Sosyal medyada gezinirken şöyle bir paylaşımla karşılaştım: " Asla istemem çocuğum benim ayak izlerime basarak hayatında ilerlesin çünkü; bu hayat O'nun ama yanımda yürüsün ve öyle ilerlesinki benim hayalini bile kuramadığım yerlere varsın". Sizce de çok etkileyici değil mi? Çocuklarımız doğduğu andan itibaren birilerine benzetmeye çalışmıyor muyuz? "Kime benziyor, anneye mi babaya mı? Yok yok aynı babasının halasının kızının kızı" bla bla bla. Bunu ben de çok yapıyorum. Hatta çoğu zaman bana benzetmediklerinde bozulduğum oluyor çünkü sırf bana benzetmemek için kirpiklerini bile başkalarına benzetmeye çalışanlar oldu. Hayır bir kirpik ne kadar değişik olabilirse; ya uzun ya kısadır. Bu yüzdendir ki kızımı bana benzettiklerini söyleyenlere yemek ısmarlıyor oluşum. Şaka bir yana çocuk doğduğu andan itibaren bir kalıba sokulmaya çalışılıyor. Yeni bir birey bırakalım da nevi şahsına münhasır olsun. Ne annesine ne babasına ne de daha ileri akrabalarına benzetilmeye çalışılsın!
Fizyolojik özellikleri bir yana dursun, karakter özelliklerini bile (henüz oluşmadan) genellikle de kötü huyları karşı tarafa, iyi huyları da kendimize kaftan olarak biçmiyor muyuz? Karakterimizin belirlenmesinde ilk durak olarak ailemizden, daha sonra çevremizden, okul yaşantılarımızdan, medya ve şimdilerde ise en çok da sosyal medyadan etkileniyoruz. En önemli adım aile olduğundan Beyza'yı yetiştirirken kendimde beğenmediğim özelliklere onunda sahip olmaması için çabalıyorum. Örneğin en sevmediğim huyum olan kimseye hayır diyememe özelliğinin çocukluktan geldiğini düşünürüm her zaman. Biz küçükken annem her gelen misafir çocuğu için oyuncaklarımızı alır; "O, misafir ayıp" der verirdi oyuncaklarımızı. Tabi ki misafirperver olmayı da öğrenmeli çocuklarımız fakat böyle böyle insanlara hayır demeyi öğrenemiyoruz. Her zaman kendimizden fazlasıyla ödün veriyoruz. İnsanlara sınır koyamıyoruz. Beyza'nın izni olmadan kendi evimizde kendi oyuncaklarını zorla asla elinden alıp gelen misafir çocuğuna vermiyorum. Beyza'da aynı şekilde misafirliğe gittiğinde başkasının oyuncaklarını zorla almıyor. Ağladığında; " Bu oyuncaklar O'nun bizimle paylaşmak isterse oynayabiliriz, istemezse zorla alamayız." diyorum. Doğrusununda bu şekilde olduğunu düşünüyorum. Çocuklukta yaşanan bilinçaltında kalan öyle çok duygu var ki büyüdüğümüzde ortaya çıkan, karakterlerimizi oluşturmakta etkisi olan.
Bilim ve teknoloji sınır tanımıyor. Hızla ilerliyor. Eskiden doğru olarak görülen bilgiler zaman ilerledikçe yanlışa dönüşebiliyor. Bu nedenledir ki eski yeni kuşak çatışmasını her daim yaşıyoruz. Eskiden bebekler doğdukları gibi yıkanıyorken artık üzerindeki verniks tabakası onu korusun diye hemen yıkanması istenmiyor. Eskiden bebek pişiklerinde pudra kullanılırken, artık doktorlar kesinlikle bunu tavsiye etmiyor. Eskiden bebekler ateşlendiğinde sirkeli suyla yıkanırken şimdi doktorlar "sakın sakın" diyor. Eskiden düştüğümüzde "tükür para bulursun" derdi büyükler ya da döverlerdi düştüğümüz yeri. Şimdi ise ben Beyza düştüğünde ya da bir yerini vurup ağladığında hiçbir yeri suçlamıyorum, vurmuyorum. "Bazen başımıza böyle kazalar gelebilir daha dikkatli olmalıyız." diyorum ve sımsıkı sarılıp öpüyorum. Demem o ki her şey değişiyor. Bilgiler yenileniyor. Eskiden yapılanlar günümüzde direk hataya sebebiyet verebiliyor.
Çocuklarımız için bir de meslek hayalleri kuruyoruz, Bu eskiden de böyleydi şimdide böyle. En favori mesleğin başını halen doktorluk çekiyor. Ben de artık anneyim tabi ki benimde kızım için hayallerim var fakat bu hayallerde seçenekler mevcut olmalı. Sporla mı ilgilensin istiyorum? Seçenek sunacağım voleybol mu, yüzme mi kendisi ne istiyorsa onu seçecek. Meslek konusu da tamamen böyle olmalı. Anne babası da olsak bizi mutlu etmek için yaşamamalı. Öncelikle kendi mutluluğu için yaşamalı. Bahsettiğim bencil olması değil. Ama kendini mutlu etmeyi başaran, başkaları için yaşamaz ya da başkalarının onu mutlu etmesi için beklentiye girmez. Kendini sürekli başkalarıyla kıyaslayarak mutsuzluğa sürüklenmez. Belki isteyerek belki de istemeyerek anne babalarımızdan benzer huylar zaten alıyoruz. "Annem gibi olmayacağım" dediği halde "Gitgide anneme benziyorum" diyenleri o kadar çok görüyorum ki. Buna bende dahilim ben de "Annemin yaptığı hataları yapmayacağım" deyip belki de aynı annem gibi davranacağım kızıma. Bunu zaman gösterecek.
Çocuklarımızı yetiştirirken sevgili Doğan Cüceloğlu'nun da dediği gibi "Benim çocuğum benim beklentilerimi gerçekleştirmek için değil, kendi hayallerini keşfedip onları gerçekleştirmek için yaşamalı" demeliyiz. Bizim yolumuzdan yürümek yerine, iyi de olsa kötü de olsa kendi yolunda yanımızda yürüsün. Yanımızda yürüsün ki başarılarında alkışladığımız gurur duyduğumuz gibi hatalarında da avunacak omuz olarak bizimkini bulsun. Avunacak başka omuzlar aramasın.
Sevgiyle kalın.
İnstagram: beyzosunannesi