Her zaman söylerim, yeryüzünün en olumsuz ve fakir zihne sahip insanıydım. Hatta kim bilir belki de kendimi bu dünyaya zor yaşasın diye öyle fırlatılmış gibi hissediyordum kendimi. Yok yok, gerçekten para gelse hemen gidiyor, gelsin dediğim gelmiyordu. Paranın benim için hem kıymeti çoktu hem yoktu. Kıymet vermiyordum evet ama o olmayınca da lanetlenmiş gibi hissediyordum. E gelince de öyle bir hızda gidiyordu ki gidişi de kıymetsiz!
Tamam geçmişim çok olumsuz içinizi karartmayalım, daha güzel geleceklere ışık tutmak için halimizi dökelim dedik. Henüz bu yazıyı Boğaz’a nazır yalımda kahvemi içerken yazmıyor olsam da lanetimden kurtulduğumu kesinkes söyleyebilirim??
Geçmiş ve mevcut iki ayrı para algılı kafayı yaşamış biri olarak iki ayrı kafa yapısını size karşılaştırabileceğim.
Eskiden para gelmesi en büyük olasılık ile yüzde doksan beş seviyede olasılığa sahip olmalıydı dilimin ucuna getirebilmek için. Bu algı değişince bir çalışma sorusu hazırladım ve etrafımdakilere sordum. Siz de kendiniz okurken cevaplayın bakalım. Sorumuzu revize ederek şöyle söyleyelim “2018 sonuna kadar Boğaz’a nazır bir yalı sahibi olabilir misin?” Şimdi bu soruya çevremdeki olumsuzdan olumluya cevapları sayıp kendimi de ifşa edeyim:
En kötü ölürüm oraya gömülürüm falan, aksi halde namümkün! (Tabi ki ben)
Çok para kazanırsam anca
Ben istemem yalı, öyle lüks peşinde değilim.
Evlenirsem, kocam zengin olursa, neden olmasın!
Neden 2018 sonu olsun ki yarın da olabilir.
Bu sonuncuyu gerçekten söyleyen oldu. Birbirinden farklı bu cevaplar, cevapları veren kişilerin gerçek hayatı aynen yansıtıyordu aslında.
Yani para konusunda ne düşünüyorsak oyuz. Bolluk ve bereket ile ilgili aklımız, gönlümüz ya da dilimiz en baskın hangi gerçeği söylüyorsa hayatımız da öyle devam ediyor ve şekil alıyor.
Tabi burada Çekim Yasasından bahsediyoruz. Neyi çekiyorsak ona çekiliyor ve onu yaşıyoruz.
Bunu tespit etmek ayrı da tam olarak insan doğasının kendine bunu neden yaptığını bilimsel olarak daha daha araştırmak lazımdır diye düşünüyorum. Kendimi geçmişime dair bu konuda affetmeyen biri olarak bu halimize oldukça şaşkınım.
Bolluk-Bereket için olumlamalar, söylemler ezberliyoruz. Bunları geçin! Gerçekten paraya ilişkin zihninizin kalıbını bulun ve onu değiştirin derim. Aksi halde diliniz ne derse desin baskın inanıştır Çekim Yasasında işleyen. Bunu ilk yazımızda beynimizin Limbik sistem çalışma biçiminde anlatmıştık. O yüzden beynimizdeki paraya ilişkin motifi ve yaratımı bulmamız ve değiştirmemiz gerekiyor.
Çekim Yasası ile ilgili ilk belgeseli izlediğimde Bilim insanı, bu değişim için 8 hafta gibi bir süreden bahsetmişti. Bu korkunç bir zaman!
Ardından oturdum ve 8 hafta olumlama yapmak yerine daha önce “Haydi Biraz da Kendine 5 Dakika Misafir Ol!” yazımızda anlattığım oturmaları yapıp para algımı bulmayı ve bunu kendime neden yaptığımı sürekli sormayı hedeflemiştim.
Sadece defalarca sordum ve kendime şaşkınlığımı sürdürdüm. Ne kadar sürdü bilmesem de bir gün Boğaz’a bakan evlere bakarken yakaladım kendimi.
Yani neticede çokça olumlama sözleriyle değişimler yaratmak yerine özünüzdeki anlayışı bulmanız ve değiştirmeniz gerekiyor.
Para size niye gelmesin? Bir kere yeryüzünde bu kadar para dolaşıyorken size neden gelmesin? Bu çok gerçekçi bir soru bana göre. Cevabı yok bunun artık. Nasıl bir neden yaratabilirsin gerçekten gelmemesine? Hayatta hiçbir şey için “olmaz olmaz” dememeyi öğrenmek lazım belki en önce.
Peki paranın gelebileceğine ikna olduk, oturup bekleyelim mi? Hayır tabi ki! Çekim Yasası gereği sizin de ona doğru istekli yola çıkmanız da gerekiyor. Aslında bu bir çaba olmak zorunda değil. Sanırım ben Çekim Yasasında da kanun boşluğu bulmuşçasına bir kısa yol keşfetmiş bulunmaktayım. “Başlamak bitirmenin yarısı” gibi paraya dair beyinde yarattığın motifi bulup yerine “parayı sevmek ve sahip olma” inancını koymakla çözülüyor aslında.
Buna ilginç bir örnek vermek istiyorum:
Benzer çalışmalarımdan birinde hayvanları sevmekle birlikte korkumun önüne geçemiyordum. Arı yaklaşsa nefesim kesiliyor, köpeklerden kaçıyordum. Bu çalışmayı bu konuda yaptım. Bir gün bir iri yarı köpeğin karşısında korkum aktive olunca kendime sordum “Neden korkuyorum?” Bu gerçek bir soru! Buna gerçekten bir cevap olmalı: “Beni yer yutar, parçalar…” Bu cevapların hiçbiri olmuyordu. Yemezdi, parçalamazdı. Soruyu sorup bunları düşününce sadece zihnimde bir korku yarattığımı anladım. O halde her türlü olumsuzluğa gerçek bir neden aramak ve gerçek ama gerçek, ikna edici bir neden bulamıyorsak bu nedensiz kodlamadan başka bir şey olmuyordu.
O halde köpek beni yemez, para bana küsmez, aşk beni öldürmez, sevdiklerim illa beni terk etmezdi.
Para için de ne yapıyoruz o halde:
1- Paraya ilişkin gerçekten inanışımız, düşüncemiz nedir? Sorun. (Para kıymetli mi, olmalı mı, ne hayal ediyorsun, hayallerin için nasıl bir para akışı lazım, imkansız mı, olası mı…?
2- Para için neden sınırlar çiziyorsun, bir limit koyuyorsun, hayallerini küçültüyorsun, aza kanaat hayallerle orantılı aza kanaat hayatlar yaratıyorsun? Gerçekten bu inançlarına karşılık gerçek bir neden verebilir misin kendine? (Örneğin kaderinin böyle olduğuna dair bir evrak var mı elinde?)
3- Sınırsızca bolluk ve bereket içinde olabilmeyi hayal edip aynı zamanda onu hiç uzak görmeden “hayatta her şey mümkün” ve “neden olmasın” diyerek inanç yerleştirmeyi başarabilirsin ve bunu denemelisin. Düşünki Evren çantalarla dolaşıyor ve isteyene istediği kadar veriyor. Sen “bana şu kadar yeter” mi diyeceksin, ya da “bana uğramaz” diyerek kulaklığını takarak zili duymadan uyuyacak mısın? Hadi, neden olmasın sabaha belki milyoner bile kalkabiliriz, korkma en azından inanmak parayla değil??
Betül Yergök /Mentalizasyon
mail:
İnstagram/Youtube: @mentalizasyon