Hamile olduğumu öğrendikten sonra mutlu olduğum ilk konulardan biri de iki canlı olacağım için özgürce yemek yiyebileceğim oldu. Hamilelik mucizevi bir şey sonuçta 30 kilo alıyorsun doğumhaneden çıkarken 30 kilonun hepsini vermiş oluyorsun. Allah aşkına bu yalanı kim uydurdu ya da kim kendini bununla kandırdı ve diğerlerini de buna dahil etti? Hamilesin tamam iki canlısın da iki kişilik yemen kuru kilo olarak geri döner sana başka da bir artısı yok. Neyse ben zaten kilolu hamile kalmış bir anne adayı olarak "oh özgürce yerim nasılsa emzirirken vücut iki katı kalori yakıyor mis gibi kilo veririm" diye düşünüyordum. Bu düşüncem su içerken bile kustuğum için hayal olarak kaldı.
Hamileliğimin 5.haftasından doğumhaneye gidene kadar devam eden mide bulantılarıma kimseleri inandıramadım. Neden çünkü eskiler hamileyken tarlalara gidip tütün kırarlarmış. Hayır doğma büyüme İstanbul'luyum. Üstelik babam 3 kuşak İstanbul'lu bir köyüm bile yok. Köy yaşamını bırak tütün kırmanın ne demek olduğunu kafamda zor canlandırıyorum. Neden bu işleri bilen, o hayata alışkın insanlarla kıyaslanıyorum anlamış değilim. Benim yaptığım anca hamilelik nazlanması olabilir! Kana kana su içenleri görünce ağlamak( bir yudum içince bile kusuyordum) 5.haftadan itibaren sadece salondaki koltukta yatarak 38+4'e gelmek, tek başına duş alamamak(banyomu annem yaptırıyordu), tuvalete kusmaya dahi tek başına gidememek, restoran tabelalarından bile midemin bulanması... Daha aklıma gelmeyen nice "hadi canım o kadar da olamaz" diyebileceğiniz her şeyden midem bulanıyor ve istifra ediyordum. Hamilelik nazı dediğin gece yarısı "canım şunu çekti" deyip kocayı en olmadık yere göndermektir benim bildiğim. Bizimkinde de "kusuyorum sakın banyonun yakınından bile geçme", yanıma asla gelme" şeklinde farklı bir nazlanma çeşidi oldu.
İlk gittiğim doktorum evime uzak bir mesafedeydi. İstanbul trafiği de malumunuz elimde poşet boş midemle sürekli istifra etme modundaydım. İlaç kullanmama kesinlikle karşı bir doktordu. Sabah yataktan aç kalkmama, leblebi,çubuk kraker, yağsız yeme, patates haşlaması yiyip, ayran içme önerileri bende hiç işe yaramadı. Ayranın görüntüsü bile midemi bulandırıyordu. Genel olarak bulantılar ilk 3 ayda son buluyor. 3 ay boyunca gün aşırı acile gidip vitamin takviyeli serumlarla beslendim. Bebeğimin beslenmesi ve sağlığı ile ilgili kafamda deli sorular. Meğer bebek zaten benim stoklardan yararlanıyormuş.Öyle de güzel yararlandı ki ilk 3 ayda 11 kilo verince vücudumda keton oluştu ve doktorum yatış verdi. Hamilelerin çok azında görülen hiperemezis gravidarum ile o zaman tanıştık. İki gün boyunca serumla beslendim. Mide bulantılarım hastaneden çıkınca düzelecek ve her şey normale dönecek diye inanmıştım ama olmadı. Sürekli yattığım için elimde telefon soluğu forum sitelerinde aldım. Allah razı olsun forum siteleri de felaket tellallığı konusunda çok iyiler. "Hiperemezis olan anneleri bebekler zehirliyor, ya anne ölüyor ya da mutlaka bebeğin yaşamına son verilmeli" gibi bu derece uç şeylerle bile karşılaştım. Hamilelikte zaten hormonların dengesi şaşmış. Beyza'nın ayrıntılı ultrasondaki renkli fotoğrafına bakıp "bu çok mahsun ezerler bunu büyüyünce" diyip ağlamışlığım bile var (hayır anne karnında ne yapmasını bekliyorsam) doktor siteleri dışında hiçbir yere bakmamaya karar verdim.
Yatışımı yapan doktorumun tavsiyesiyle kendimi yeşil elmaya vurdum. Yeşil elmanın kabuğunda mide bulantısını önleyici bir madde varmış. Ben de eh işte diyebileceğim kadar etki etti ama olsun. En azından mideme farklı bir şey girer oldu. Evime uzak olan hastaneye en son gidişimde trafikte 1.5 saat kaldığımız için yeni doktor ve hastane arayışlarına girdim. Kadın doğum doktorunun önemi ve ilgisi herhalde sadece çocuk doktoruyla yarışır. Bu konuya belki daha sonra değinirim. Yeni doktorum kendisininde ilk hamileliğinde 6 ay boyunca bulantı sorunu yaşadığını söyledi ve bana ilaç yazdı. İlk 3 ayda son bulan bulantılar oldu mu sana 6 ay. 6.ayda benimki de biter ümidiyle ilaç kullanmaya başlamaya karar verdim. Bu seferde yine çevre etkisi ve kafamda bebeğe zararı olacaktır düşüncesi. O kararsızlık ve bir o kadar da çaresizlik. Tabi ki internette doktor görüşlerine bakar oldum. Kimi kesinlikle kullanılmamalı derken, kimi de hiperemezis teşhislerinde mecburen kullanılmalı düşüncesindeydi. Mide bulantılarının bu kadar uzun sürmesinin sebebi kesin olarak belli değilmiş. Hamilelik tiroidi oluştuğu için iki doktorumda ondan olabileceğini söyledi. Benim şansıma ilaç kullandığımda da ilk zamanlar 2 gün iyi oluyordum. Daha sonraları bu ilaç da bana sadece 1 gün iyi gelmeye başladı ve ben yine her şeyi "ya kusarsam" korkusuyla yemeye devam ettim.
Hamileliğin sonlarına doğru mide bulantıları (normal hamilelerde) tekrar başlayabiliyormuş. Doğumun yaklaştığının sinyallerinden biri de bu deniyor. Benim bulantılarım hiç gitmediği için doğumhanede ebeye "ben doğumdan sonra da kusmaya devam edeceğim galiba" dediğimi hatırlıyorum. Düşünün 38 hafta 4 gün olmuş benim derdim doğumun zorluğu, bebek heyecanı, kavuşma anı falan değil bulantılarım. Nasıl bir hamilelik nazlanması gerisini siz düşünün! Son olarak orada burada yazan her şeye inanıp kafanızda benim gibi felaket senaryoları yazmayın. Çevrenizdeki olumsuzluk saçan akbabalardan sıyrılın ve sadece sizi takip eden doktorunuza kendinizi bırakın. İnanın hepsi geçecek. Yaşarken hiç geçmeyecekmiş gibi geliyor ama inanın geçiyor.
Sevgiyle kalın.
İnstagram:@beyzosunannesi