliyetçilik? En ufak şeylere sinirlenip hıncımı tabi ki (aslında üzerime düşen tek insan!) annemden çıkarıyordum. Bu dönemde aslında insanın en çok eşine ihtiyacı oluyor. Seninle birlikte evet onunda hayatı değişiyor fakat bu bebek ikinize ait. İkinizin bir parçası ve en büyük destekçi aslında babalar olmalı...
Son olarak da yetersizlik ve tükenmişlikten ötürü her şeyi bırakıp kaçıp gitme, herkesten uzaklaşıp yanlız kalma isteğim oluştu. Artık iyi olmadığımı ve uzman birinden yardım almam gerektiği kanısına böylece vardım.
Psikiyatristime (sevgili Gizem Hanzade Erkuş) daha durumu anlatamadan bir kutu mendilini bitirmişimdir. Lohusaların genelinde lohusalık üzüntüsü olabiliyormuş fakat depresyon işin içine girince mutlaka profesyonel yardım alınmalı. Kendi başınıza atlatabileceğiniz bir durum asla değil. Doktorum depresyona girmemin yüzde doksanlık kısmının doğumda yaşadıklarımın yani doğum doktorumun sebep olduğunu söyledi. Doktor konusunda bu kadar titizlenirken ne acı ki benim bu duyguları yaşamama sebep olan kişi doğum doktorum oldu. Süt vermeme rağmen evet ilaçlı tedaviye başladık. Bazı doktorlar buna kesinlikle karşı çıksa da anne iyi olmadan bebeğin iyi olması mümkün değil. Tedavi edilmeden geçen süre anne için iyice zor bir hal alıyor. Bu yüzden bu tarz duygular yaşıyorsanız vakit kaybetmeden bir uzmana danışın. Herkesin özel bir psikiyatriste gitme durumu olmayabiliyor. Bunun için size harika bir adres vereceğim. Bakırköy Prof. Dr. Mazhar Osman Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Eğitim Araştırma Hastanesi'nde "Anne Ruh Sağlığı Merkezi" bulunuyor. Çok şanslıyim ki Türkiye'de ilk ve tek olan bu sağlık merkezinin kurucusu Prof. Dr. Nazan Aydın hocamın seminerine katılma fırsatım oldu. İlaç kullandığım için vicdanım rahatsızdı fakat Nazan hocamı da dinledikten sonra hem Beyza hem de kendim için en iyisini yaptığımdan artık emin oldum.
İlaç ve terapi tedavisi 1 yıl kadar sürdü. Tam olarak kendimi toparlamam 1.5 yılımı aldı. Hala doğuma giden bir yakınım olduğunda o anları tekrar tekrar yaşıyorum. Doktorumunda yönlendirmesiyle hobi amaçlı kafamı dağıtacak etkinlikler buldum. Birlikte vakit geçirmekten keyif aldığım arkadaşlarımla daha sık görüşmeye başladım. Tabi ki bunları yapabilmek için size ailenizden birilerinin yardımcı olması gerekiyor. Benim hayatımdaki en büyük şansım; annem ve babam. Onlar sayesinde bu zorlu süreci atlattım. Allah onları başımdan eksik etmesin. Beyza'yı onlara bırakıp kendime vakit ayırabiliyordum.
Geçen bunca zamanımı, benden ve Beyza'dan çalınan en özel anlarımı, ilk kez yaşadığım bu mucizemden boğazımda düğümle bahsetmeme sebep olanları... Hiçbir anne bunları yaşamayı haketmiyor. Hiçbir anneye de bunları yaşatmayın. Doğum doktoru, eş, dost, akraba, arkadaş, konu komşu, dış kapının dış mandalları kimse size fikrinizi sormadan sölemeyin. Kimseye akıl vermeye çalışmayın. Yeni doğum yapmış lohusa anneleri üzmeyin. Yardımcı olmak istiyorsanız şayet; alın bebeğini uyutun, anneye de dinlenmesi için bir ortam kurun. Yararlı olabileceğiniz hiçbir şey yapamıyorsanız gölge etmeyin o da lohusa annelere yeter.
Sevgiyle kalın.
İnstagram: @beyzosunannesi