Mutluluk için hep bir sebep olmalı gibi gelir. Ya yeni bir gelişme olmalı ya da çözdüğümüz yeni bir mesele. Bu yüzden, yeni bir şeyler aldığımızda ya da saçımızı kestirdiğimizde, araba ya da evde değişiklik olduğunda mutlu olmak için bir sebep olur. Bir sorun bulur ve çözeriz, mutlu oluruz. Hayatımızda kimse yoksa biri bizi beğenirse mutlu oluruz, işimiz rutin gidiyorsa mutsuz, terfi alırsak mutlu oluruz.
Bazen tek başına rutinlik bile mutsuzluk verir. Yani olduğumuz halimizden daha iyi edecek bir şey yoksa mutsuzluk vardır. Zihin aktivasyonuna göre bunun nedeni, beynin mükafat sisteminde mutluluğa karşılık bir etkenin yerleşmesidir. Mutluluk, bir eylem ya da olay sonucuna bağlanmıştır yani. Mutluluk, bir duygu değil bir mükafat olmaya başlamış demektir.
Hepimiz hayaller kurarız. Üstelik bunların çoğu mutlu bir zaman ve sahiplik üzerinedir. Ev aldığımız, araba aldığımız, muhteşem bir iş ya da eş, muhteşem bir fizik veya ilgi… Varmak istediğimiz bir yer vardır çoğunlukla mutlu olmak için. Mutluluğa çok fazla taktıysak, hedefe varamadığımız sürece mutsuz hissederiz. Hayalin sonucunu mutluluğa sıkı sıkıya bağlamışsak, hayalin gerçekleşmemesi sadece bir hayal kırıklığı yaratmakla kalmaz, hayali var ettiğimiz ve hüsranla sonuçlanana kadarki her süreci mutsuzlukla yaşarız.
Ama önemli olan herkesin yolun sonuna takılmış olmasıdır. Kimse yolculuğu ve mücadeleyi sevmez. İsteriz ki o hemen olsun ya da o güne ışınlanalım. Oysaki, o hayale giden yol en büyük hazzı verendir. Bir şeyin olması mutlu edicidir evet ama mutluluk geçicidir, mutluluk bir anlıktır. Onun daha uzun sürmesi ise o mutluluğa giden yolu yaşamaktır.
Bir yandansa mücadele etmeden hayal kırıklığı yaşamak ve bunu mutsuzlukla taçlandırmak ne büyük kötülüktür. Yeterince başarısız olunmamış hiçbir hedef, ulaşılamamış hedef değildir. Henüz bütün yolları denenmemiş amaç, olumsuz değildir. Bütün çabası gösterilmemiş duygunun şu anki hali asla “imkansızlık” değildir. Açıklanmamış duygunun cevabı “reddedilme” değildir, mücadele verilmemiş ilişkinin sonu “terk edilme” değil, yorgunluktan düşmemiş beden başarısız değildir.
Çaba ve mücadele olmamışsa ulaşılamamış sayamazsınız hiçbir şeyi. İstekleriniz, hayalleriniz için mücadele etmelisiniz. Ama hiçbir hayali mutlulukla tanımlamamalı, ona giden yolu haz ile tanımlamalısınız.
Mutluluk bir eylem değildir, bulandırılmamışsa eğer, o sabit bir duygudur. Onu yeşertmek için besleyecek hiçbir amaç ve hayal ve yenilik gerekmez. Mutsuzluk için sebebiniz yoksa mutlusunuzdur yani. Sadece yeni mutluluklar için hep taze kalmak gerekir. Bunun içinde yenilikler, hedefler, hayaller ekmek iyidir. Olsa olsa daha çok mutlu olmak için olmalı bu tanım. Zihninizin oyununa gelmeyiniz. Muhtemelen onu yaşamın bir yerinde “mutlu olmak için bir sebep gerekir” diye kodlamışsınızdır. Bunu bir kez yaptınız diye bu doğru demek değildir. Yanlıştır, sizi mutsuz kılmaya azimlidir.
Zihnin bu aktivasyonunu değiştirmek mümkündür. Soru basittir: “Mutsuz olmam için sebep ne?”
Kendinize bunu sormanız ve hatırlatmanız yeterli. Mutsuz hissetmek için inandırıcı, kesin ve net bir neden yoksa, telaffuz edeceğiniz nedenlere de ciddiyetle bakıp bir klişe olduğuna varıyorsanız, mutsuz olmanın nedeni yoktur.
Mutsuzluğun nedeni olmalıdır, mutluluğun değil. Zira, olumlu duygu zaten olağandır ama olumsuz duygu olumsuz olandandır. Nasılsa mutluluğa sebep arayıp bulamadığınız her an mutsuzsunuz ya hani; cümledekilerin yerini değiştirin, mutsuzluğa sebep ararken bulamadıkça mutlu hissedersiniz.
Mutluluğa değil mutsuzluğa sebep arayın yani.
Ve yolu sevin, yolculuğu sevin! Bir amaç uğruna gidilen yolun sonunda amaca ulaşılamasa bile hayal kırklığı hafif geçer, her mücadele insana en büyük hazzı ve en büyük gücü verecektir. Olmadı mı, yeni bir yola çıkabilecek gücü bulur insan. Aksi halde mutsuzluk kalıcı, yol korkutucu, çabasızlık yetersizlik verecektir.
O halde haydi:
Zafere değil mücadeleye aşık olun ve mutluluk baki, onu bozmaya gücü olacak bir şey olmadıkça içinizde onu duyun.
Betül Yergök /Mentalizasyon
İnstagram/Youtube: @mentalizasyon