Ben de geçtim bu yollardan :) Hepimiz başarılarımızın, düşünce ya da duygularımızın, kıyafetimizin ya da sözlerimizin onaylanmasını istedik çoğu zaman.
Onaylanma arzusu ve beklentisi öyle sıkıntılı bir durum ki, bir yerden sonra onaylanmasını isteyeceğimiz her türlü davranış ya da durumu yapmadan önce artık kısıtlama haline dönüşüyor bu beklenti. Yani artık “acaba onaylanır mı” dürtüsü gelişiyor. Ve bu maalesef zihnimizin işleyiş biçiminde dönüşüyor, yerleşiyor.
Bir zaman önce onaylanma dürtüm yüzünden ya “acaba onaylanır mı” kaygım ya da “onaylanayım” diye fazladan çabam olduğunu görmüştüm. Ardından bu durumun zihnimi ele geçirdiğini fark edince kendi ruhumu kadı yapıp, zihnime oturttum. Tek onay merciini ruhum yaptım anlayacağınız.
Zaten böyle olması gerekmez mi? Yapmak istediğimiz bir şeyi, giymek istediğimiz, söylemek istediğimiz bir şeyi, sevmek istediğimiz bir insanı ya da gitmek istediğimiz bir yeri neden biz ölçüp tartamayalım ki? İsteyip istemediğimize, doğru olup olmadığına neden bir başkası karar versin üstelik! Kimin doğrusu ya da kimin düşüncesi anayasa gibi etkili olabilir normal yaşantımızda ve bizim ruhumuzun üzerinde.
İnsanın kendini kendine akıl etmesi büyük bir özgürlükmüş. Ne istiyorum, ne hayal ediyorum ya da ne düşünüyorum, hepsinin sorusu benden bana ve cevabı benden bana… İşte bu yüzde, sonra bir baktım ki “özgürüm”, olabildiğince ve en delice.
Herkesin her konuda fikri farklıdır. Sen sarıyı seversin ben siyahı, sen esmer seversin ben kumral, sen dar giyersin ben bol, sen oturmayı seversin ben dans etmeyi, sen gülmeyi ben susmayı belki, ne bileyim. Şimdi hoşlandığın adamın doğru olup olmadığını ben mi söyleyeyim, ya da neden sarıyı sevdiğin için giymek yerine, “sarı çok cırtlak bir renk” diyecekler diye giyemesin mesela?
Kimse kimseden üstün değil yaşamın kendisi konusunda. Tecrübe farkı olabilir, gelişmiş zevk farkı olabilir, yaş farkı olabilir, hepsi mümkün ve fikir almak doğaldır ama kendinle ilgili içinden gelen arzuların önüne başkalarının onaylarını koyma. Çünkü bir yerden sonra o onay beklentisi yüzünden başkalarının gözünden kendine bakmaya başlayacak, başkaları gibi durup kendini eleştirecek ve kısıtlayacaksın. Hatta kimse eleştirmeyecek bile olsa, en kötü varsayımlar üzerine kendine sürekli dışarıdan bakan ve kısıtlayan saçma bir hal içine gireceksin. Bir de sen yargılamaya kendini açtıkça onay beklerken yargılanacaksın.
Hiç gerek yok. İnsanın kendi arzuları ve yaşam şekli için tek onay mercii kendisi. Hatta daha önemlisi zaten insanın tek kılavuzu kendi ruhu olmalı, değil mi? İçindeki arzuları duymalı, ölçüp tartmalı ve arzusu devam edip içine siniyorsa ya da çok istiyorsa yani ruhu onayladıysa onu yapmalı.
Bir yerden sonra özgür ruhun her şeyinden daha göz alıcı hal alıp, sırf bu yönünle sana gıpta ile bakılacak. Al sana en büyük haz, en büyük onay.
Kimsenin senin üzerine onay yetkisi olmasın; anlayacağın hayatının davacısı sen, hakimi sen, hükmü sen.
Betül Yergök
İnstagram: @betulyergok
Youtube: @mentalizasyon